Türkiye, Suriye iç savaşının başlamasıyla birlikte milyonlarca göçmene ev sahipliği yaptı. Ve bu durum uzun süre insani bir duruş olarak sergilendi. Ama ne var ki; zamanla göçmen meselesi, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi politikasının merkezine yerleşti. Göçmenlerin ekonomik etkileri ve bu bağlamda Avrupa Birliği (AB) ile sürdürülen ilişkiler, Türkiye'nin göç politikalarının kısa vadeli ve ekonomik bağımlılık temelinde şekillendiğini gösteriyor.
AB'den gelen yardımlar ve kısıtlı etkileri
AB, Türkiye'ye mülteci krizini yönetebilmesi için bugüne kadar yaklaşık 6 milyar euro yardım sağlamıştır. Bu yardımların büyük bir kısmı, FRIT I ve FRIT II projeleri kapsamında altyapı, sağlık, eğitim ve sosyal destek alanlarına yönlendirilmiştir. Türkiye'nin kendi kaynaklarını kullanarak yapması gereken kamu hizmetlerini, dış yardımlara bağımlı hale getirdiğini göstermektedir.
Bu yardımların devamı olarak, aralık ayında AB'nin Türkiye'ye 1 milyar euro daha ödeme yapacağı açıklanmıştır. Ancak bu miktar, göç krizinin Türkiye'ye yüklediği maliyetler karşısında oldukça sınırlıdır. Göçmenlerin ülkedeki etkilerini azaltmaktan ziyade, ekonomik darboğazı geçici olarak hafifletme amacı taşıdığı açıkça görülmektedir.
Göçmenlerin ekonomik yükü ve Avrupa'daki durum
Göçmenlerin Avrupa ülkelerinde yaratacağı maliyetler ile Türkiye'deki maliyetler arasında büyük fark bulunmaktadır. Almanya'da bir göçmenin yıllık maliyeti ortalama 20 bin euro iken, Türkiye bu maliyeti çok daha düşük tutmaktadır. Bu durum, Avrupa'nın göçmenleri Türkiye'de tutma isteğini artırmakta, Türkiye'yi ise göçmenler üzerinden pazarlık yapmaya yönlendirmektedir. Ancak bu pazarlıklar, Türkiye'nin göç politikalarında uzun vadeli çözümler sunmamakta ve ülkeyi geçici ekonomik yardımlara bağımlı kılmaktadır.
Geri gönderme vaadi ve gerçekler
Son dönemde Türkiye, göçmenlerin ülkelerine geri döneceği yönünde bir kamuoyu oluşturma çabası içine girmiştir. İçişleri Bakanlığı, belirli dönemlerde geri dönen göçmen sayılarını paylaşsa da bu açıklamaların sürekliliği tartışmalıdır. Geri dönüşlerin artacağına dair vaatler, siyasi bir argüman olarak kullanılsa da sahadaki durum bunun aksini göstermektedir. Göçmenlerin büyük bir çoğunluğu geri dönmeyi tercih etmemektedir.
Türkiye'nin göç politikaları, insani bir sorunu çözmek yerine ekonomik bağımlılığı artıran ve kısa vadeli planlara dayalı bir yaklaşım sergiliyor. Ne yazık ki; AB ve ABD ile ilişkilerde ekonomik darboğazı hafifletmek için günübirlik çözümler peşine düşülmüş, Türkiye bu ülkelere bağımlı hale gelmeye başlamıştır. Bu durum uzun vadede hem ekonomik hem de sosyal istikrarı tehdit etmektedir.
Türkiye'nin göç politikasında köklü bir değişiklik yapılmalı ve bu kriz, yalnızca dış yardımlara bağımlı bir şekilde yönetilmemelidir. Göç politikalarının uzun vadeli stratejilere dayandırılması, ulusal çıkarların korunması ve ekonomik bağımsızlığın sağlanması için hayati bir gerekliliktir. Avrupa Birliği'nden alınan geçici yardımlar yerine, sürdürülebilir ve milli bir yaklaşım benimsenmelidir.
Bu adımlar atılmadıkça, Türkiye'nin ekonomik bağımlılığı derinleşecek ve göçmen sorunu, sosyal ve ekonomik bir kriz olarak büyümeye devam edecektir.
- Asgari ücret ve sosyal devlet politikaları / 02.01.2025
- Göçmenlerin kalıcılık, uyum ve geri dönüş hayalleri / 01.01.2025
- Türkiye’nin göç politikası ve ekonomik bağımlılık / 31.12.2024
- Limanlarımızın özelleştirilmesi ekonomimize darbedir / 30.12.2024
- Hüseyin Baş ve gerçek muhalefetin önündeki engeller / 29.12.2024
- Ortadoğu ve elinde ateşle oynayan Türkiye / 17.12.2024
- Orta Doğu’da kurgulanan oyunlar ve Türkiye’nin geleceği / 16.12.2024
- 3. Dünya Savaşı ve Türkiye'nin pozisyonu / 10.12.2024
- Türkiye’nin Orta Doğu politikası ve BOP / 09.12.2024