Hükümetin, kartel ve patronlar kulübüyle olan sarmaş-dolaş ahvaline bakılırsa, akort ayarlarının yine bozulmaya yüz tuttuğu gözlemleniyor.
Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "bu ne perhiz bu ne turşu" dedirtecek türden tehlikeli "paradoksal poz"lar veriyorlar.
Başbakan Erdoğan haftasonu Çorlu'da, hükümete Irak'a asker göndermenin karşısındayız diye ihtar çeken TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'la yanyana, omuz omuza kurdele kesti.
Diyeceksiniz ki, bunda ne var? Doğru; bir şey yok elbette.
Ancak oralarda gözlerim, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü aradı. Rastlayamadım. Çünkü Gül, zehir zemberek bu "Irak'a asker gönderme karşıtı beyanat"ını veren TÜSİAD'a ilişkin olarak "Arkalarında dış güçler var" demişti. Bu, "basit bir cümle" değil. Söylenen makam da basit değil. Basit olmadığı için olacak, cümlenin muhatapları, medyaya "karşı ilan" verdiler.
Ankara kulislerinden aldığımız yankılara göre, bu arada başta Başbakan'ın yakın çevresi olmak üzere birçokları, Dışişleri Bakanı Gül'e, "bunlar sizi omuzlarında iktidara taşıdıklarında da arkalarında dış güçler var mıydı, o zaman hangi güçler vardı şimdi hangi güçler var" türünden "demir leblebi" gibi suallerle sıkıştırdılar.
Hani derler ya, merd-ı Kıptî sirkatin söyler kabilinden adeta "iktidar olma sırrını fâş eyledi" diye Gül'ü silindirden geçirdiler.
Başbakan'ın TÜSİAD Başkanı ile omuz omuza kurdele kesmesi bu bakımdan son derece önem taşıyor. Kabine üyesinin biri, arkasında dış güçler var diyor, kabine başkanı diğeri, itham edilenle omuz omuza poz veriyor; sizce bu basit bir poz mu?
Bu arada Erdoğan, patron-kartel patron dengelerini ve Aydın Doğan'ın da hatırını gözetiliyor tabii. Başbakan onun için taa Kelkit'e kadar gidiyor. Hortum üzerine karşılıklı aşık atıyorlar.
Erdoğan, Doğan'ı baş tâcı yapıyor, başımın üstünde yerin var diyor; Doğan da, "baş"ta edindiği bu yerden, son günlerin popülaritesi yüksek ama efradını cami ağyarını mani bir tarif bile yapılmayan "sanal hortumcular"la savaşa tam destek atışları yapıyor?
Nâmı dünyayı tutmuş hortumlar"ı gizlercesine.
Dışişleri Bakanı Gül'e ilişkin bir başka skandalı da, Kıbrıs Rum Yönetimi eski lideri Klerides ifşâ ediyor. Hatırlarsanız, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ısrarla Annan planı için "Rum planı" nitelemesi yapıyor, hatta "alternatif bir plan" hazırlığı içinde olduğunu açıklıyor. Cumhurbaşkanı Denktaş'ın bu kabil beyanatlarını verdiği her celsenin akabinde Dışişleri Bakanı Gül, Annan planından vazgeçmemizin sözkonusu olmadığını, her türlü görüşmede Annan planının esas olduğunu basa basa vurgulama ihtiyacı hissediyor, adeta Denktaş'a karşı beyanat veriyor.
Önceki gün Klerides, Ankara'yı ve tabii ki Bakan Gül'ü çok kötü köşeye yatırıyor. Klerides, "Annan Planı üzerinde BM Genel Sekreteri Kofi'yle beraber çalıştıklarını, ardından kamuoyuna ve taraflara sunulduğunu" açıklıyor.
Dışişleri Bakanı'nın ahvali bu... Kabinedeki diğer bakanların performansı da maalesef çok iç açıcı değil. Faizli borç para kotarmaya çalışan bakan dışında, Kürşad Tüzmen, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu ve okulların açılmasıyla Hüseyin Çelik'te az-buçuk hareket var. Bunların dışındakilerin adları unutulmaya başlandı bile.
"IMF her işe burnunu sokuyor; ne yapsın bakan!" diyenler çıkabilir. Öyleyse, koltukları boş yere meşgul etmenin manası yok, derler. Zaten proje-moje de yok? sağdan-soldan kotarmaları da IMF tırpanlıyor. Böylece bakanlar dinlentide kalıyor.
Tablo bu olunca, Ankara'da gölge kabine söylentileri ayyuka çıkıyor. "Koltuksuz bakanlar"ın nasıl işler gördükleri konuşuluyor.
Cüneyt Zapsu, ABD ilişkileri, global finans çevreleriyle bağlantılar ve "fındık"sal alanlarda misyon icra ediyor. Egemen Bağış, yabancı heyetleri ağırlıyor. Ömer Dinçer, kamu reformu üzerinde terliyor. Yavuz Selim Aras, bürokrasiye ayar çekiyor. Ömer Çelik, "yazılı metin"sel ve toplumsal işleri görüyor.
Koltuk sayılarını azaltmak için kollarını sıvayan Başbakan, ülkeyi bu gölge kabine ile idare etmede kararlı. Ancak bu yöntem, kabinede stres yapıyor.
Kartel ve patronlar kulübüyle sarmaş dolaş poz veren Başbakan'ın, sadece milleti değil, kabinedeki bakanlarını da unutmaya başladığı imajı yaygılaşıyor. Bu yol, akıl kârı değil. Bu pozlar, tehlikeli pozlar. Demokrasiye de uygun değil. Bizden dostça hatırlatması?
