Tarım sektörü adım adım bitirilmeye devam ediyor.Tarım ürünlerine üretim kotaları kondu, ithalatın ise önü açıldı.Tarıma destek yok denecek kadar azaldı.Maliyetler çok artmasına rağmen, tarım ürünlerine evvelki senelerden daha düşük hatta maliyetlerin altına fiyatlar verildi.Kredi borçlarını ödeyemeyen çiftçi tamamen dışlandı, hacizlik oldu, hatta bazı desteklerin dışında tutuldu.Tarım köylüsü tüccarların elinde oyuncak haline getirildi.Tarıma kredi veren bankalar ve kuruluşlar özelleştirme kapsamına alındı, yabancı sermayeye devredilmesi gündemde. Yani nüfusumuzun çoğunu ilgilendiren ve bağımsızlığımızın temel direklerinden biri olan tarım sektörü finansal olarak tamamen yabancıların kontrolüne giriyor.Sadece finansal olarak mı? Hayır.Tarım köylüsü için en az finans kadar önemli bir temel unsur daha var: Tohum. "AB Uyum Paketi" kapsamında Meclis'te görüşülecek olan Tohumculuk Kanunu Tasarısı ile tohum alanından kamunun çekilmesi ve de sektörün çok uluslu şirketlere terk edilmesi planlanıyor.Yani tasarı yasalaşırsa artık ürünümüzün tohumunu da yabancılardan alacağız.TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın bu konuda şunları söylemektedir: "Tohum, bir ülkenin tarım sektörü için stratejik öneme sahiptir. Tohum üretim ve dağıtımını çokuluslu şirketlerin tekeline bırakan ülkelerin, bağımsız bir tarım sektöründen söz etmeleri mümkün değildir." "Türkiye'nin tohum üretim gücünü tümüyle kırarak, alanı, üretici üzerinde egemenliğini ilan edecek bir yapıda çokuluslu şirketlere açtığını" kaydeden Günaydın şöyle devam etti: "Dün 'devlet sucukçuluk mu yapar' diyerek Et ve Balık Kurumu'nu (EBK) tasfiye eden, bunun sonucunda hayvancılık sektörünü çökerten ve bu telaşla, kalan EBK işletmelerini yeniden çalıştırma çabasına giren zihniyet, şimdi de adeta 'devlet tohumculuk mu yapar' demektedir. Kamu tohumculuk yapar, yapmalıdır. Tohumculuk işinden kamunun çekilmesi, tasarıda öngörülen ve üretici yaşamını perişan edecek düzenlemelerin yaşama geçmesine neden olur."Günaydın tasarıda ifade edilen önemli bir noktanın altını daha çizmektedir: "Türkiye'de üretimi ve dağıtımı yasak olan genetiği değiştirilmiş (GDO'lu) tohumlar, bu yasa tasarısı ile yasalaştırılmakta ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlamaktadır. Artık yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebileceklerdir. GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacak, çiftçinin tohum ayırma hakkı da elinden alınmış olacaktır"Sayın Günaydın'ın yaptığı uyarılar son derece önemlidir. Tarımımızın temeli yabancılara devredilmektedir ve de zaten ülkemize her yıl 2 milyon tona yakın bir şekilde giren, sağlımızı ciddi olarak tehdit eden GDO'lu ürünler, artık yasal bir zemin bulacaktır.Bu yasa tasarısına çiftçilerden de büyük tepki geldi.Çiftçi sendikaları Tohumculuk Yasası'nın geri çekilmesini istediklerini bildirerek, "Bu yasayı çıkaran hükümet de, bu yasaya oy veren milletvekilleri de her zaman çiftçilerin, köylülerin, tarımcıların ve ülke halkının karşısında sorumlu olacaktır'' dedi.AB'ye uyum adı altında siyasilerimizin attığı her bir adım bizi biraz daha işgale hazır hale getirmektedir. Petrolsüz yaşayabiliriz, arabasız, makinesiz yaşayabiliriz, ama tahıl olmadan, meyve sebze olmadan asla yaşayamayız.Tarım konusundaki bağımlılık, hem de dün önümüze Sevr'i koyanlara, geleneklerimizi yok etmede mahir olanlara, bizi deliğe süpürmek isteyenlere olan bağımlılık elbetteki sonun başlangıcından başka bir şey değildir.Çözüm meselelere milli bir bakış açısından, milli projelerden geçmektedir. Görünen o ki, bu manada önümüze milli çözüm sunan tek lider Prof. Dr. Haydar Baş'tır. AB yasalarının, IMF tavsiyelerinin bizi getirdiği vaziyet ortadadır. Her gün bizi biraz daha kendilerine bağlama arzusundalar.Sunduğu çözümlerle Nobel'e aday gösterilen Sayın Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'nde tarıma özellikle önem verilmiştir.Tarım köylüsü, daha tarlaya tohumunu ekmeden yüzde 50 avans verilerek sıfır faizle desteklenecektir. Devlet tarımı stratejik bir sektör olarak görecek ve tarım köylüsünün ürününü çiftçinin kazanabileceği bir fiyatla alacaktır, çiftçiyi tüccarın eline bırakmayacaktır. Tohum, gübre, ilaç gibi temel unsurların devlet kontrolünde, yerli, güvenilir, sağlığa uygun ve de ucuz olması sağlanacaktır. Tarımda üretim kotası uygulamasına son verilecek ve de yerli üretim ithalata karşı korunacaktır. Tarım AR-GE çalışması yapan tüm kuruluşlar desteklenecektir?Ve daha nice projeler.Çözüm bellidir, beklemek ise tarım sektörünü bitirmek ve de nihayetinde ülkemizi biraz daha işgale hazırlamak demektir.Seçim bizim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025