Bir milletin milli hafızası ve dini duyarlılığı ortadan kaldırılırsa yok olmasına ramak kalmış demektir.
Bugün Türkiye, bir taraftan batının İslam ülkeleri üzerindeki emelleri doğrultusunda taşeron olarak kullanılırken bir taraftan da milli ve dini değerlerken koparılmak istenmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzün, dini bütünlüğümüz de milli bütünlüğümüzün teminatıdır” veciz ifadesinden yola çıkarak milletimizin bir ve beraber olmasının temeli olan ve birbirinin teminatı olan değerlerin ortadan kaldırılmak istendiğini söyleyebiliriz.
Dini değerler konusunda özellikle AKP iktidarı döneminde yapılan cinayetleri birçok yazılarımızda ifade ettik. Bu milleti bir arada tutan maya İslam dini iken, hiçbir Hıristiyan’ın yaşamadığı yerlerde binlerce kilise evi açılmış, metruk kiliseler tamir edilmiş, misyonerlik faaliyetleri almış başını gitmiştir.
Toplumumuza bir taraftan siyasi amaçlarla farklı dini anlayışlar empoze edilmeye çalışılırken, diğer taraftan insanımızı bu tür empozelere karşı koruyacak olan dini bilgileri ve inanışları da dejenere edilmeye çalışılmıştır.
Örneğin, kelime-i tevhid’in ilk bölümü yani “Lailahe illallah” yeterlidir, Muhammedür-Rasulülllah” ifadesi ise kemalattandır denilerek, peygambersiz bir din anlayışı yerleştirilmeye çalışılmıştır. Ve bu yanlış anlayış milli eğitim kitaplarına da yansımıştır.
Düşünebiliyor musunuz, çocuklarımız başka dinleri hahamıyla, papazıyla, teslisiyle, kilisesiyle, havrasıyla aynen, onların istediği gibi öğrenirken, kendi dini olan İslam’ı peygambersiz ve birçok temel ölçüden yoksun olarak öğreniyor.
Ve sen böyle bir nesilden hayırlı bir gelecek bekliyorsun.
Peygamber Efendimizin Necranlı Hıristiyanlara Müslüman olmamanın şartlarından olarak saydığı “domuz eti yeme” hadisesini ise, domuz etini kasaplık statüsüne sokarak muhalefet ediyorsun.
Daha birçok yanlış sayılabilir, kısaca bütün bu yanlışlar toplumun dini duyarlılığını ortadan kaldırmakta ve bizi bir ve beraber tutan en temel mayayı bozmaktadır.
Dini sahada bunlar yapılırken milli sahada da büyük cinayetler işlenmektedir.
Büyük mücadelelerle ve can vererek elde ettiğimiz üniter yapı tartışma konusu yapılmış ve yeni anayasa çalışmalarıyla da kaldırılma sinyalleri verilmiştir.
Prof. Dr. Baş’ın ifadesiyle, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti üniter yapısı ile bir bütündür. Çanakkale Savaşı’nı, Kurtuluş Savaşı’nı, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni yedi düvel diye tabir edilen batı ile bu bütünü temin etmek için yapmıştık.”
Milli bayramlar her geçen gün biraz daha unutturulmaya çalışılmaktadır. Caddelerde, sokaklarda çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla büyük bir coşku içinde kutlanan milli bayramlar kapalı mekanlara çekilerek ilginin azaltılması istenmektedir.
İnkılap tarihi ile ilgili değişiklikler ise dikkat çekicidir. Önce sırf komşumuz Yunanistan rahatsız olmasın diye bir takım tarihi bilgiler, Yunanlıların yaptığı zulümler yumuşatıldı, bugünlerde ise İnkılap tarihi derslerinin tamamen kaldırılması konuşuluyor.
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, kendisine sorulan “İnkılap tarihi dersinin ve üniversitelerdeki Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüleri’nin kaldırılması için çalışmalar yapılıyor mu” sorusuna, “Yükseköğretim yasası değişikliği kapsamında bu konular gündemimizde, tartışılıyor” cevabını verdi.
Halbuki Sayın Baş’ın ifadesiyle, “İçinden geçtiğimiz hassas günler, tarihten güç almamız gereken bir süreçtir.”
Ve Türk milleti hem dini hem de milli açıdan içi boş ve savunmasız bırakılmaktadır.
Bugün Türkiye, bir taraftan batının İslam ülkeleri üzerindeki emelleri doğrultusunda taşeron olarak kullanılırken bir taraftan da milli ve dini değerlerken koparılmak istenmektedir.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzün, dini bütünlüğümüz de milli bütünlüğümüzün teminatıdır” veciz ifadesinden yola çıkarak milletimizin bir ve beraber olmasının temeli olan ve birbirinin teminatı olan değerlerin ortadan kaldırılmak istendiğini söyleyebiliriz.
