Bugün topluma ve insanlığa en önemli hizmetlerden birisi topluma ümit sunabilmek ya da olabilmektir. Ümit, şu zifiri karanlık dönemde herkesin elinde, dilinde etrafı aydınlatan bir mum bir fener gibidir. Bir ilaç, ekmek su gibi en fazla ihtiyaç duyulandır? Ümit aslında, bir hakkı tebliğ ve adaleti kaim kılma faaliyetidir. Toplumun karşılaştığı sorunlara bir çıkış yolu sunabilecek, kısa vadeli, orta vadeli, uzun vadeli, aylık, yıllık ve günlük ümitler çıkarabilmek, batılı yıkacak en önemli araçtır.
Karşınızda mutlak yanlış ve batıl bir oluş varsa ona karşı, onun oyunu bozacak stratejik umutları aşılayan sözler, mesajlar, twitler olmalıdır. Bu yapılmazsa toplumun vereceği cevap bellidir, ne yapsınlar!, yaptı olmadı! uğraşıyor! demek ve her olayı kader havale etmek vb... İnsanlar başlarına gelen bela ya da önlerine gelen yeni ümit ve hayaller ile kendilerini sorgulayabilir ve değişime kapı açarlar. "Bir toplum kendi nefislerindekini değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez." (Rad 13/11). Nitekim tarih bunun örnekleri ile doludur, Yunus (a.s.) kavmi son anlarda bir umut, Allah'a yönelip tevbeye sarılarak helakten kurtulmuştur.
Nihayetinde hepimiz insanız ve Allah'ın kullarıyız; insanların önüne koyacağınız ümitlerin tam on ikiden vurması şart değil, çok mükemmel olmasına da gerek yok! Yeter ki yanlış gidişatı sorgulatabilsin, acaba dedirtsin ya da batılın sözcüleri kendilerine bir direnç olduğunu hissetsin. Değnekli bir köyde gezdiğini düşünsün. Dolayısıyla dış politika, güvenlik, sosyal hayat, dini hayat, ekonomik gidişat ile ilgili anlık, günlük, kısa, orta ve uzun vadeli doğru ümitler ortalığa ve topluma sunmalıyız. Her akıldan çıkan bu ümitlerin bir kısmı mutlaka kabul görecek, kök salacak, tartışılacak ve batılın yanlış rüzgârlarının erozyonuna set olacaktır. Çağlara ışık tutan büyük mürşit Muhyiddin İbn-i Arabi şu sözü manidardır: "Belayı değil, ümitlerinizi çokça dillendirin."
Bugünlük bazı ümitlerimi dillendirmek istesem;
İstanbul'dan Taç Mahal'e giden tren ile gidebilsek, çok mu zor? Türklüğümüz ve Turan'ımız Hindistan'a uzanıyor. Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızı temsil eden devletler, millet olarak hepimizin ittifak ettiği tarihi hikâyemizdir. Bunlardan ihmal ettiğimiz ve şu anda bizim için en müsait ve kolay erişilecek coğrafya Babür Türk devletin yüzyıllarca hâkim olduğu Hindistan'dır. Aramızda bulunan İran ve Pakistan'ın Türklükle bir kavgası olmadığı gibi üzerinde çalışılırsa coğrafyada birlikte hareket etmeye ikna olabilirler.
Hindistan ile aramızdaki köprüleri çoğaltmamız, Yakındoğu Türk havzasında ve Hint okyanusunda unuttuğumuz bir milyarlık İslam âlemine elimizin uzanmasını ve muazzam bir ticari-siyasi potansiyele erişmemizi sağlar. İstanbul'dan Taç Mahal'e baharat demiryolu ile gezerek seyahat etsek, ne güzel olurdu. Yanına bir de düzgün bir kara yol ve yol tesisleri olsa desem çok mu istemiş olurum! Yakın doğuda oluşturulacak ve Güney Asya ya açılacak bir iktisadi birlik bir ticari aks, yeni bir ipek yolu, baharat yolu olabilir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk doğu ve batı aksında devletlerarası ittifakı o günün şartlarına yapmaya uğraşmış, Hindistan ve Pakistan bağımsız olmadığı için onları 1937 yılında Sadabat Paktı'na dâhil edememişti.
