Parlamenter sisteme göre Cumhurbaşkanlığı; hükûmetin çalışmalarını, uygulamalarını, kararlarını anayasanın verdiği yetkilere göre denetleyen, devleti temsil eden partiler üstü bir makamdı. Devlet bürokrasisinin atanması kanunlarla belirlenmiş, kamu bürokrasisi üçlü kararname ile atanıp ilgili bakan ve başbakanın önerisi cumhurbaşkanının onayı ile gerçekleşmekteydi.
Örneğin bürokraside, cumhurbaşkanının dışında devleti ve hükûmeti temsil eden valiler ve büyükelçiler, parlamenter sistemde Kurulu kararı ve cumhurbaşkanının oluru ile atanırlardı. Devlet yönetiminin ana omurgasını bürokrasi, kendi bakanlıklarının hiyerarşik yapısında meslekten yetişen ve devlet geleneğinden gelen kişilerden oluşurdu.
Bugün kamudaki yapılanma incelendiğinde atama ve görevlendirmelerin liyakat esaslarına göre değil, siyasi referanslara ve sadakat ölçütüne göre partililer arasından yapıldığı görülmektedir.
Devlet yönetiminde istikrar bozulmuş, "dönemin ve partinin adamı olmak" yaygın hale gelmiştir. Bu bağlamda eski AKP milletvekillerinin büyükelçi, rektör, bakan yardımcısı, banka yönetim kurulu başkanı, genel müdürlük gibi görevlere atanması devletin liyakat esaslarına göre yönetilmediğinin; siyasi referanslara göre oluşan parti devletine geçildiğinin somut göstergesidir.
Bu sistem ayrıca bürokraside mesleki başarı gösteren devlet adamlığı tanımlamasını ortadan kaldırarak devlet geleneklerine ve liyakatine uygun davranan bürokratları değil, parti politikalarını uygulayan bürokratik yapıyı oluşturmuştur. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce sağlaması amacıyla siyasete girerdi ve bürokratik görevinin sonrasında gelmeyi hedeflediği jübile yeri milletvekilliği idi. Ama şimdi görüyoruz ki, milletvekilliğinden bürokrasiye atamalar yapılmaktadır.
Bugün ülkemizde yaşanan temel sorunun kaynağında, temsili ve çoğulcu demokrasinin her türlüsünde işlevsel olan parlamentonun yetkisiz ve işlevsizleştirilmesi ülkenin adeta "Meclissiz Cumhuriyet"le yönetiliyor olması, Meclis'in görev ve yetki alanını etkisizleştirerek a adam anlayışının getirilmesidir. Hükûmetin güven oylaması, Meclis'in bütçe yapımı ve denetimi, bakanlarla ilgili güvensizlik önergesi, kanun çıkarma yetkisi kısıtlı hale getirilerek parlamentonun yetkileri daraltılmıştır. Cumhurbaşkanı çıkardığı kararnamelerle bir bakıma "Meclis" gibi yasama görevi yapmaktadır. Diğer yandan kendi partisinin ve ortağının Meclis çoğunluğu dolayısıyla yaptığı yasalarla yasama erki neredeyse tamamen yürütmenin elindedir.
Bu sistem ülkede yaşanan ekonomik, siyasi, hukuki, dış politika, eğitim politikalarının bozulmasının gerekçesi olduğu kadar aynı zamanda fakirliğin ve sefaletin de nedenidir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023