Dini değerler konusunda özellikle AKP iktidarı döneminde yapılan cinayetleri birçok yazılarımızda ifade ettik. Bu milleti bir arada tutan maya İslam dini iken, hiçbir Hıristiyan’ın yaşamadığı yerlerde binlerce kilise evi açılmış, metruk kiliseler tamir edilmiş, misyonerlik faaliyetleri almış başını gitmiştir.
Toplumumuza bir taraftan siyasi amaçlarla farklı dini anlayışlar empoze edilmeye çalışılırken, diğer taraftan insanımızı bu tür empozelere karşı koruyacak olan dini bilgileri ve inanışları da dejenere edilmeye çalışılmıştır.
Örneğin, kelime-i tevhid’in ilk bölümü yani “Lailahe illallah” yeterlidir, Muhammedür-Rasulülllah” ifadesi ise kemalattandır denilerek, peygambersiz bir din anlayışı yerleştirilmeye çalışılmıştır. Ve bu yanlış anlayış milli eğitim kitaplarına da yansımıştır.
Düşünebiliyor musunuz, çocuklarımız başka dinleri hahamıyla, papazıyla, teslisiyle, kilisesiyle, havrasıyla aynen, onların istediği gibi öğrenirken, kendi dini olan İslam’ı peygambersiz ve birçok temel ölçüden yoksun olarak öğreniyor.
Ve sen böyle bir nesilden hayırlı bir gelecek bekliyorsun.
Peygamber Efendimizin Necranlı Hıristiyanlara Müslüman olmamanın şartlarından olarak saydığı “domuz eti yeme” hadisesini ise, domuz etini kasaplık statüsüne sokarak muhalefet ediyorsun.
Daha birçok yanlış sayılabilir, kısaca bütün bu yanlışlar toplumun dini duyarlılığını ortadan kaldırmakta ve bizi bir ve beraber tutan en temel mayayı bozmaktadır.
Dini sahada bunlar yapılırken milli sahada da büyük cinayetler işlenmektedir.
Büyük mücadelelerle ve can vererek elde ettiğimiz üniter yapı tartışma konusu yapılmış ve yeni anayasa çalışmalarıyla da kaldırılma sinyalleri verilmiştir.
Prof. Dr. Baş’ın ifadesiyle, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti üniter yapısı ile bir bütündür. Çanakkale Savaşı’nı, Kurtuluş Savaşı’nı, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ni yedi düvel diye tabir edilen batı ile bu bütünü temin etmek için yapmıştık.”
Milli bayramlar her geçen gün biraz daha unutturulmaya çalışılmaktadır. Caddelerde, sokaklarda çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla büyük bir coşku içinde kutlanan milli bayramlar kapalı mekanlara çekilerek ilginin azaltılması istenmektedir.
İnkılap tarihi ile ilgili değişiklikler ise dikkat çekicidir. Önce sırf komşumuz Yunanistan rahatsız olmasın diye bir takım tarihi bilgiler, Yunanlıların yaptığı zulümler yumuşatıldı, bugünlerde ise İnkılap tarihi derslerinin tamamen kaldırılması konuşuluyor.
YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, kendisine sorulan “İnkılap tarihi dersinin ve üniversitelerdeki Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüleri’nin kaldırılması için çalışmalar yapılıyor mu” sorusuna, “Yükseköğretim yasası değişikliği kapsamında bu konular gündemimizde, tartışılıyor” cevabını verdi.
Halbuki Sayın Baş’ın ifadesiyle, “İçinden geçtiğimiz hassas günler, tarihten güç almamız gereken bir süreçtir.”
Ve Türk milleti hem dini hem de milli açıdan içi boş ve savunmasız bırakılmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- ‘Güçlü’nün hukukuyla ‘adalet’ sağlanır mı? / 08.02.2025
- Bir daha 6 Şubat’ları yaşamamak için… / 07.02.2025
- Ahmed Şara’nın Türkiye ziyareti ne anlama geliyor? / 05.02.2025
- Yatırımcılar, ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ arar / 04.02.2025
- Türkiye’de tarım BTP ile zirveye ulaşır / 01.02.2025
- İsrail, işgallerini kalıcı hale getirmeye çalışıyor / 31.01.2025
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025
- Bir daha 6 Şubat’ları yaşamamak için… / 07.02.2025
- Ahmed Şara’nın Türkiye ziyareti ne anlama geliyor? / 05.02.2025
- Yatırımcılar, ‘demokrasi’ ve ‘hukuk’ arar / 04.02.2025
- Türkiye’de tarım BTP ile zirveye ulaşır / 01.02.2025
- İsrail, işgallerini kalıcı hale getirmeye çalışıyor / 31.01.2025
- Trump hızlı başladı; ne değişecek? / 29.01.2025
- İnsan bozulunca, her şey bozuluyor / 28.01.2025
- Gazze’deki ateşkes ABD’ye mi emanet? / 25.01.2025
- Kartalkaya’da yüreğimiz yandı / 24.01.2025