Geçenlerde bir grup akademisyenle üniversite bahçesinde sohbetimizde bir öğretim üyesi arkadaş "Mevlana'nın Türklüğe muhalif görüşleri oldu ve Moğolları tuttuğu" yönünde bazı yazılar okuduğunu dile getirdi. Daha önce bu köşede "Atatürk ve Mevlana" yazısını kaleme almış, araştırma yapmış bir kişi olarak bu bilginin eksik ve yanlış olabileceğini ifade ettim. Mevlana konusunda bilgi kirliliğinin ortadan kalkması için konuyu yeniden ele alarak, bazı kaynaklarla birlikte hatırlatmasını yapmak istedim.
"İslam ve Mevlana" eserinin yazarı Prof. Dr. Haydar Baş hoca 90'lı yıllarda Mevlana'yı İslam dışı göstermeye çalışan yıpratma kampanyalarına bu kitabı ile cevap vermiştir. Konya'da çok sayıda Mevlana konferansları vermiş, onu hakkıyla anlamış ve anlatmıştır. Haydar Baş, Mevlana için "Kur'an'ın bendesiyim" diyen hakikat kölesi, "ölmeden evvel ölünüz gerçeğinde öteleri seyreden kâmil bir insan", "herkesi hiçbir fark gözetmeden dergâha davet eden bu büyük mana eridir" demiştir.
Mevlana'nın Türklere karşı Moğolları tuttuğu görüşü ise tarihi gerçeklerin çarpıtılmasından ibarettir. Çünkü Türklüğün şahı Gazi Mustafa Kemal Atatürk Mevlana'yı tutmuş ve tarafı olmuştur.
Atatürk ömrü boyunca Konya'ya dokuz kere gelmiş, her gelişinde de Mevlana Türbesi'ni ziyaret etmiştir. "Konya benim dedelerimin öz vatanıdır, dedelerim Rumeli'ye Anadolu'dan göçmüşlerdir" (Önder, 1989: 1) demiştir. Atatürk Mevlana türbesini ziyaret etmeden şehirden ayrılmayı bir eksiklik saymıştır.
M. K. Atatürk'ün çocukluğu zaman zaman Selânik Mevlevîhânesi'nin bahçesinde geçmiş ve bu yüzden Mevlânâ'yı ve Mevlevîlere özel bir muhabbeti vardır. 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması ile Mevlevi Dergâhı kapanmış, bu nedenle hüzünlenmiş, 1926 yılında 'Konya Âsâr-ı Atikâ Müzesi' adı altında dergâhı tekrar hizmete açtırmıştır. Atatürk'ün Mevlana ile ilgili "Ne zaman bu şehre gelecek olsam, Mevlana'nın ruhaniyeti bütün benliğimi sarar. O çok büyük bir dahi, devirleri aşan teceddüt aşığıdır". "Mevlânâ, Müslümanlığı Türk ruhuna intibak ettiren büyük bir reformatördür" demiştir. Müslümanlık aslında geniş manası ile müsamahalı ve modern bir dindir. Mevlevîlik ise; Türk an'anesinin Müslümanlığa nüfuz örneğidir. İlâhî bir mûsıkînin ahengi içerisinde dönerek Allah'a yaklaşma fikri, Türk dehasının, ileri görüş ve düşüncesinin tabii bir ifadesidir." (M. K. Atatürk, Dr. Celâleddin B. Çelebi, Hz. Mevlânâ Okyanusundan, Derleyen: Esin Çelebi Bayru, İl Kültür Müdürlüğü Yay., Konya, 2002, s. 166 vd.) https://www.konya.bel.tr/s/mevlevihaneler. (27 Mart 1923 Konya Mevlana Dergâhı sema gösterisindeki konuşması).
