Milletler tarih boyunca bir devlete sahip olabildikleri, kendi kaderlerini belirleyebildikleri, esareti reddettikleri ve kendi içinde adaleti terk etmedikleri takdirde var olmuşlardır. Türkler de insanlık tarihi boyunca kurduğu devletlerle, adını altın harflerle yazdırmış Necip bir Millettir. İnanç, asalet, adalet, hamiyet ve cesaret sahibi olan Türk Milleti içinden çıkardığı Adil İdarecilerle Dünya Siyasi Tarihinde çok büyük izler bırakmıştır. Büyük Önder Kemal Atatürk’ü içinden çıkaran bu Millet, 1. Dünya Savaşı sonrası kendi üzerinde kurulan hain planları boşa çıkarmayı başarmış ve taptaze bir Cumhuriyet kurmuştur.
Kurtuluş Savaşı sonrası İktisadi alanda yapılan mücadelelerle siyasi bağımsızlık, iktisadi bağımsızlıkla pekiştirilmiştir. Bu tarihten Merhum Atatürk’ün Ebedi Aleme rıhletine kadar Türk Milleti Tam Bağımsız bir Devlet, Hür bir Millet ve Adaletli bir Toplum olarak varlığını sürdürmüştür.
Maalesef 1938 sonrası Ülkeyi idare eden Siyasilerin Atatürk’ün uygulamalarından yaptıkları açılarla ülkemiz bugünlere gelmiş durumda. Ülkeyi 2002 yılından beri tek başına yöneten AKP Hükümeti 1938-2002 arasında başa geçmiş hükümetlere rahmet okuturcasına, Siyasi ve İktisadi Bağımsızlığımızı tehlikeye sokacak icraatlarda bulunmuştur. Özellikle Avrupa Birliğine girme amacıyla atılan adımlar ülkemizin geleceği açısından endişe verici olmuştur. Siyasi ve kültürel reformlar başlığı altında yapılan radikal değişimlerin hemen tümü milletimize ait öz değerleri harap edecek sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
Hükümetimizin Avrupa’dan ve Okyanus ötesinden aldığı talimatlarla ortaya koyduğu politikalar neticesinde bağımsızlığımızın ve değerlerimizin dejenere ve deforme olduğu bu süreçte “tek bir ses”, “tek bir nefes” ve “tek bir muhalefet” ortaya çıktı. Bu durumun böyle daha fazla devam edemeyeceğini söyleyen ve ortaya vahim sonuçların çıkacağını, “devletin tam bağımsızlığına” ve “milletin hürriyetine” yönelik büyük bir tehdidin var olduğunu ortaya koyan İrade, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey’den başkası değildi.
Son günlerde ODTÜ’de dövülen öğrencilerin, İşsiz kalan gençliğin, İflas eden ticaret erbabının feryatlarına karışan biber gazının da etkisiyle, Milletimizin ihtiyacı olan hürriyetin de ancak Sosyal Devlet-Milli Devlet görüşünün sahibi yine sayın Prof. Dr. Haydar Baş’ın eliyle hasıl olacağından hiç şüphe kalmadı. Karnı doymayan, hak aradığı kapılarda tartaklanan ve üçüncü sınıf insan muamelesi gören halkımıza bu muameleyi reva gören bir idarenin Adaletli olması zaten beklenemez.
Adaletin mülkün temeli olduğu hakikati ortada apaçık duran bir gerçekken, gerek adam kayırma politikaları, gerekse farklı düşünen vatandaşa yapılan uygulamalar, temelde ne büyük yanlışlara imza atıldığını açık seçik ortaya koyuyor. “Anasını alıp da gitmesi “istenen çiftçilere, “dayakla terbiye edilmesi uygun görülen” üniversite öğrencileri eklenmiştir.
Devletin vatandaşına her açıdan sahip çıkması, vatandaşın hürriyeti kana kana içmesi ve devletin tam bağımsız bir şekilde ayakta kalması isteniyorsa, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş çözümün tek adresidir.
Kurtuluş Savaşı sonrası İktisadi alanda yapılan mücadelelerle siyasi bağımsızlık, iktisadi bağımsızlıkla pekiştirilmiştir. Bu tarihten Merhum Atatürk’ün Ebedi Aleme rıhletine kadar Türk Milleti Tam Bağımsız bir Devlet, Hür bir Millet ve Adaletli bir Toplum olarak varlığını sürdürmüştür.
Maalesef 1938 sonrası Ülkeyi idare eden Siyasilerin Atatürk’ün uygulamalarından yaptıkları açılarla ülkemiz bugünlere gelmiş durumda. Ülkeyi 2002 yılından beri tek başına yöneten AKP Hükümeti 1938-2002 arasında başa geçmiş hükümetlere rahmet okuturcasına, Siyasi ve İktisadi Bağımsızlığımızı tehlikeye sokacak icraatlarda bulunmuştur. Özellikle Avrupa Birliğine girme amacıyla atılan adımlar ülkemizin geleceği açısından endişe verici olmuştur. Siyasi ve kültürel reformlar başlığı altında yapılan radikal değişimlerin hemen tümü milletimize ait öz değerleri harap edecek sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
Hükümetimizin Avrupa’dan ve Okyanus ötesinden aldığı talimatlarla ortaya koyduğu politikalar neticesinde bağımsızlığımızın ve değerlerimizin dejenere ve deforme olduğu bu süreçte “tek bir ses”, “tek bir nefes” ve “tek bir muhalefet” ortaya çıktı. Bu durumun böyle daha fazla devam edemeyeceğini söyleyen ve ortaya vahim sonuçların çıkacağını, “devletin tam bağımsızlığına” ve “milletin hürriyetine” yönelik büyük bir tehdidin var olduğunu ortaya koyan İrade, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş Bey’den başkası değildi.
Son günlerde ODTÜ’de dövülen öğrencilerin, İşsiz kalan gençliğin, İflas eden ticaret erbabının feryatlarına karışan biber gazının da etkisiyle, Milletimizin ihtiyacı olan hürriyetin de ancak Sosyal Devlet-Milli Devlet görüşünün sahibi yine sayın Prof. Dr. Haydar Baş’ın eliyle hasıl olacağından hiç şüphe kalmadı. Karnı doymayan, hak aradığı kapılarda tartaklanan ve üçüncü sınıf insan muamelesi gören halkımıza bu muameleyi reva gören bir idarenin Adaletli olması zaten beklenemez.
Adaletin mülkün temeli olduğu hakikati ortada apaçık duran bir gerçekken, gerek adam kayırma politikaları, gerekse farklı düşünen vatandaşa yapılan uygulamalar, temelde ne büyük yanlışlara imza atıldığını açık seçik ortaya koyuyor. “Anasını alıp da gitmesi “istenen çiftçilere, “dayakla terbiye edilmesi uygun görülen” üniversite öğrencileri eklenmiştir.
Devletin vatandaşına her açıdan sahip çıkması, vatandaşın hürriyeti kana kana içmesi ve devletin tam bağımsız bir şekilde ayakta kalması isteniyorsa, Sayın Prof. Dr. Haydar Baş çözümün tek adresidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012