İngiliz The Times gazetesinde yayınlanan bir habere göre, Amerikan ve Fransız özel birlikleri haftalardır İncirlik’e yerleşmiş durumdalar. Adana aynı zamanda Suriyeli muhaliflere silah dağıtımının ana merkezi haline geldi
Türkiye Bölgesinde olagelen bir savaşın açık bir tarafı durumunda. Bu kirli senaryoyu yazan kalemler Türkiye’nin bu savaş ortamında üstlendiği konumu yeterli bulmadıklarından sıcak çatışma içinde de yer almasını arzuluyorlar.
The Times gazetesi geçtiğimiz günlerde Ürdün’e 150 kişilik asker timi gönderen ABD’nin Türkiye-Suriye sınırına da özel güçler sevk ettiğini iddia etti. Gazeteye göre ABD, Suriye’deki iç savaşın yayılması ve bölgesel müttefiklerini içine çekmesi tehdidi nedeniyle, Türkiye’nin Suriye sınırına özel güçler konuşlandırdı. İngiltere’nin de ABD gibi Ürdün’e birlik gönderdiği öne sürüldü.
Muhalif güçlerin Türkiye ya da NATO kuvvetlerince kontrol edildiği bir gerçekken, bu kuvvetler ne için konuşlanıyorlar? Suriye Yönetimi’nin hali hazırda Türkiye’yi tehdit ettiğine ya da güvenliğimizi tehlikeye düşürecek bir adım attığına dair en ufak bir emare olmasına rağmen, bu hazırlık kim için?
Bu kuvvetler bizim topraklarımızı korumak adına değil, Suriyeli terörist grupların eğitim, destek, ikmal ve yayılması için buradalar.
Yıllar öne Çekiç Güç coğrafyamıza girdikten sonra ne yaptıysa, sözü edilen birlikler de aynı misyon ve amaçla geldiler.
Bir yanda Ürdün sınırından duruma müdahilken, öte yandan Türkiye sınırından da Suriye’yi kara bir kapana sokmaya çalışıyorlar.
NATO üssü, yaz başından beri Batılı ülkeler ve bölgesel müttefikler için bir merkez haline gelmişti. Adana küçük bir Amerikan Eyaleti misyonuna büründürülmüş bir şehir haline geldi. Siyasi iradenin bu durumdan rahatsızlık duyması bir yana, mümkün olsa Adana ve Malatya Kürecik NATO savunma (saldırı) Eksenini tüm yurda yayacaklar.
Yine The Times’daki habere göre, Suudi Arabistan ve Katar ajanları da buradan isyancılara silah ve nakit para aktarımını organize ediyorlar.
James Bond filmi çekseniz dahi bu kadar ajanı bir arada bulmanız mümkün olmaz. Ülke topraklarımız yabancı servislerin cirit attıkları bir yer; ama cirit sopası hep bizim kafamıza iniyor nedense!
İddialar sadece İngiliz Basınıyla da sınırlı değil. Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Figaro da benzer iddialar ortaya sürdü. Suriyeli muhalifler ile konuşan gazete, isyancılara Suudi Arabistan ve Katar’ın sağladığı paralarla Adana’dan isyancılara silah dağıtımı yapıldığını yazdı. Gazeteye göre, Suudi Arabistan, Lübnan ve Katar’dan gelen paralarla karaborsadan silah alınıyor, sonra silahların dağıtımı da Türkiye’nin gözetiminde Adana’da gerçekleştiriliyor.
Aynı iddialara göre ABD’nin üç ahbap çavuşu Katar, Lübnan ve Suudi Arabistan aralarında muhalif gruplara yapılan desteğin paylaşımı konusunda anlaşmazlık yaşıyormuş. Katar ve Türkiye, Müslüman Kardeşler’i desteklerken Suudi Arabistan silahların Selefilere dağıtılmasını savunuyor. Katar, verdiği para karşılığında Suriyeli muhaliflerin tek bir çatı altında birleşmesini istiyor.
Batılı iki gazetenin yer verdiği söz konusu iddialar zaten gün yüzüne çıkmış gerçekler. NATO elinden geldiğince savaşın dışında kalarak Müslümanı Müslümana nasıl kırdıracağının ince taktiklerini hesaplıyor. Satranç tahtası başına oturmuş işbirlikçi sözde Müslüman piyonlarını bir ileri bir geri oynatıyor.
Ancak Batılıların inanmadığı, yerli işbirlikçilerinin de unuttuğu bir gerçek var: Allah’ın da bir hesabı var. Âlemleri yoktan var eden ve her şeyin Mutlak Sahibi olan Hz Mevla, hesap edenlerin en Yücesidir. O halde Millet olarak olayların içinde “Allah’ın hesabı nedir?” sorusunun cevabını aramak, Haçlının ya da Haçlılaşmış olanların safında yer almanın hem bu alemde, hem de su gibi akıp geçen ömrümüzün dolması akabinde gideceğimiz öteki alemde ağır bir bedeli olacağının idrakinde olmamız mutlak imani, itikadi, insani ve milli bir zorunluluktur.