Özellikle Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, "bu ne perhiz bu ne turşu" dedirtecek türden tehlikeli "paradoksal poz"lar veriyorlar.
Başbakan Erdoğan haftasonu Çorlu'da, hükümete Irak'a asker göndermenin karşısındayız diye ihtar çeken TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'la yanyana, omuz omuza kurdele kesti.
Diyeceksiniz ki, bunda ne var? Doğru; bir şey yok elbette.
Ancak oralarda gözlerim, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü aradı. Rastlayamadım. Çünkü Gül, zehir zemberek bu "Irak'a asker gönderme karşıtı beyanat"ını veren TÜSİAD'a ilişkin olarak "Arkalarında dış güçler var" demişti. Bu, "basit bir cümle" değil. Söylenen makam da basit değil. Basit olmadığı için olacak, cümlenin muhatapları, medyaya "karşı ilan" verdiler.
Ankara kulislerinden aldığımız yankılara göre, bu arada başta Başbakan'ın yakın çevresi olmak üzere birçokları, Dışişleri Bakanı Gül'e, "bunlar sizi omuzlarında iktidara taşıdıklarında da arkalarında dış güçler var mıydı, o zaman hangi güçler vardı şimdi hangi güçler var" türünden "demir leblebi" gibi suallerle sıkıştırdılar.
Hani derler ya, merd-ı Kıptî sirkatin söyler kabilinden adeta "iktidar olma sırrını fâş eyledi" diye Gül'ü silindirden geçirdiler.
Başbakan'ın TÜSİAD Başkanı ile omuz omuza kurdele kesmesi bu bakımdan son derece önem taşıyor. Kabine üyesinin biri, arkasında dış güçler var diyor, kabine başkanı diğeri, itham edilenle omuz omuza poz veriyor; sizce bu basit bir poz mu?
Bu arada Erdoğan, patron-kartel patron dengelerini ve Aydın Doğan'ın da hatırını gözetiliyor tabii. Başbakan onun için taa Kelkit'e kadar gidiyor. Hortum üzerine karşılıklı aşık atıyorlar.
Erdoğan, Doğan'ı baş tâcı yapıyor, başımın üstünde yerin var diyor; Doğan da, "baş"ta edindiği bu yerden, son günlerin popülaritesi yüksek ama efradını cami ağyarını mani bir tarif bile yapılmayan "sanal hortumcular"la savaşa tam destek atışları yapıyor?
Nâmı dünyayı tutmuş hortumlar"ı gizlercesine.
Dışişleri Bakanı Gül'e ilişkin bir başka skandalı da, Kıbrıs Rum Yönetimi eski lideri Klerides ifşâ ediyor. Hatırlarsanız, KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, ısrarla Annan planı için "Rum planı" nitelemesi yapıyor, hatta "alternatif bir plan" hazırlığı içinde olduğunu açıklıyor. Cumhurbaşkanı Denktaş'ın bu kabil beyanatlarını verdiği her celsenin akabinde Dışişleri Bakanı Gül, Annan planından vazgeçmemizin sözkonusu olmadığını, her türlü görüşmede Annan planının esas olduğunu basa basa vurgulama ihtiyacı hissediyor, adeta Denktaş'a karşı beyanat veriyor.
Önceki gün Klerides, Ankara'yı ve tabii ki Bakan Gül'ü çok kötü köşeye yatırıyor. Klerides, "Annan Planı üzerinde BM Genel Sekreteri Kofi'yle beraber çalıştıklarını, ardından kamuoyuna ve taraflara sunulduğunu" açıklıyor.
Dışişleri Bakanı'nın ahvali bu... Kabinedeki diğer bakanların performansı da maalesef çok iç açıcı değil. Faizli borç para kotarmaya çalışan bakan dışında, Kürşad Tüzmen, Cemil Çiçek, Abdülkadir Aksu ve okulların açılmasıyla Hüseyin Çelik'te az-buçuk hareket var. Bunların dışındakilerin adları unutulmaya başlandı bile.
"IMF her işe burnunu sokuyor; ne yapsın bakan!" diyenler çıkabilir. Öyleyse, koltukları boş yere meşgul etmenin manası yok, derler. Zaten proje-moje de yok? sağdan-soldan kotarmaları da IMF tırpanlıyor. Böylece bakanlar dinlentide kalıyor.
Tablo bu olunca, Ankara'da gölge kabine söylentileri ayyuka çıkıyor. "Koltuksuz bakanlar"ın nasıl işler gördükleri konuşuluyor.
Cüneyt Zapsu, ABD ilişkileri, global finans çevreleriyle bağlantılar ve "fındık"sal alanlarda misyon icra ediyor. Egemen Bağış, yabancı heyetleri ağırlıyor. Ömer Dinçer, kamu reformu üzerinde terliyor. Yavuz Selim Aras, bürokrasiye ayar çekiyor. Ömer Çelik, "yazılı metin"sel ve toplumsal işleri görüyor.
Koltuk sayılarını azaltmak için kollarını sıvayan Başbakan, ülkeyi bu gölge kabine ile idare etmede kararlı. Ancak bu yöntem, kabinede stres yapıyor.
Kartel ve patronlar kulübüyle sarmaş dolaş poz veren Başbakan'ın, sadece milleti değil, kabinedeki bakanlarını da unutmaya başladığı imajı yaygılaşıyor. Bu yol, akıl kârı değil. Bu pozlar, tehlikeli pozlar. Demokrasiye de uygun değil. Bizden dostça hatırlatması?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019