Türkiye, AB'ye girebilmek uğruna, bütünlüğünü tehdit eden pek çok tavizi dahi göze almaktan çekinmemiştir.
Bizden çok daha sonra üyelik başvurusunda bulunan ülkeler, önümüzdeki dönemde birliğe dahil edilecektir. Kaldı ki, bu ülkelerin Türkiye'nin demokrasi tecrübesi ve ekonomik imkanları dikkate alındığında, üyelik statüsünde oldukları da tartışılmaya değerdir.
Burada, AB'nin görünen kriterlerinin aksine, farklı şartların arandığı aşikârdır.
Üyelik başvurusunda bulunan tek Müslüman halka sahip ülke Türkiye'dir. Ve birçok yetkilisinin ifadeden çekinmediği gibi, AB, bir Hıristiyan Birliği'dir.
AB'nin, temeli bu ayrım olan çeşitli gizli nedenlerle Türkiye'yi her fırsatta dışladığını ve asla aralarına almayacaklarının sayısız işareti vardır.
AESK'ya alınmayan, her tavize rağmen kapıdan içeriye bir türlü, buyur edilmeyen Türkiye, görünen o ki, bu kapıda daha çok bekleyecektir.
Hiç bir üyeye, adaylık aşamasında diretilmeyen ağır siyasi ve ekonomik koşullar, Türkiye'nin önüne konulmaktadır. Hatta, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin parçalanmasının önünü açan düzenlemeler dahi istenmiş, ve Türkiye, bunları yerine getirmiştir.
AB'nin son olarak terör örgütü KADEK'i Türkiye'nin tüm baskılarına rağmen terörist listelerine dahil etmemesi, bu Birliğin, Türkiye'yi ne kadar dinlediğinin göstergesidir.
Oysa, 11 Eylül saldırılarının ardından, terörle mücadele konularında ciddi önlemler alan ve bu noktadaki hassasiyetlerini dile getiren AB üyeleri, kendi ülkelerine yapılan terör örgütlerini tekrar tespit ederken İsrail'e, yani bir Ortadoğu ülkesine yapılan terör eylemlerine de listelerinde yer vermişti.
AB'nin 2001 yılı sonunda yayınladığı listelerde ETA, IRA, 17 KASIM gibi Avrupa ülkelerine karşı eylem yapan terör örgütleri ve İsrail'e yapılan terörle ilgili örgütler vardı.
Türkiye, coğrafi konumu itibariyle bir Avrupalı olduğu halde; ve 30 bin şehit vererek terör belasıyla mücadele ederken, bu listelerde onunla ilgili bir terör örgütünü sokmayı başaramamıştır.
NATO ve diğer kuruluşlarda dile getirdiği bu büyük eksiklik, ancak Nisan 2002'de düzeltildi.
Bugün ise, yeni listelerde KADEK alınmamıştır.
KADEK'in hangi terör örgütünün isim değiştirmiş hali olduğu herkesçe malumdur. Şiddet içerdiği somut olarak kanıtlanmadığı iddia edilen KADEK dünya kamuoyunda aklanmıştır.
Türkiye, yıllarca tek başına mücadele ettiği teröre karşı dünya nezdinde bir kez daha yalnız kalmaktadır.
Durum, her mesele için böyledir.
Bugün, bölgesinde ve dünyada tarihteki gibi liderlik vasfına kavuşmasını engellemek maksadıyla AB kapısında bekletilen Türkiye'ye, üyelik değil de, ara (özel) formüllü bir çözüm aranmaktadır.
Siyasi irademizin Kopenhag Zirvesi'nden çıkacak neticeyi beklenmesine gerek yoktur. Zira, yıllardır izlenen politika ile sabittir ki, Türkiye için müzakerelere geçilmesi kararı, asla çıkmayacaktır.
Yapılması gereken, Türk-İslam alemi, İslam dünyası ve Türkî Cumhuriyetlerle birlikteliklere gidilmesidir.
