14 Mayıs seçimlerine katılım oranı demokrasi adına sevindirici olsa da, milyonlarca kişinin sandığa gitmemesi düşündürücüdür.
İşte o sahibini arayan oylar 28 Mayıs'ta adresine ulaşırsa, cumhurbaşkanı adayından önce, "halkın iktidarı" demek olan demokrasi kazanacaktır. Tabii ki, hilesiz hurdasız, yalansız riyasız, dürüstçe yapılacak bir seçimle...
Seçim, demokrasinin vazgeçilmez, olmazsa olmaz öğesidir. Bununla birlikte konu demokrasi olunca, sorulması gereken soru şu: Kitleler devlet yönetimine ne kadar ve nasıl katılıyorlar?
Devletlerin siyasal sistemleri toplumsal ve ekonomik oluşumun karşılığıdır. Nihayetinde bir devletin "tipi" hizmet ettiği sınıf ile belirlidir. Örneğin anayasalar, devlet iktidarını elinde bulunduranların bu iktidarı kullanım biçimlerini ve sınırlarını gösterir.
Kapitalizm tarihsel süreçte feodaliteyi ortadan kaldırmış, her bireyi hukuksal olarak eşit ve özgür ilan etmiş ve örneğin genel oy hakkını tanımışsa da, tüm bu haklar gelişen süreçte soyut olarak tanımlanmasının ötesine geçememiş, toplum yapısında beklenen somut değişiklikleri gerçekleştirememiştir.
Oysa hedef, toplumsal alanın tek bir noktasının dahi siyasetin dışında durmaması olmalıdır. Bu ise, esas olarak, toplumsal yapının toplumsal örgütlenmelerden ayrıştırılamaz bir noktaya taşınması ile gerçekleşebilir. Toplumsal örgütlenmeler yurttaşların tümünün devlet yönetimine katılımına imkân sağlamalıdır.
Bu nedenle, kendi haline bırakılan değil, katılıma yönlendiren bir sistem olmalıdır. İşte, seçimler de böyle bir anlayışla elle tutulur hale gelebilirler.
Sosyal devlet deneyimleri, devletin "baskıcı" karakterinin yanında dışında aşağıdan yukarıya tüm toplumsal dokunun kapsandığı böylesi örgütlenme örneklerine sahiptirler.
Türkiye'de seçim sistemleri hep "sorunlu" olmuştur. Halkın katılımını sağlamak için değil, iktidarı kaybetmemenin formülü olarak sürekli değiştirilmişlerdir.
Nitekim son dönemlerde yapılan değişiklikler temsil adaleti gibi demokrasinin şekli de olsa bir yere oturan kavramlarının tümünü çöpe atmıştır. Değişiklikler ile birlikte seçimler tamamıyla siyasi iktidarın kontrolüne geçmiş, bu anlamı ile de "bağımsız" bir niteliği kalmamıştır.
Kapitalist düzen, siyasi kategoriler yerine inanç üzerinden algı operasyonu yapmakta… Halkın bir kesimini diğer bir kesimine karşı kışkırtma yolunu kullanmayı sürdürmektedir. Buradan beslenen siyasetçiler de aynı oyunu oynamaktadır.
Sermaye düzeni kendisini korumak üzere bütünüyle çarpıtmalar ve reklamcılıkla sahte seçenekleri halkın önüne koyarak sandıktan çıkış yolu aramaktadır.
Sermaye çıkış yolu bulabilir mi, bilmem ama, ey güzel halkım! 28 Mayıs senin için son çıkış yoludur. Bunu bil ve sandığa giderek oyuna, devletine sahip çık!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023