İnsan maddi ve cismani boyutta gıdaya ve enerjiye muhtaç olduğu gibi ruhani ve manevi boyutta da gıdaya ve vitamine ihtiyacı vardır. Maddi boyuta gıda ve vitamin verilmediği takdirde, o zayıflar, halsizleşir ve sonunda birçok olumsuzluklarla karşı karşıya gelir. Aynı şekilde manevi ve ruhani boyuta da vitamin ve gıda verilmediği zaman o zayıflar ve sonunda şeytana uşak olur. Bugün ilim adamları arasında ruhsal bunalım ve hastalıklara farklı farklı reçeteler ve tedavi formülleri sunulmaktadır. Hatta halk arasında bile müzik ruhun gıdasıdır söylemleri dolaşmaktadır. Sunulan reçeteler ve söylenen söylemlerin bazıları gerçeklerle bağdaşmamaktadır. İnsan ruhsal hastalıkların tedavisini ruha alim olanların söylemlerinde aramalıdır. Ruha en fazla olan Allah-u Teâlâ, Enbiya ve Ehl-i Beyt imamlarıdır. Hz. Peygamber Efendimiz hakkında "dolaşan, seyyar tabib" unvanının söylenmesinin bir sebebi bu konudan dolayıdır.
Ruhun ve manevi boyutun gıdası Allah’ın farz emirleridir. Bu farzların içerisinde ruhun en önemli gıdası namaz ibadetidir. Sabah namazı ruh için kahvaltı konumundadır. Öğle ve ikindi namazı ruhun öğle yemeğidir. Akşam ve yatsı namazları da ruhun akşam yemeğidir. Teheccüd veya gece namazı da o gıdaların bulunduğu sofranın meyveleridir.
İmam Cafer Sadık’ın (a.s.) yanına birisi gelerek sefere çıkmak için istihare ettirdi. İmam Cafer Sadık (a.s.) istihare ettikten sonra, “hayırlı değil, sefere gitme” diye buyurdular. Buna rağmen o kişi sefere çıktı ver o yolculuğundan diğer seferlerine nazaran daha fazla maddi kazançla geri döndü. Medine’ye geldiğinde İmam Cafer Sadık’ın (a.s) yanına vararak, yaptırdığı istihareyi, hayırlı gelmediğini aksine fazla kazançla geri döndüğünü anlattı. İmam Cafer Sadık (a.s.) gülümseyerek şöyle buyurdu; “Yol üzerindeki menzillerden birisinde falancanın evinde oturdunuz ve geç saatlere kadar sohbet ettiniz. Sabah uyandığında güneş çıkmış ve sabah namazın kazaya kalmıştı.” Mezkûr kişi, “evet namazım orada kazaya kaldı” diyerek tasdik ettikten sonra, İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdular; “Sen vaktinde kılamadığın ve kazaya kalan o iki rekât sabah namazının faziletini dünya ve dünyada olanları versen bile geri getiremezsin. Bundan daha büyük bir zarar olabilir mi?”
Ravi şöyle diyor; “İmam Cafer Sadık ömrünün en son anlarında yakınlarını etrafına toplayarak onlara şöyle buyurdu; namazı hafife alanlara biz Eh-i Beyt’in şefaati ulaşmaz.”
Dikkat edilirse, İmam Cafer Sadık (a.s.), “namaz kılmayanlara bizim şefaatimiz ulaşmaz” diye buyurmuyor. Aksine, “namazı hafife alanlara, namaza önem vermeyenlere ve namazlarını vaktinde kılmayanlara, biz Ehli Beyt’in şefaati ulaşmaz” diye buyuruyor.
Ruhun ve manevi boyutun gıdası Allah’ın farz emirleridir. Bu farzların içerisinde ruhun en önemli gıdası namaz ibadetidir. Sabah namazı ruh için kahvaltı konumundadır. Öğle ve ikindi namazı ruhun öğle yemeğidir. Akşam ve yatsı namazları da ruhun akşam yemeğidir. Teheccüd veya gece namazı da o gıdaların bulunduğu sofranın meyveleridir.
İmam Cafer Sadık’ın (a.s.) yanına birisi gelerek sefere çıkmak için istihare ettirdi. İmam Cafer Sadık (a.s.) istihare ettikten sonra, “hayırlı değil, sefere gitme” diye buyurdular. Buna rağmen o kişi sefere çıktı ver o yolculuğundan diğer seferlerine nazaran daha fazla maddi kazançla geri döndü. Medine’ye geldiğinde İmam Cafer Sadık’ın (a.s) yanına vararak, yaptırdığı istihareyi, hayırlı gelmediğini aksine fazla kazançla geri döndüğünü anlattı. İmam Cafer Sadık (a.s.) gülümseyerek şöyle buyurdu; “Yol üzerindeki menzillerden birisinde falancanın evinde oturdunuz ve geç saatlere kadar sohbet ettiniz. Sabah uyandığında güneş çıkmış ve sabah namazın kazaya kalmıştı.” Mezkûr kişi, “evet namazım orada kazaya kaldı” diyerek tasdik ettikten sonra, İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurdular; “Sen vaktinde kılamadığın ve kazaya kalan o iki rekât sabah namazının faziletini dünya ve dünyada olanları versen bile geri getiremezsin. Bundan daha büyük bir zarar olabilir mi?”
Ravi şöyle diyor; “İmam Cafer Sadık ömrünün en son anlarında yakınlarını etrafına toplayarak onlara şöyle buyurdu; namazı hafife alanlara biz Eh-i Beyt’in şefaati ulaşmaz.”
Dikkat edilirse, İmam Cafer Sadık (a.s.), “namaz kılmayanlara bizim şefaatimiz ulaşmaz” diye buyurmuyor. Aksine, “namazı hafife alanlara, namaza önem vermeyenlere ve namazlarını vaktinde kılmayanlara, biz Ehli Beyt’in şefaati ulaşmaz” diye buyuruyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012