Bazı çevrelerde Akçakale’de son yaşanan ve 5 vatandaşımızın hayatını kaybettiği kaza, savaş tamtamlarını daha tempolu çalmaları için fırsat oldu.
Zaten Suriye üzerinde muhalefet eliyle gerçekleştirmek istenen bölme-parçalama faaliyetlerine ellerinden gelen tüm desteği veriyorlar. Ancak Türk askerini ya da savaş uçaklarını Suriye üzerinde görmeden rahat etmeyecekler anlaşılan.
Hiçbir ulusal çıkar, menfaat matematiği hesaplamadan, olanı bitenin tahlilini yapmadan savaşa evet demek, bölgede sadece İsrail ve muhiplerini sevindirir. Bilmeyenlere acizane öğretelim.
Ulusal bir konuda strateji üretirken, artılar ve eksiler bir yana yazılır. Konuyla hassasiyetler, tarihsel duruşumuz, coğrafi konumumuz gibi faktörler, en önemlisi ulusal çıkarlarımız teker teker ele alınır. Sonuçta artıların ya da eksilerin fazla çıkması mevzubahis olan plan ya da stratejinin uygulanıp uygulanmayacağını açıkça ortaya koyar.
Şimdi isterseniz Akçakale’deki olayın üzerinden Suriye’ye cephe açmanın nasıl bir sonuç doğurabileceğini bulalım.
Artılar yani Suriye’ye savaş açmanın gerekliliği şunlar olabilir:
İsrail ve Amerikan kamuoyunda sempati toplarız; Katar, Suudi Arabistan gibi müttefik Arap Devletlerini oldukça sevindiririz; Arap Baharını bölgede daha da etkin kılmış oluruz, NATO güçlerine ellerini kıpırdatmadan, onları da yormadan dost ve kardeş bir ülkeyi altın tepside sunup, takdir ve güvenlerini kazanırız! Hatta belki bize az da olsa para verip yardım ederler; gerçi yüksek faizli ve geri ödemeli olur ama yine de bizi desteklemiş olurlar! Hatta Haçlı Ordularının önünü açtığımız için Vatikan tarafından şövalye nişanı bile verilebilir!!!
Şimdi de eksileri, yani Suriye’ye askeri bir saldırı düzenlersek ne kaybederiz onu hesaplayalım:
Bölgede zayıf bir Suriye, güçlü bir İsrail demek olduğundan, İsrail Devleti’nin sinsi çıkarlarının bir parçası oluruz. Bölgede İsrail ile arası iyi olmayan İran ve Lübnan gibi ülkeleri karşımıza almış oluruz. ABD zaten Büyük Ortadoğu ve Arap Baharı planlarıyla bölgede etkinliğini sürdürüyor, dolayısıyla bu etkiyi daha da güçlendirmiş oluruz. Yine bir savaş durumunda kendi güvenliğinin de tehdit altında olduğunu görecek İran ile karşı karşıya geliriz. Çünkü bölgede güçlenmiş bir ABD ve İsrail’in bir sonraki hedefi İran olacaktır. İran ile karşı karşıya gelmenin bedeli de çok ağır olur.
Savaşın bir diğer eksi yönü de Rusya’nın şimşeklerini üzerimize çekmemizdir. Suriye konusunda oldukça duyarlı davranan Rus Hükümetinin olası bir savaşta Türk Hükümetini karşısına alma ihtimali yüksektir. Bu olay içinde Türk kardeşlerimizin de olduğu Bağımsz Devletler Topluluğu ülkeleriyle de ilişkilerimizin kopması anlamına gelir. Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın böyle bir ortamda Rusya’nın yanında yer alması beklenmektedir. Son olarak olası bir savaşın zaten zayıflamış olan Türk Ekonomisini çökertmesi, İran, Rusya ve Türki Cumhuriyetlerle yeni yeni gelişen ticaretimizin de sona ermesi anlamına gelir.
Yukarıda artıları da eksileri de bir kenara yazdık. Topladığımızda eksiler artılardan fazla çıktı yani, Suriye’ye yapacağımız bir saldırının sonucu bizim için mutlak bir kayıptır. Bu hesabı yapamayanların, önünü göremeyenlerin Türk Milletini değil 2023’e, bir-iki seneye taşıması hiç mümkün değildir. Milletimizin gözünü ve can kulağını açıp Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş’ı dinlemesi, tavsiyelerine uyması; nihai hedefte kendisini ve yetkin kadrosunu en yakın bir seçimde iktidara taşıması tek çözüm yoludur.
