İmam Ali, bir adama ‘nasılsın’ diye sordu
Hz. Ali (a.s) bir adama, "Nasılsınız?" deyince, o:"ümit ediyor ve korkuyoruz" dedi
09.02.2025 01:02:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hz. Ali (a.s) bir adama, "Nasılsınız?" deyince, o:"ümit ediyor ve korkuyoruz" dedi.
İmam aleyhi's-selâm bunun üzerine şöyle buyurdular: Bir şeye ümidi olan onu elde etmeğe çalışır; bir şeyden korkan, ondan kaçar.
Bilmiyorum bu nasıl bir korkudur ki, kişi bir lezzetle karşılaştığında, korktuğu şeyden (cehennem ateşinden) dolayı onu terk edemiyor ve nasıl bir ümit beslemektir ki, bir bela geldiğinde kişi ümit ettiği şeye ulaşmak (sevap) için ona karşı sabredemiyor.
Hz. Ali aleyhi's-selâm'a: "Kendisiyle oturup kalktığımız ve iş yaptığımız güç (iyi ve kötü işlere karşı olan kudret) hususunda (bu güç bizden midir yoksa Allah'tan mı? diye) soru soran Abaye b. Rıb'i'nin cevabında şöyle buyurdu:
"Sen yetenek (güç) hakkında soru sordun. Acaba ona, Allah'tan olmaksızın sen mi maliksin, yoksa Allah ile birlikte mi maliksin? (Yani o kudret senin kendinden mi, yoksa Allah ile ortak mısın?)
Abaye susup kaldı; İmam Ali aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: Eğer Allah ile birlikte malikim, deseydin, öldürürdüm seni (çünkü müşrik olurdun); yalnız ben malikim deseydin, yine de öldürürdüm seni.
Abâye, "öyleyse ne diyeyim?" dedi.
Ali aleyhi's-selâm buyurdu ki: Şöyle de: Ben, ona malikim, fakat ona malik olan Allah beni, ona malik kılmıştır; eğer bu malikiyeti bana verirse, bağışta bulunmuş olur; vermezse bu O'ndan bir bela olur. Öyleyse seni malik kıldığı şeylerin asıl maliki O'dur, seni kadir kıldığı şeylere gerçek kadir de O'dur.
Asbeğ b. Nebate naklediyor ki: Emirü'l-Müminin Hz. Ali aleyhi'sselâm'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Size her Müslümanın ezberlemesi gereken bir hadis söyleyeyim?"
Sonra bize bakarak (sözüne) şöyle devam etti: Allah-u Teâla bir mümin kulu, hem dünyada, hem de ahirette cezalandırmaktan daha cömert, daha uludur. Yine Allah-u Teâla bu dünyada bir kulu affedip ahirette affını ondan esirgemesinden daha yüce, daha cömert, daha kerimdir.
Sonra; "Bazen olur ki Allah-u Teâla, bir mümini, canı, malı, evladı ve ailesi hakkında bir belaya duçar eder." buyurarak şu ayeti tilavet etti:
"Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizin kazandığı şeyler yüzündendir. (Allah) günahların birçoğunu da bağışlar." Üç defa elini yumup açarak şöyle buyurdu: "(Allah) çoğunu da affeder."
İlişkiyi kesmenin başlangıcı, yüz çevirmektir. Çabuk usanıp bıkan adamın (usanıp bıkmasına) üzülme. En kötü karşılık, kötülükle karşılık vermektir (İyiliğin karşılığında kötülük yapmaktır).
Kişinin, kendisini beğenmesinin başlangıcı, aklının bozulması (sarsılması)dır.
Diline hâkim olanın, şerrinden kalınır. Ahlâkını düzeltmeyen kimsenin, felaketleri çok olur. Ahlâkı kötü olanın, ailesi ondan bıkar.
Nice sözler vardır ki nimeti, insanın elinden alır. Şükretmek, fitnenin önünü alır. Haysiyeti korumak, yiğitliğin başı mesabesindedir. Günahkârın alçak gönüllülüğü, onun şefaatçisidir. İhtiyatın esası, şüpheli şeylerde durmaktır. Rızk hazineleri, güzel ahlâktadır.
Musibetler halk arasında eşit olarak bölünmüştür. Tövbe kapısı açık olduğu müddetçe, günahların için ümitsiz olma. Rüşt, şehvetlerle muhalefet etmektedir. Arzuların tarihi (sonu), ölümdür. Cimri bir kimseye bakmak, kalbi katılaştırır. Ahmak adama bakmak, gözü karartır. Cömertlik, zekiliktir. Cimrilik, gaflettir.
Yoksulluk en büyük ölümdür. Ailenin azlığı, iki zenginlikten biridir; bu da huzurun yarısıdır. Gam, ihtiyarlığın yarısıdır. İktisatlı davranan, fakir olmaz. İstişare eden, helak olmaz.
İhsan ve iyilik, soylu (şeref sahibi) ve dindar kimseden başkasının yanında yerini bulmaz. Mutlu, başkalarından ibret alan kimsedir. Aldatılmış bir kimse, ne övülür, ne de mükâfat alır. İyilik çürümez; günah unutulmaz."