Eğemem olamayan Arap-İslam aleminden bu dönem bir medet ummak nafile. Coğrafyadaki sorunları konuşarak, birbirine saygı ile çözebilme ya da dondurma siyaseti ile ülkeler ve halklar arasına sokulmak istenen nifakları ticaretin gücü ile durdurabiliriz. Demiryolu, karayolu ve hava yolu ağı ile Hindistan ve Türkiye hattı daha yakın ve aktif hale gelebilir. Güvenli ve hızlı akan bir demiryolu, bizi Hint okyanusu için batıya açılan kesintisiz bir kapı haline getirir.
Ticaretin gücünü hafife almayalım. Türkiye, Iran, Pakistan ve Hindistan oluşturacağı ticari bir yoğunluk coğrafyadaki birçok siyasi oyuna dur diyebilir, fitneyi bastırabilir ve 2 milyarlık bir nüfusa erişecek yeni bir açılım olabilir. Bu ticari birliktelik AB, ABD, Çin gibi emperyal güçlere bir alternatif olabilir, bölgede didişme yerine ticaret ve dostluğa zemin açabilir. Yapılacak iş Van-Tahran hattının, Iran-Pakistan geçişinin iyileştirilmesidir. Hindistan zaten bir demiryolu ülkesidir.
Bugünlük bir başka hayalim: Türkiye Atatürk'ün yaptığı bölgesel Sadabat Paktı gibi bir oluşuma öncülük ediyor. Türkiye, İran, Suriye ve Irak devlet başkanları birlikte İstanbul da boğaz turuna çıkıyor;
• Bu dört ülke birbirinin toprak bütünlüğüne saygılı olacak ve resmi ordular dışında kimse silah taşıyamayacak, beş yıl içinde bu dört ülkede bulunan bütün yabancı askeri üsler kapatılacak,
• Dört ülke gümrük birliğine girip ve karşılıklı mevzuat farklarını en aza indirmeye birlikte pazar oluşturmaya karar verdiğini keşke duyabilsek, ama önce hayal edelim.
İşte coğrafyada, insanların aradığı bir fotoğraf ve ümitlerden bir başkası da budur. Gerçekleşebilme ihtimali binde bir olsa bile, savaşlara inat, etrafımıza her yere çiçekler gibi çeşit çeşit umutları ve kardeşlik senaryoları saçalım ki oyunlar bozulsun. Bunlardan birisi mutlaka kök salacak hayat bulacaktır. Hakikat ortaya konmadan bâtılın oyunu bozulmaz.
Milletimiz yeterince korku ve endişe içerisindedir. Eski iş bilmeyen beceriksiz siyasilerin peşini bırakalım, umudumuz olan gençlikle yeni hayaller kuralım ve Bağımsız Türkiye'yi Hüseyin Baş'la birlikte kuralım.
Ümit eken rahmet biçer, Hayali olmayanın hedefi de olmaz.
- Mevlana Mesnevi’si ve İslam imajı / 04.09.2024
- Mevlana ve Türklük / 26.07.2024
- Sünnilik gömleği Türkiye’ye dar geliyor / 21.07.2024
- Borsa asli yörüngesinden uzaklaşmış, rantiyeye teslim olmuş / 03.03.2024
- Enflasyonun önemli bileşenlerinden birisi kontrolsüz kredi kartı sistemi / 21.02.2024
- Koronada yeni varyantlar ne olacak? / 03.10.2023
- Koronavirüs salgını nasıl durabilir? / 26.04.2021
- Salgında özgürlük ve karantina paradoksu / 02.03.2021
- Muhiddin Arabi’de vahdet anlayışı / 14.12.2020