Evet, nar tanesi, nur tanesi, gözünün bebeği, Salkım Hanım'ın bir tanelerinin dileği oldu ve o, beşinci sınıf rolde oynayan her bir oyuncusuna farklı "festivallerde" hep "En iyi errrkek" oyuncu ödülü kazandıran film TRT'de de yayınlandı.
Bilmeyenler için söyleyelim, TRT Devlet'in televizyonudur ve RTÜK'ün kapatma yetkisi yoktur.
Sadece Yönetim Kurulu Başkan ve Yöneticilerini görevden alma yetkisi vardır.
Hadi canım siz de..
TRT'nin zaten ben şu sıralar hangi devletin televizyonu olduğu konusunda ciddî endişelere sahibim. O doyumsuz "İzmir'in Kavakları"nın, Türkçe konuşan ve ismi de Türk olan bir "mozaik sanatçı" tarafından Rumca seslendirilmesine izin veren yayın kuruluşu hangi devlete hizmet ediyor olabilir? (22 Ekim 2001 TRT FM. 19.15)
Yâni ne demek istiyorsunuz? Ankara'nın batısı kaynaklı bütün şarkı ve türkülerin aslı Yunanca mı? Orada bin yıldır yaşayan Türkler hiç mi türkü söylemediler? "İzmir'in Kavakları", TRT repertuvarına göre bir rebetiko mudur?
Sırada ne var? Gençlik Marşı'nın, Onuncu Yıl Marşı'nın ve Ey Gaziler Yol Göründü'nün de mi Rumca'sını dinleyeceğiz yakın bir zamanda?
Bu ne onulmaz aşktır hanımlar, beyler?
Evet nihayet "Salkım Hanım" TRT'de yayınlandı. Senarist Mahçupyan, Rejisör Giritli, danışman Hırant Dink. Teşekkürlerden anladığımıza göre TC Kültür Bakanlığı ve TRT'nin finans desteği ile çekilmiş. Evet, TRT'nin "bizim için bizimle" değiştiğinin en güzel ifadesi!
Film SS'lerin Yahudileri ölüm kamplarına götürüşünü andıran 1943'ün bir Haydarpaşa manzarasıyla başlıyor. Zannedersiniz ki Türkiye İkinci Dünya Harbi'nde Alman işgaline uğradı da Naziler iş başında.
Filmde bütün karakterler efendi, mazlum, sâkin ve mağdur yahut mağdure... Kendi işlerinde güçlerinde zararsız insanlar. Ve tesadüfen hepsi "azınlık"..
Filmde bir tek Türk var.. İstanbul'a göçmüş bir Niğde'li. Ve yine tesadüfe bakın ki filmin tek olumsuz, hırslı, hırsız, katil, gözü dönmüş karakteri de o.
Yok.. Bir Türk daha var, o da gelinine tecavüz eden "zâbit paşa"...
Burada daha önce defalarca sözünü ettiğimiz bin yıllık "Erzurum-Azerî" kaynaklı "Sarı Gelin" türküsünün Ermenilere mâl edilişini ve TRT'den Artin'in ağzından Ermenice yayınlanışını (şimdilik ilk mısra) da bir kenara bırakın fakat filmin kilit noktası şu:
"Halit Bey" e de vergi salınır. O itiraz için vergi dairesine gider, müdür tarafından alâyı valâ ile karşılanır, "Hallederiz beyefendi, merak buyurmayın" denir. Çünkü itibarlı bir "Türk" iş adamıdır.
Fakat müdür beyin, dosyaları karıştırdıktan sonra tavrı değişir. "Sen" diye hitab etmeye başlar muhatabına.
"Sen nerede doğdun?"
"Mardin'de."
"Oraya Üsküp'ten göçmüşsünüz, dedenin adı da İzak öyle mi?"
"Evet".
"Sen dönmüşsün, dönmesin kardeşim".
Zurnanın zart dediği nokta Halit Beyin cevabında gizli; "fakat ben Türküm".
Ve işte karşınızda AB kriterlerinin, Kopenhag, Helsinki sürecinin bulmayı istediği dayattığı Türklük anlayışı.
Mahçupyan, Giritli ve Dink'in "dönme" kavramının ancak din değiştirenleri ifade ettiğini ve sair dinlerden gelerek İslâm'ı kabul etmiş olanlar için söylendiğini, ırk değişimini ifade etmediğini, bir Alman'ın, Fransız'ın "ben Türk'üm" deyince Türk sayılamayacağını ve "dönme"nin bu maksatla kullanılmadığını bilmiş olmaları gerekmez mi?
Hadi onlar bilmiyorlar, senaryoya temel teşkil eden romanın yazarı Devlet Bakanımız Sayın Yılmaz Karakoyunlu neden bilmiyor?
Biliyorsa bu fâhiş hatayı neden düzeltmiyor?
Türklüğü bu kadar eğip bükmeye meraklı protokole tâbii zevâtın; Atatürk zamanında yürürlükte olan fakat ondan sonra kaldırılan "Devlet Memurluğuna Müracaat" şartlarında ilk maddenin "Türk olmak" olduğundan haberleri olması gerekmez mi?
Dikkat edin lütfen; "Türkiye'de doğmak veya Türkiyeli olmak" değil kıymetli okuyucu, sadece "Türk olmak".
Bu hafta sonu halâ Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin kuruluşunu mu kutlayacağız zannediyorsunuz?