AB, Türkiye için bir kurtuluş ve umut değil, gittikçe sonumuz olmaktadır.
Bizden çok daha sonra üyelik başvurusunda bulunan ülkeler, önümüzdeki dönemde birliğe dahil edilecektir. Kaldı ki, bu ülkelerin Türkiye'nin demokrasi tecrübesi ve ekonomik imkanları dikkate alındığında, üyelik statüsünde oldukları da tartışılmaya değerdir.
Burada, AB'nin görünen kriterlerinin aksine, farklı şartların arandığı aşikârdır.
Üyelik başvurusunda bulunan tek Müslüman halka sahip ülke Türkiye'dir. Ve birçok yetkilisinin ifadeden çekinmediği gibi, AB, bir Hıristiyan Birliği'dir.
AB'nin, temeli bu ayrım olan çeşitli gizli nedenlerle Türkiye'yi her fırsatta dışladığını ve asla aralarına almayacaklarının sayısız işareti vardır.
AESK'ya alınmayan, her tavize rağmen kapıdan içeriye bir türlü, buyur edilmeyen Türkiye, görünen o ki, bu kapıda daha çok bekleyecektir.
Hiç bir üyeye, adaylık aşamasında diretilmeyen ağır siyasi ve ekonomik koşullar, Türkiye'nin önüne konulmaktadır. Hatta, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin parçalanmasının önünü açan düzenlemeler dahi istenmiş, ve Türkiye, bunları yerine getirmiştir.
AB'nin son olarak terör örgütü KADEK'i Türkiye'nin tüm baskılarına rağmen terörist listelerine dahil etmemesi, bu Birliğin, Türkiye'yi ne kadar dinlediğinin göstergesidir.
Oysa, 11 Eylül saldırılarının ardından, terörle mücadele konularında ciddi önlemler alan ve bu noktadaki hassasiyetlerini dile getiren AB üyeleri, kendi ülkelerine yapılan terör örgütlerini tekrar tespit ederken İsrail'e, yani bir Ortadoğu ülkesine yapılan terör eylemlerine de listelerinde yer vermişti.
AB'nin 2001 yılı sonunda yayınladığı listelerde ETA, IRA, 17 KASIM gibi Avrupa ülkelerine karşı eylem yapan terör örgütleri ve İsrail'e yapılan terörle ilgili örgütler vardı.
Türkiye, coğrafi konumu itibariyle bir Avrupalı olduğu halde; ve 30 bin şehit vererek terör belasıyla mücadele ederken, bu listelerde onunla ilgili bir terör örgütünü sokmayı başaramamıştır.
NATO ve diğer kuruluşlarda dile getirdiği bu büyük eksiklik, ancak Nisan 2002'de düzeltildi.
Bugün ise, yeni listelerde KADEK alınmamıştır.
KADEK'in hangi terör örgütünün isim değiştirmiş hali olduğu herkesçe malumdur. Şiddet içerdiği somut olarak kanıtlanmadığı iddia edilen KADEK dünya kamuoyunda aklanmıştır.
Türkiye, yıllarca tek başına mücadele ettiği teröre karşı dünya nezdinde bir kez daha yalnız kalmaktadır.
Durum, her mesele için böyledir.
Bugün, bölgesinde ve dünyada tarihteki gibi liderlik vasfına kavuşmasını engellemek maksadıyla AB kapısında bekletilen Türkiye'ye, üyelik değil de, ara (özel) formüllü bir çözüm aranmaktadır.
Siyasi irademizin Kopenhag Zirvesi'nden çıkacak neticeyi beklenmesine gerek yoktur. Zira, yıllardır izlenen politika ile sabittir ki, Türkiye için müzakerelere geçilmesi kararı, asla çıkmayacaktır.
Yapılması gereken, Türk-İslam alemi, İslam dünyası ve Türkî Cumhuriyetlerle birlikteliklere gidilmesidir.
AB, Türkiye için bir kurtuluş ve umut değil, gittikçe sonumuz olmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002