Atatürk her fırsatta Mevlana'nın Mesnevi'sini okumuş, ondan süzülen rahmet damlalarından istifade etmiştir. O, İslamiyet'e Mevlana'nın sevgi ve hoşgörü penceresinden bakmayı ilke edinmiştir. Onun Mesnevi'deki vahdeti vücud (varlığın birliği) düşünce sistemi ile ilgili görüşlerini devrin ilim adamları (Prof. Dr. Ferit Kam, Abdülbaki Gölpınarlı) ile birlikte mütalaa etmekten büyük zevk almıştır.
Sonuç olarak "Gazi M.K. Atatürk, Mevlana'nın siyasi ve askeri yöndeki izdüşümüdür" desek yerinde bir tespit olabilir. Birisi derin felsefi mesnevi sohbetleri ile hasta olan gönülleri dirilterek, İslam'la buluşturmuş; diğeri işgal edilmiş bir ülke ve esir bir milleti dirilterek Türk devletini kurmuştur.
Mevlana Moğol ilişkisinde tarihi hikâyeyi kısaca özetlersek;
Babası Bahaeddin Veled, Mevlana Celaleddin'ini Moğol etkisinden uzak tutmak ve O'nu sükun içinde yetiştirmek gayesi ile Belh'den Konya'ya hicret etmiştir. Felsefi yönden son derece donanımlı olan Mevlana, sohbetlerinde Moğolların inanç felsefesini etkisiz kılmış, onların İslam'la şereflenmelerinde mesnevinin etkisi olmuştur. Moğol taraftarı olarak sunulan Şems, Konya'yı terk edip Moğollara yönelik nefretin hakim olduğu Şam şehrine yerleşmesi bu iddianın bir uydurma olduğuna bir delildir. Mevlânâ, dönemin siyasileri arasındaki çekişme ve rekabetten uzak kalmaya özen göstermiştir. Bununla beraber, Mevlânâ'nın gazelinde Moğolların gelecekte Müslüman olacaklarını manevi bir öngörü ile söylemesi ve daha sonraki gelişmelerin de bu öngörüyü haklı çıkarması, Mevlânâ'nın gazelinden haberdar olan Moğol hanedanı Gazan Han'ın gazeli altın sırma ile işleterek kaftanının üzerine yazdırdığı, yine bu gazel nedeniyle Timur'un da Mevlânâ'nın divanını Maverâünnehr'e götürdüğü Mevlevî kaynaklarda anlatılmaktadır (Mevlânâ'nın Yöneticilerle İlişkileri ve Moğol Casusluğu İddiaları I", ss. 272-3).
Prof. Dr. Mustafa Yavuz Köker / diğer yazıları
- Millete umut olalım insanlığa ümit sunalım / 23.11.2024
- Mevlana Mesnevi’si ve İslam imajı / 04.09.2024
- Mevlana ve Türklük / 26.07.2024
- Sünnilik gömleği Türkiye’ye dar geliyor / 21.07.2024
- Borsa asli yörüngesinden uzaklaşmış, rantiyeye teslim olmuş / 03.03.2024
- Enflasyonun önemli bileşenlerinden birisi kontrolsüz kredi kartı sistemi / 21.02.2024
- Koronada yeni varyantlar ne olacak? / 03.10.2023
- Koronavirüs salgını nasıl durabilir? / 26.04.2021
- Salgında özgürlük ve karantina paradoksu / 02.03.2021
- Muhiddin Arabi’de vahdet anlayışı / 14.12.2020
- Mevlana Mesnevi’si ve İslam imajı / 04.09.2024
- Mevlana ve Türklük / 26.07.2024
- Sünnilik gömleği Türkiye’ye dar geliyor / 21.07.2024
- Borsa asli yörüngesinden uzaklaşmış, rantiyeye teslim olmuş / 03.03.2024
- Enflasyonun önemli bileşenlerinden birisi kontrolsüz kredi kartı sistemi / 21.02.2024
- Koronada yeni varyantlar ne olacak? / 03.10.2023
- Koronavirüs salgını nasıl durabilir? / 26.04.2021
- Salgında özgürlük ve karantina paradoksu / 02.03.2021
- Muhiddin Arabi’de vahdet anlayışı / 14.12.2020