İmam aleyhi's-selâm bunun üzerine şöyle buyurdular: Bir şeye ümidi olan onu elde etmeğe çalışır; bir şeyden korkan, ondan kaçar.
Bilmiyorum bu nasıl bir korkudur ki, kişi bir lezzetle karşılaştığında, korktuğu şeyden (cehennem ateşinden) dolayı onu terk edemiyor ve nasıl bir ümit beslemektir ki, bir bela geldiğinde kişi ümit ettiği şeye ulaşmak (sevap) için ona karşı sabredemiyor.
Hz. Ali aleyhi's-selâm'a: "Kendisiyle oturup kalktığımız ve iş yaptığımız güç (iyi ve kötü işlere karşı olan kudret) hususunda (bu güç bizden midir yoksa Allah'tan mı? diye) soru soran Abaye b. Rıb'i'nin cevabında şöyle buyurdu:
"Sen yetenek (güç) hakkında soru sordun. Acaba ona, Allah'tan olmaksızın sen mi maliksin, yoksa Allah ile birlikte mi maliksin? (Yani o kudret senin kendinden mi, yoksa Allah ile ortak mısın?)
Abaye susup kaldı; İmam Ali aleyhi's-selâm şöyle buyurdu: Eğer Allah ile birlikte malikim, deseydin, öldürürdüm seni (çünkü müşrik olurdun); yalnız ben malikim deseydin, yine de öldürürdüm seni.
Abâye, "öyleyse ne diyeyim?" dedi.
Ali aleyhi's-selâm buyurdu ki: Şöyle de: Ben, ona malikim, fakat ona malik olan Allah beni, ona malik kılmıştır; eğer bu malikiyeti bana verirse, bağışta bulunmuş olur; vermezse bu O'ndan bir bela olur. Öyleyse seni malik kıldığı şeylerin asıl maliki O'dur, seni kadir kıldığı şeylere gerçek kadir de O'dur.
Asbeğ b. Nebate naklediyor ki: Emirü'l-Müminin Hz. Ali aleyhi'sselâm'ın şöyle buyurduğunu duydum: "Size her Müslümanın ezberlemesi gereken bir hadis söyleyeyim?"
Sonra bize bakarak (sözüne) şöyle devam etti: Allah-u Teâla bir mümin kulu, hem dünyada, hem de ahirette cezalandırmaktan daha cömert, daha uludur. Yine Allah-u Teâla bu dünyada bir kulu affedip ahirette affını ondan esirgemesinden daha yüce, daha cömert, daha kerimdir.
Sonra; "Bazen olur ki Allah-u Teâla, bir mümini, canı, malı, evladı ve ailesi hakkında bir belaya duçar eder." buyurarak şu ayeti tilavet etti:
"Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizin kazandığı şeyler yüzündendir. (Allah) günahların birçoğunu da bağışlar." Üç defa elini yumup açarak şöyle buyurdu: "(Allah) çoğunu da affeder."
İlişkiyi kesmenin başlangıcı, yüz çevirmektir. Çabuk usanıp bıkan adamın (usanıp bıkmasına) üzülme. En kötü karşılık, kötülükle karşılık vermektir (İyiliğin karşılığında kötülük yapmaktır).
Kişinin, kendisini beğenmesinin başlangıcı, aklının bozulması (sarsılması)dır.
Diline hâkim olanın, şerrinden kalınır. Ahlâkını düzeltmeyen kimsenin, felaketleri çok olur. Ahlâkı kötü olanın, ailesi ondan bıkar.
Nice sözler vardır ki nimeti, insanın elinden alır. Şükretmek, fitnenin önünü alır. Haysiyeti korumak, yiğitliğin başı mesabesindedir. Günahkârın alçak gönüllülüğü, onun şefaatçisidir. İhtiyatın esası, şüpheli şeylerde durmaktır. Rızk hazineleri, güzel ahlâktadır.
Musibetler halk arasında eşit olarak bölünmüştür. Tövbe kapısı açık olduğu müddetçe, günahların için ümitsiz olma. Rüşt, şehvetlerle muhalefet etmektedir. Arzuların tarihi (sonu), ölümdür. Cimri bir kimseye bakmak, kalbi katılaştırır. Ahmak adama bakmak, gözü karartır. Cömertlik, zekiliktir. Cimrilik, gaflettir.
Yoksulluk en büyük ölümdür. Ailenin azlığı, iki zenginlikten biridir; bu da huzurun yarısıdır. Gam, ihtiyarlığın yarısıdır. İktisatlı davranan, fakir olmaz. İstişare eden, helak olmaz.
İhsan ve iyilik, soylu (şeref sahibi) ve dindar kimseden başkasının yanında yerini bulmaz. Mutlu, başkalarından ibret alan kimsedir. Aldatılmış bir kimse, ne övülür, ne de mükâfat alır. İyilik çürümez; günah unutulmaz."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.