Zaten Suriye üzerinde muhalefet eliyle gerçekleştirmek istenen bölme-parçalama faaliyetlerine ellerinden gelen tüm desteği veriyorlar. Ancak Türk askerini ya da savaş uçaklarını Suriye üzerinde görmeden rahat etmeyecekler anlaşılan.
Hiçbir ulusal çıkar, menfaat matematiği hesaplamadan, olanı bitenin tahlilini yapmadan savaşa evet demek, bölgede sadece İsrail ve muhiplerini sevindirir. Bilmeyenlere acizane öğretelim.
Ulusal bir konuda strateji üretirken, artılar ve eksiler bir yana yazılır. Konuyla hassasiyetler, tarihsel duruşumuz, coğrafi konumumuz gibi faktörler, en önemlisi ulusal çıkarlarımız teker teker ele alınır. Sonuçta artıların ya da eksilerin fazla çıkması mevzubahis olan plan ya da stratejinin uygulanıp uygulanmayacağını açıkça ortaya koyar.
Şimdi isterseniz Akçakale’deki olayın üzerinden Suriye’ye cephe açmanın nasıl bir sonuç doğurabileceğini bulalım.
Artılar yani Suriye’ye savaş açmanın gerekliliği şunlar olabilir:
İsrail ve Amerikan kamuoyunda sempati toplarız; Katar, Suudi Arabistan gibi müttefik Arap Devletlerini oldukça sevindiririz; Arap Baharını bölgede daha da etkin kılmış oluruz, NATO güçlerine ellerini kıpırdatmadan, onları da yormadan dost ve kardeş bir ülkeyi altın tepside sunup, takdir ve güvenlerini kazanırız! Hatta belki bize az da olsa para verip yardım ederler; gerçi yüksek faizli ve geri ödemeli olur ama yine de bizi desteklemiş olurlar! Hatta Haçlı Ordularının önünü açtığımız için Vatikan tarafından şövalye nişanı bile verilebilir!!!
Şimdi de eksileri, yani Suriye’ye askeri bir saldırı düzenlersek ne kaybederiz onu hesaplayalım:
Bölgede zayıf bir Suriye, güçlü bir İsrail demek olduğundan, İsrail Devleti’nin sinsi çıkarlarının bir parçası oluruz. Bölgede İsrail ile arası iyi olmayan İran ve Lübnan gibi ülkeleri karşımıza almış oluruz. ABD zaten Büyük Ortadoğu ve Arap Baharı planlarıyla bölgede etkinliğini sürdürüyor, dolayısıyla bu etkiyi daha da güçlendirmiş oluruz. Yine bir savaş durumunda kendi güvenliğinin de tehdit altında olduğunu görecek İran ile karşı karşıya geliriz. Çünkü bölgede güçlenmiş bir ABD ve İsrail’in bir sonraki hedefi İran olacaktır. İran ile karşı karşıya gelmenin bedeli de çok ağır olur.
Savaşın bir diğer eksi yönü de Rusya’nın şimşeklerini üzerimize çekmemizdir. Suriye konusunda oldukça duyarlı davranan Rus Hükümetinin olası bir savaşta Türk Hükümetini karşısına alma ihtimali yüksektir. Bu olay içinde Türk kardeşlerimizin de olduğu Bağımsz Devletler Topluluğu ülkeleriyle de ilişkilerimizin kopması anlamına gelir. Azerbaycan, Özbekistan, Kazakistan ve Kırgızistan’ın böyle bir ortamda Rusya’nın yanında yer alması beklenmektedir. Son olarak olası bir savaşın zaten zayıflamış olan Türk Ekonomisini çökertmesi, İran, Rusya ve Türki Cumhuriyetlerle yeni yeni gelişen ticaretimizin de sona ermesi anlamına gelir.
Yukarıda artıları da eksileri de bir kenara yazdık. Topladığımızda eksiler artılardan fazla çıktı yani, Suriye’ye yapacağımız bir saldırının sonucu bizim için mutlak bir kayıptır. Bu hesabı yapamayanların, önünü göremeyenlerin Türk Milletini değil 2023’e, bir-iki seneye taşıması hiç mümkün değildir. Milletimizin gözünü ve can kulağını açıp Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Haydar Baş’ı dinlemesi, tavsiyelerine uyması; nihai hedefte kendisini ve yetkin kadrosunu en yakın bir seçimde iktidara taşıması tek çözüm yoludur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012