AB'nin Brüksel'de düzenlediği son zirvede, Türkiye'nin gerçekleştirdiği reformların müzakere tarihini yakınlaştırdığı yorumu yapıldı.
2004 yılında bu konuda önemli gelişmelerin olabilmesi için, Türkiye'deki gelişmelerin izleneceğini belirten çevreler, yıllardır üyelik kapısında bekleyen Türkiye'ye müzakere tarihi için dahi şart üstüne şart koşmaya devam ediyor.
AB'nin üyelik sürecinde ısrarla gündem ettiği bir mesele de insan hakları ihlalleridir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesin'e yapılan başvurular incelendiğinde ise pek çok Avrupa Birliği üyesinin insan hakları konusunda Türkiye'den çok daha kabarık bir sicile sahip oldukları görülmektedir.
Bu ülkelerdeki bazı insan hakları ihlalleri hakkında uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların pek çok raporu bulunuyor. Sözkonusu ülkelerin bir çoğu hakkında, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiği iddiasıyla açılan davalar ve verilmiş kararlar vardır.
1998-2001 yılları arasında Divan'ın baktığı davalarla ilgili bazı veriler şöyledir:
Almanya için 5005 başvuru olmuştur.
Fransa için 8580 başvuru olmuştur.
İtalya için 16.582 başvuru olmuştur.
İngiltere için 3829 başvuru olmuştur.
İspanya için 1.124 başvuru olmuştur.
Türkiye için 2448 başvuru olmuştur.
Görüldüğü gibi İtalya aleyhindeki başvurular Türkiye'nin 7 misli, Fransa aleyhindekiler ise Türkiye'nin 3 mislidir. İngiltere aleyhindekiler de Türkiye'den fazladır.
Neticede Avrupa Birliği'ne üye ülkeler insan hakları konusunda her meseleyi halletmiş değildir.
Türkiye için AB üyeliği önünde insan hakları ihlallerinin önemli bir mesele olarak görülmesi tamamen siyasi nedenlerden kaynaklanmaktadır.
1980'lerde insan hakları sorunu ile Türkiye'yi meşgul eden Avrupa Konseyi Parlementer Meclisi ve Avrupa Parlementosu, başta azınlık hakları olmak üzere pek çok konuda eleştiren ve uluslararası yükümlülüklerle uymaya çağıran kararlar aldı.
1990'lardan itibaren ABD'nin de desteğiyle demokrasi, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğünün gerçekleştirilmesini öngören dayatmalar başlamıştır.
Aynı süreçte Avrupa siyasi çevrelerinde bu yaklaşımı destekleyen açıklamalar gelir oldu.
Bugün Türkiye'yi ziyaret eden Batılı ülkelerin Dışişleri Bakanları resmi programın dışında, Türkiye'yi bu noktada eleştiren yorumlar yapmaktan kaçınmamaktadır. Yine bu diplomatlar bazı insan hakları dernekleri temsilcileriyle buluşmayı adet edinmişlerdir.
Oysa AİHM başvuruları ortadadır.
Pek çok AB ülkesinde ihlaller bizden fazla olduğu halde Birliğe üyedirler.
Türkiye üzerine oynanan AB aldatmacasının bir parçası olan "İnsan hakları ihlalleri"nin düzeltilmesi şartı sadece bir oyalama taktiğidir.
Halen istenilen şartarı yerine getirdiğimizde üye olabileceğimizi hayal eden siyasi çevrelerin, sadece AİHM başvurularını incelemesi hakkımızdaki gerçek düşüncelerini anlamalarında yeterli olacaktır.
Türkiye'nin bu oyalama taktikleriyle daha fazla vakit kaybetmeyerek, menfaatleri istikametinde yeni stratejiler belirlemesi gerekmektedir.
2004 yılında bu konuda önemli gelişmelerin olabilmesi için, Türkiye'deki gelişmelerin izleneceğini belirten çevreler, yıllardır üyelik kapısında bekleyen Türkiye'ye müzakere tarihi için dahi şart üstüne şart koşmaya devam ediyor.
AB'nin üyelik sürecinde ısrarla gündem ettiği bir mesele de insan hakları ihlalleridir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesin'e yapılan başvurular incelendiğinde ise pek çok Avrupa Birliği üyesinin insan hakları konusunda Türkiye'den çok daha kabarık bir sicile sahip oldukları görülmektedir.
Bu ülkelerdeki bazı insan hakları ihlalleri hakkında uluslararası Af Örgütü gibi kuruluşların pek çok raporu bulunuyor. Sözkonusu ülkelerin bir çoğu hakkında, Avrupa insan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiği iddiasıyla açılan davalar ve verilmiş kararlar vardır.
1998-2001 yılları arasında Divan'ın baktığı davalarla ilgili bazı veriler şöyledir:
Almanya için 5005 başvuru olmuştur.
Fransa için 8580 başvuru olmuştur.
İtalya için 16.582 başvuru olmuştur.
İngiltere için 3829 başvuru olmuştur.
İspanya için 1.124 başvuru olmuştur.
Türkiye için 2448 başvuru olmuştur.
Görüldüğü gibi İtalya aleyhindeki başvurular Türkiye'nin 7 misli, Fransa aleyhindekiler ise Türkiye'nin 3 mislidir. İngiltere aleyhindekiler de Türkiye'den fazladır.
Neticede Avrupa Birliği'ne üye ülkeler insan hakları konusunda her meseleyi halletmiş değildir.
Türkiye için AB üyeliği önünde insan hakları ihlallerinin önemli bir mesele olarak görülmesi tamamen siyasi nedenlerden kaynaklanmaktadır.
1980'lerde insan hakları sorunu ile Türkiye'yi meşgul eden Avrupa Konseyi Parlementer Meclisi ve Avrupa Parlementosu, başta azınlık hakları olmak üzere pek çok konuda eleştiren ve uluslararası yükümlülüklerle uymaya çağıran kararlar aldı.
1990'lardan itibaren ABD'nin de desteğiyle demokrasi, insan haklarına saygı ve hukukun üstünlüğünün gerçekleştirilmesini öngören dayatmalar başlamıştır.
Aynı süreçte Avrupa siyasi çevrelerinde bu yaklaşımı destekleyen açıklamalar gelir oldu.
Bugün Türkiye'yi ziyaret eden Batılı ülkelerin Dışişleri Bakanları resmi programın dışında, Türkiye'yi bu noktada eleştiren yorumlar yapmaktan kaçınmamaktadır. Yine bu diplomatlar bazı insan hakları dernekleri temsilcileriyle buluşmayı adet edinmişlerdir.
Oysa AİHM başvuruları ortadadır.
Pek çok AB ülkesinde ihlaller bizden fazla olduğu halde Birliğe üyedirler.
Türkiye üzerine oynanan AB aldatmacasının bir parçası olan "İnsan hakları ihlalleri"nin düzeltilmesi şartı sadece bir oyalama taktiğidir.
Halen istenilen şartarı yerine getirdiğimizde üye olabileceğimizi hayal eden siyasi çevrelerin, sadece AİHM başvurularını incelemesi hakkımızdaki gerçek düşüncelerini anlamalarında yeterli olacaktır.
Türkiye'nin bu oyalama taktikleriyle daha fazla vakit kaybetmeyerek, menfaatleri istikametinde yeni stratejiler belirlemesi gerekmektedir.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002