Türkiye Bölgesinde olagelen bir savaşın açık bir tarafı durumunda. Bu kirli senaryoyu yazan kalemler Türkiye’nin bu savaş ortamında üstlendiği konumu yeterli bulmadıklarından sıcak çatışma içinde de yer almasını arzuluyorlar.
The Times gazetesi geçtiğimiz günlerde Ürdün’e 150 kişilik asker timi gönderen ABD’nin Türkiye-Suriye sınırına da özel güçler sevk ettiğini iddia etti. Gazeteye göre ABD, Suriye’deki iç savaşın yayılması ve bölgesel müttefiklerini içine çekmesi tehdidi nedeniyle, Türkiye’nin Suriye sınırına özel güçler konuşlandırdı. İngiltere’nin de ABD gibi Ürdün’e birlik gönderdiği öne sürüldü.
Muhalif güçlerin Türkiye ya da NATO kuvvetlerince kontrol edildiği bir gerçekken, bu kuvvetler ne için konuşlanıyorlar? Suriye Yönetimi’nin hali hazırda Türkiye’yi tehdit ettiğine ya da güvenliğimizi tehlikeye düşürecek bir adım attığına dair en ufak bir emare olmasına rağmen, bu hazırlık kim için?
Bu kuvvetler bizim topraklarımızı korumak adına değil, Suriyeli terörist grupların eğitim, destek, ikmal ve yayılması için buradalar.
Yıllar öne Çekiç Güç coğrafyamıza girdikten sonra ne yaptıysa, sözü edilen birlikler de aynı misyon ve amaçla geldiler.
Bir yanda Ürdün sınırından duruma müdahilken, öte yandan Türkiye sınırından da Suriye’yi kara bir kapana sokmaya çalışıyorlar.
NATO üssü, yaz başından beri Batılı ülkeler ve bölgesel müttefikler için bir merkez haline gelmişti. Adana küçük bir Amerikan Eyaleti misyonuna büründürülmüş bir şehir haline geldi. Siyasi iradenin bu durumdan rahatsızlık duyması bir yana, mümkün olsa Adana ve Malatya Kürecik NATO savunma (saldırı) Eksenini tüm yurda yayacaklar.
Yine The Times’daki habere göre, Suudi Arabistan ve Katar ajanları da buradan isyancılara silah ve nakit para aktarımını organize ediyorlar.
James Bond filmi çekseniz dahi bu kadar ajanı bir arada bulmanız mümkün olmaz. Ülke topraklarımız yabancı servislerin cirit attıkları bir yer; ama cirit sopası hep bizim kafamıza iniyor nedense!
İddialar sadece İngiliz Basınıyla da sınırlı değil. Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Figaro da benzer iddialar ortaya sürdü. Suriyeli muhalifler ile konuşan gazete, isyancılara Suudi Arabistan ve Katar’ın sağladığı paralarla Adana’dan isyancılara silah dağıtımı yapıldığını yazdı. Gazeteye göre, Suudi Arabistan, Lübnan ve Katar’dan gelen paralarla karaborsadan silah alınıyor, sonra silahların dağıtımı da Türkiye’nin gözetiminde Adana’da gerçekleştiriliyor.
Aynı iddialara göre ABD’nin üç ahbap çavuşu Katar, Lübnan ve Suudi Arabistan aralarında muhalif gruplara yapılan desteğin paylaşımı konusunda anlaşmazlık yaşıyormuş. Katar ve Türkiye, Müslüman Kardeşler’i desteklerken Suudi Arabistan silahların Selefilere dağıtılmasını savunuyor. Katar, verdiği para karşılığında Suriyeli muhaliflerin tek bir çatı altında birleşmesini istiyor.
Batılı iki gazetenin yer verdiği söz konusu iddialar zaten gün yüzüne çıkmış gerçekler. NATO elinden geldiğince savaşın dışında kalarak Müslümanı Müslümana nasıl kırdıracağının ince taktiklerini hesaplıyor. Satranç tahtası başına oturmuş işbirlikçi sözde Müslüman piyonlarını bir ileri bir geri oynatıyor.
Ancak Batılıların inanmadığı, yerli işbirlikçilerinin de unuttuğu bir gerçek var: Allah’ın da bir hesabı var. Âlemleri yoktan var eden ve her şeyin Mutlak Sahibi olan Hz Mevla, hesap edenlerin en Yücesidir. O halde Millet olarak olayların içinde “Allah’ın hesabı nedir?” sorusunun cevabını aramak, Haçlının ya da Haçlılaşmış olanların safında yer almanın hem bu alemde, hem de su gibi akıp geçen ömrümüzün dolması akabinde gideceğimiz öteki alemde ağır bir bedeli olacağının idrakinde olmamız mutlak imani, itikadi, insani ve milli bir zorunluluktur.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012