Yoksa numaracı cumhuriyetçilerin bilmem kaç numaralı ideallerini mı?
Bilmeyenler için söyleyelim, TRT Devlet'in televizyonudur ve RTÜK'ün kapatma yetkisi yoktur.
Sadece Yönetim Kurulu Başkan ve Yöneticilerini görevden alma yetkisi vardır.
Hadi canım siz de..
TRT'nin zaten ben şu sıralar hangi devletin televizyonu olduğu konusunda ciddî endişelere sahibim. O doyumsuz "İzmir'in Kavakları"nın, Türkçe konuşan ve ismi de Türk olan bir "mozaik sanatçı" tarafından Rumca seslendirilmesine izin veren yayın kuruluşu hangi devlete hizmet ediyor olabilir? (22 Ekim 2001 TRT FM. 19.15)
Yâni ne demek istiyorsunuz? Ankara'nın batısı kaynaklı bütün şarkı ve türkülerin aslı Yunanca mı? Orada bin yıldır yaşayan Türkler hiç mi türkü söylemediler? "İzmir'in Kavakları", TRT repertuvarına göre bir rebetiko mudur?
Sırada ne var? Gençlik Marşı'nın, Onuncu Yıl Marşı'nın ve Ey Gaziler Yol Göründü'nün de mi Rumca'sını dinleyeceğiz yakın bir zamanda?
Bu ne onulmaz aşktır hanımlar, beyler?
Evet nihayet "Salkım Hanım" TRT'de yayınlandı. Senarist Mahçupyan, Rejisör Giritli, danışman Hırant Dink. Teşekkürlerden anladığımıza göre TC Kültür Bakanlığı ve TRT'nin finans desteği ile çekilmiş. Evet, TRT'nin "bizim için bizimle" değiştiğinin en güzel ifadesi!
Film SS'lerin Yahudileri ölüm kamplarına götürüşünü andıran 1943'ün bir Haydarpaşa manzarasıyla başlıyor. Zannedersiniz ki Türkiye İkinci Dünya Harbi'nde Alman işgaline uğradı da Naziler iş başında.
Filmde bütün karakterler efendi, mazlum, sâkin ve mağdur yahut mağdure... Kendi işlerinde güçlerinde zararsız insanlar. Ve tesadüfen hepsi "azınlık"..
Filmde bir tek Türk var.. İstanbul'a göçmüş bir Niğde'li. Ve yine tesadüfe bakın ki filmin tek olumsuz, hırslı, hırsız, katil, gözü dönmüş karakteri de o.
Yok.. Bir Türk daha var, o da gelinine tecavüz eden "zâbit paşa"...
Burada daha önce defalarca sözünü ettiğimiz bin yıllık "Erzurum-Azerî" kaynaklı "Sarı Gelin" türküsünün Ermenilere mâl edilişini ve TRT'den Artin'in ağzından Ermenice yayınlanışını (şimdilik ilk mısra) da bir kenara bırakın fakat filmin kilit noktası şu:
"Halit Bey" e de vergi salınır. O itiraz için vergi dairesine gider, müdür tarafından alâyı valâ ile karşılanır, "Hallederiz beyefendi, merak buyurmayın" denir. Çünkü itibarlı bir "Türk" iş adamıdır.
Fakat müdür beyin, dosyaları karıştırdıktan sonra tavrı değişir. "Sen" diye hitab etmeye başlar muhatabına.
"Sen nerede doğdun?"
"Mardin'de."
"Oraya Üsküp'ten göçmüşsünüz, dedenin adı da İzak öyle mi?"
"Evet".
"Sen dönmüşsün, dönmesin kardeşim".
Zurnanın zart dediği nokta Halit Beyin cevabında gizli; "fakat ben Türküm".
Ve işte karşınızda AB kriterlerinin, Kopenhag, Helsinki sürecinin bulmayı istediği dayattığı Türklük anlayışı.
Mahçupyan, Giritli ve Dink'in "dönme" kavramının ancak din değiştirenleri ifade ettiğini ve sair dinlerden gelerek İslâm'ı kabul etmiş olanlar için söylendiğini, ırk değişimini ifade etmediğini, bir Alman'ın, Fransız'ın "ben Türk'üm" deyince Türk sayılamayacağını ve "dönme"nin bu maksatla kullanılmadığını bilmiş olmaları gerekmez mi?
Hadi onlar bilmiyorlar, senaryoya temel teşkil eden romanın yazarı Devlet Bakanımız Sayın Yılmaz Karakoyunlu neden bilmiyor?
Biliyorsa bu fâhiş hatayı neden düzeltmiyor?
Türklüğü bu kadar eğip bükmeye meraklı protokole tâbii zevâtın; Atatürk zamanında yürürlükte olan fakat ondan sonra kaldırılan "Devlet Memurluğuna Müracaat" şartlarında ilk maddenin "Türk olmak" olduğundan haberleri olması gerekmez mi?
Dikkat edin lütfen; "Türkiye'de doğmak veya Türkiyeli olmak" değil kıymetli okuyucu, sadece "Türk olmak".
Bu hafta sonu halâ Atatürk'ün Cumhuriyeti'nin kuruluşunu mu kutlayacağız zannediyorsunuz?
Yoksa numaracı cumhuriyetçilerin bilmem kaç numaralı ideallerini mı?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002