Asgari ücretin açıklanması her yıl büyük bir toplumsal tartışmaya yol açıyor. Bu yıl da farklı olmadı. Ancak dikkat çekici bir durum var ki, asgari ücretin belirlenmesi ve artırılması konusunda ekonomik veriler kadar siyasi ve toplumsal dinamikler de etkili oluyor. Öyle ki, asgari ücret zammı gibi temel bir konu, başka gündemlerin gölgesinde kalabiliyor. Bu yıl, havuz medyasının etkisi ile asgari ücret konusunun Suriye gündeminin gerisinde kaldığını gözlemledik. BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın "Ekonomiyi bitirdiğin bir ülkede bırak Halep'i bana New York'u versen ne yazar!" ifadeleri bir yönü ile de bu duruma bir tepki idi.
Bu yıl belirlenen 22.104 TL'lik asgari ücret, rakamsal olarak bir artış gibi görünse de alım gücü açısından değerlendirildiğinde gerçek bir artış sağlamıyor. Hatta indirim bile olduğunu ifade etsek hata yapmış olmayız. 2000'li yılların başında 1 yıllık asgari ücretle ortalama 30 Cumhuriyet Altını alınabilirken, bugün bu rakam 12-13 Cumhuriyet Altınına düşmüş durumda. Bu örnek, asgari ücretle çalışan bir kişinin yaklaşık üçte iki oranında fakirleştiğini gösteriyor.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'nun Ar-Ge birimi KAMU-AR'ın açıklamalarına göre; Açlık sınırı 23 bin 256, yoksulluk sınırı 71 bin 48 lira. Yani belirlenen yeni ücret açlık sınırının tam bin 152 TL altında.
Vergi politikaları ve maliyetler
Mevcut sistemde, bordrolu çalışan bir kişinin prim ve gelir vergisi derken gelirinin ciddi bir kısmı vergilere gidiyor. Bu, sadece işçi için değil, işveren için de ciddi bir yük oluşturuyor. İşverenlerin maliyetleri arttıkça bu durum istihdamda azalmaya, kalite düşüşüne ve sonunda iş yerlerinin kapanmasına yol açıyor. İşçi ve işveren arasında bir denge kurulamadığı gibi her iki taraf da ekonomik baskı altında kalıyor.
Sosyal devlet politikalarının gerekliliği
Asıl yapılması gereken asgari ücretin bir pazarlık konusu olmaktan çıkarılmasıdır. Devlet, işçilerin gıda, konut, sağlık, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir taban ücreti belirlemekle yükümlüdür. Ve bu şekilde belirlenen ücret, Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nde belirtildiği gibi devlet tarafından süspanse edilmelidir. Vatandaş, sosyal devlet politikalarıyla desteklenmelidir.
Milli Ekonomi Modeli'nin çözümleri:
1. Vergi Muafiyeti: Gelir seviyesi belirli bir rakamın altında olanlardan vergi alınmamalıdır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın 2002'de öngördüğü 100.000 TL'lik muafiyet bugün 300.000 TL'ye kadar genişletilebilir.
2. Vatandaşlık Maaşı: Her vatandaş temel ihtiyaçlarını karşılayabileceği bir maaşa sahip olmalıdır.
3. Ev Hanımlarına Maaş ve Çocuk Desteği: Aile ekonomisini destekleyecek bu tür yardımlar sosyal refahı artıracaktır.
4. Çiftçilere Mal Alım Garantisi ve Sigorta İmkanı: Tarım ve üretim sektörlerinde devlet, üreticilere mal alım garantisi vererek risklerini minimize etmelidir. Çiftçinin "ürünümü değerinde satabilir miyim?" diye bir derdi olmamalıdır. Ayrıca ürünleri de devlet tarafından doğal afetlere karşı sigortalanmalıdır.
5. Gençlere İş Garantisi ve Sınavsız Üniversite: Eğitim ve istihdam politikalarının yeniden yapılandırılması genç işsizliğini azaltacaktır.
Ekonomik ve sosyal refah için radikal çözümler
Mevcut ekonomik sistem hem işçileri hem de işverenleri zor durumda bırakıyor. Vergi yükünün azaltılması, üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve sosyal yardımların artırılması şart. Aksi halde, yüksek oranlı zamlar bile hayat pahalılığını dengeleyemiyor.
Asgari ücret artışı, ekonomik bir çözümden çok toplumsal bir tartışma konusu haline gelmiş durumda. Bu sorunu çözmenin yolu, kısa vadeli çözümler yerine uzun vadeli, köklü reformlar yapmaktan geçiyor. Prof. Dr. Haydar Baş'ın öngördüğü Milli Ekonomi Modeli, bu noktada en önemli rehberdir. Bu model hem işçi hem de işveren için daha huzurlu bir ortam oluşturabilir ve Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını pekiştirebilir.
Sonuç olarak, ekonomik büyümenin merkezine insanı koymayan hiçbir model sürdürülebilir değildir. Çözüm hem işçiyi hem de işvereni destekleyen, toplumun her kesimini kucaklayan bir sosyal devlet anlayışını benimsemekte yatıyor.
- Asgari ücret ve sosyal devlet politikaları / 02.01.2025
- Göçmenlerin kalıcılık, uyum ve geri dönüş hayalleri / 01.01.2025
- Türkiye’nin göç politikası ve ekonomik bağımlılık / 31.12.2024
- Limanlarımızın özelleştirilmesi ekonomimize darbedir / 30.12.2024
- Hüseyin Baş ve gerçek muhalefetin önündeki engeller / 29.12.2024
- Ortadoğu ve elinde ateşle oynayan Türkiye / 17.12.2024
- Orta Doğu’da kurgulanan oyunlar ve Türkiye’nin geleceği / 16.12.2024
- 3. Dünya Savaşı ve Türkiye'nin pozisyonu / 10.12.2024
- Türkiye’nin Orta Doğu politikası ve BOP / 09.12.2024