Devletler kendilerini yöneten siyasi irade tarafından içeride ve dışarıda bütünlüğü ve gücü korunan, varlıklarının devamı da kendini meydana getiren milletin bütünlüğü esasına dayanan köklü ve tarihi yapılardır. Yani bir devlet, millet adına iktidarda olan siyasi iradenin ortaya koyduğu icraat, politika, kanun, kararname ve her türlü yürütme aracını kullanma gücüyle doğru orantılı olarak güçlenir ya da zayıflar.
Örneğin Yunanistan ciddi bir mali krizle sarsıntı içerisinde bulunuyor. Yani Yunan Devleti kendini idare eden siyasi iradenin ya da mensubu olduğu Avrupa Birliği’nin yetkin olmamasından kaynaklanan bir siyasi ve iktisadi buhran içinde. Aynı şekilde Avrupa Birliği’ne mensup İspanya benzeri bir süreçte zayıflayan bir başka Devlet örneği.
Türk Devleti, kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk ve saygın kadrosunun Devlet sıfatını TBMM’nin kurulmasıyla 23 Nisan 1920’de ve Cumhuriyet sıfatını 29 Ekim 1923’te kazandırmasıyla tarih sahnesinin güçlü bir üyesi olarak hak ettiği yeri almıştır. Bu tarihten Gazi’nin vefatına kadar etkin irade artan bir hızla devam etmiştir. Ancak daha sonraki kadroların gereken ehliyeti taşımada yetersiz kalmaları Türkiye Cumhuriyeti’nin ilerleme hızını olumsuz etkilemiştir.
Ülkemizi 2002 yılından beri idare eden AKP kadroları Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yetersizlik, başarısızlık ve zayıflık örneği sergileyerek Devlet kurumunu hak ettiği yerden oldukça uzaklaştırmıştır.
Bunun en açık delili günümüz Türk Dış Politikasında yaşanan tutarsız ve ulusal çıkarların çok uzağındaki uygulamalardır. Bu uygulamaların ortak karakteri millilikten uzak, global değerlerle (özellikle de Kopenhag Kriterleriyle çok barışık) uyum içinde ve Eş Başkanlığı yapılan BOP projesinin zemininde sözde “Arap Baharının” fitne rüzgarıyla şekillenmiş olmasıdır.
ABD ve AB yanlısı, inisiyatifsiz tetikçi bir dış politika bizi kardeş Suriye ve İran’la karşı karşıya getirmiştir. Çok yakın bir zamana kadar evlerine kahve içmeye davet ettikleri Beşar-Esma Esad çiftini zalim ve gaddar ilan edip, Suriye’deki isyancı terör gruplarını lojistik ve finansman anlamında besleyen Sayın Erdoğan değil miydi?
Arap Baharı adıyla Ortadoğu’da globalleşmiş bir kimlik ve din ortaya koyan yeni hükümetlere acaba ne adına destek verildi? Kaddafi sonrası Libyalı ehlullahın türbelerini yıkan ve Mısır’da danışman olarak Hıristiyan Düşünür Abdulmesih’i atayan güçler kim adına iktidar koltuklarına oturdular?
Alman askerinin Kahramanmaraş’ta patriot bataryalarını konuşlandırmasına izin veren irade İsrail’in bölgedeki güvenliğini kat kat fazlasıyla güçlendirdiğinin farkında değil mi?
O halde Türk Dış Politikasının icraatları asla ulusal çıkarlar esas alınarak uygulanmamaktadır. Devlet olmanın en temel vasıflarından olan Tam Bağımsızlık ve Ulusal Egemenlik umdeleri Türk Dış politikası üzerinden kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Öte yandan Rusya’da, milletinin ve devletinin yüceliğini MEM ile birlikte Rus Parlamentosu’nda Ruslara anlatan Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendi ulusal temsilin olağanüstü bir örneğini sergilemiştir. Anlaşılmıştır ki şahsiyetli bir dış politika için çözümün tek adresi Prof. Dr. Haydar Baş’tır.
Örneğin Yunanistan ciddi bir mali krizle sarsıntı içerisinde bulunuyor. Yani Yunan Devleti kendini idare eden siyasi iradenin ya da mensubu olduğu Avrupa Birliği’nin yetkin olmamasından kaynaklanan bir siyasi ve iktisadi buhran içinde. Aynı şekilde Avrupa Birliği’ne mensup İspanya benzeri bir süreçte zayıflayan bir başka Devlet örneği.
Türk Devleti, kurucusu Gazi M. Kemal Atatürk ve saygın kadrosunun Devlet sıfatını TBMM’nin kurulmasıyla 23 Nisan 1920’de ve Cumhuriyet sıfatını 29 Ekim 1923’te kazandırmasıyla tarih sahnesinin güçlü bir üyesi olarak hak ettiği yeri almıştır. Bu tarihten Gazi’nin vefatına kadar etkin irade artan bir hızla devam etmiştir. Ancak daha sonraki kadroların gereken ehliyeti taşımada yetersiz kalmaları Türkiye Cumhuriyeti’nin ilerleme hızını olumsuz etkilemiştir.
Ülkemizi 2002 yılından beri idare eden AKP kadroları Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir yetersizlik, başarısızlık ve zayıflık örneği sergileyerek Devlet kurumunu hak ettiği yerden oldukça uzaklaştırmıştır.
Bunun en açık delili günümüz Türk Dış Politikasında yaşanan tutarsız ve ulusal çıkarların çok uzağındaki uygulamalardır. Bu uygulamaların ortak karakteri millilikten uzak, global değerlerle (özellikle de Kopenhag Kriterleriyle çok barışık) uyum içinde ve Eş Başkanlığı yapılan BOP projesinin zemininde sözde “Arap Baharının” fitne rüzgarıyla şekillenmiş olmasıdır.
ABD ve AB yanlısı, inisiyatifsiz tetikçi bir dış politika bizi kardeş Suriye ve İran’la karşı karşıya getirmiştir. Çok yakın bir zamana kadar evlerine kahve içmeye davet ettikleri Beşar-Esma Esad çiftini zalim ve gaddar ilan edip, Suriye’deki isyancı terör gruplarını lojistik ve finansman anlamında besleyen Sayın Erdoğan değil miydi?
Arap Baharı adıyla Ortadoğu’da globalleşmiş bir kimlik ve din ortaya koyan yeni hükümetlere acaba ne adına destek verildi? Kaddafi sonrası Libyalı ehlullahın türbelerini yıkan ve Mısır’da danışman olarak Hıristiyan Düşünür Abdulmesih’i atayan güçler kim adına iktidar koltuklarına oturdular?
Alman askerinin Kahramanmaraş’ta patriot bataryalarını konuşlandırmasına izin veren irade İsrail’in bölgedeki güvenliğini kat kat fazlasıyla güçlendirdiğinin farkında değil mi?
O halde Türk Dış Politikasının icraatları asla ulusal çıkarlar esas alınarak uygulanmamaktadır. Devlet olmanın en temel vasıflarından olan Tam Bağımsızlık ve Ulusal Egemenlik umdeleri Türk Dış politikası üzerinden kaldırılmaya çalışılmaktadır.
Öte yandan Rusya’da, milletinin ve devletinin yüceliğini MEM ile birlikte Rus Parlamentosu’nda Ruslara anlatan Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendi ulusal temsilin olağanüstü bir örneğini sergilemiştir. Anlaşılmıştır ki şahsiyetli bir dış politika için çözümün tek adresi Prof. Dr. Haydar Baş’tır.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012