‘İfadeye yalnız gittiğim günü unutmayacağım!’

Yazarken sakin ve soğukkanlı değilsem, yazmıyorum. 

Bir gazeteci, hisleriyle değil akıl ve ferasetiyle her konuya eğilmeli ve bu ölçüyle kanaatini toplumla paylaşmalı. 

Oysa bugün…  

Tarafsız ve tam bağımsız olması gereken Türk basını, bugün adeta cami önünde yemlenen kuşlara dönmüş bir vaziyettedir. 

Aynı şekilde halkın hür ve özgür iradesinin tespit edilmesi açısından sahne alan araştırma şirketleri, tam bir militan gibi hareket etmektedir. 

Her iki tarafta vazifesini hakkıyla yapanları daima istisna olarak gördüğümü belirtmek isterim ve zaten onlar da kendilerini bilirler. 

Mesela anket şirketler. 

Halka soru soruyorlar. Bugün seçim olsa aşağıdaki partilerden hangisine oy verirsiniz? 

Şıklar hep aynı partiler ve 4 veya 5'i geçmiyor. 

Böylece sizin dünyayı kurtaracak çözüm ve projeleriniz olsa ne yazar. 

Daha seçimlere yıllar varken söz konusu bu araştırma şirketleri, belli ki aynı merkezden talimatla özellikle nokta atışıyla bazı partileri sürekli olarak halkın dikkatinden uzak tutuyor. 

Bu partilerin en başında, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) geliyor. 

Kurulduğu 25 Eylül 2002 yılından bu tarafa BTP'ye karşı amansız bir karartma operasyonu çekiliyor. 

Türkiye gibi jeopolitik açıdan çok özel ülkelerde siyasetin tasarımı çoğunlukla dışarıdan yapılmış olduğu için, halkın genel algısı bu tip operasyonları yakalamada yetersiz kalabilir. 

Siz vatandaşın hangi partiye oy vereceğini değil, bu sahte ve ajan faaliyetinden farksız anketlerle, nereye oy vermesi gerektiğini belirlemiş oluyorsunuz. 

Tam bağımsız Türkiye projeksiyonuyla ilk günden bu tarafa büyük bedeller ödeyen ve ödetilen BTP, Türkiye üzerinde asırlık hesap yapanların aparat şirketleriyle işte bu şekilde sürekli siyaset alanının dışında tutulmak istenmiştir. 

İktisadi planda BTP tarafından 23 yıl boyunca sürekli olarak halka arz edilen ve özel olarak 10 uluslararası kongre ile bütün dünyaya deklare edilen "Milli Ekonomi Modeli" gibi çağları aşan bir tez, ısrarla vatandaşın gündeminden ırakta tutuluyor ve hatta yok sayılıyor. 

Bu partinin önceki lideri Haydar Baş Bey, 2013 yılında Rusya Duma'sında, bu teze ilişkin 6 saati aşan ekonomi sunumu yapmıştır. 

Ne oldu biliyor musunuz? 

Bu sunum nasıl olduysa sadece TRT'de 1 dakika kadar yer bulabilmiş, bu haberi yapan spiker arkadaş ise bir daha TRT'de görülmemişti. 

Koca Türk basını tek bir satır yazmamıştı. Böyle bir şey nasıl duyulmuş olamazdı. Zira Rusya'da yapılan bu kongre canlı olarak yayınlanmış ve Putin'in danışmanı bile burada Haydar Baş'a teşekkür konuşması yapmıştı. 

Peki neden sadece BTP'ye karşı bu blokaj ısrarla uygulanmaktadır? 

Siz halk olarak şu ana kadar bu sorulara hiç cevap aramadığınız ve hatta bu konuyu hiç merak etmediğiniz için şimdi karanlıklarda ucuz kıyma kuyruklarındasınız, bunu çok iyi bilmelisiniz! 

Şimdi BTP'nin başında genç ve bana göre dünyanın en akıllı siyasetçisi olan Hüseyin Baş Bey var. 

Nerede ve kime bir haksızlık yapılmışsa, asla tarafı ve rengi nedir diye bakmamış ve ona açıklamalarıyla, paylaşımlarıyla sahip çıkmış ve hatta desteklerini iletmiştir. 

Mesela Hüseyin Baş, Ekrem İmamoğlu'nun ilk soruşturma geçirdiği günlerde Saraçhane'de akşam üzeri yapılan destek mitingine gitmiş ve İmamoğlu ile aynı aracın üstüne çıkmıştı. 

O mitingde Akşener de vardı. 

Aracın üstünde sadece iki siyasi partinin Genel Başkanı vardı. 

Biri Meral Akşener, diğeri Hüseyin Baş. 

Nasıl bir nezaketsizliktir ki, ne Meral Akşener konuşmasında, ne de İmamoğlu halka hitabında Hüseyin Baş yarım metrelik bir mesafede olduğu halde bir kere bile isminden bahsetmemiştir. 

Hüseyin Baş'a aynısı ve daha ağırı, 6'lı Masa denilen o günkü yapı tarafından yapılmıştı. 

Yine nezaketini korudu ve Millet İttifakı'na desteğini açıklamıştı Hüseyin Baş. 

En son olayda ise Hüseyin Baş Bey'e karşı malumunuz olduğu üzere bir soruşturma açılmıştı. Hem de gece 02.00'da. 

Ve bu sefer haber, dakikasında basında yer almış ve Baş'ın ifadeye çağırılacağı ve nerede ifade vereceği de bilgi olarak geçilmişti. 

Peki, sonra ne mi oldu? 

Hüseyin Baş ifadeye gittiğinde yanında ona destek olmak üzere gelen hiçbir siyasetçi olmamıştı. 

Yetmedi, aramayan ve geçmiş olsun bile demeyen siyasetçiler olmuştu. 

Hem de muhalefet kanadından! 

Ardından Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ jet hızıyla gözaltına alındı ve tutuklandı. 

Dakikasında Hüseyin Baş destek mesajı paylaştı ve Çağlayan Adliyesi'ne gelerek, avukatlarını Ümit Özdağ'ın davasının takibi için görevlendirdi. 

Hemen arkasından İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu'na soruşturma başlatıldı ve Hüseyin Baş anında yine destek paylaşımı yaptı ve geçmiş olsun dileklerini şahsen iletti. 

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin. 

BTP'ye Hüseyin Baş'a reva görülen bu muamele hakkaniyetle örtüşüyor mu? 

Atatürkçü olması ve Cumhuriyet değerlerine çok derin bir hisle bağlı olması mı sorun! 

BTP'nin Eskişehir kongresinde kapanış konuşmasını yaparken Hüseyin Baş'ın ağzından dökülen şu cümle, bence çoklarının yüreğini delip geçmesi gereken bir yankıda ve sıcaklıktadır. 

"Ben ifadeye yalnız gittiğim günü, ömrümün sonuna kadar unutmayacağım." 

Tarafsız ve vicdanı hür, tarifsiz bir Atatürkçü olan ben denizin buna karşı diyeceği tek bir şey olabilir. 

Yazıklar olsun…