Kur'an-ı Kerim şöyle buyuruyor; "Siz, insanların ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder kötülükten men eder ve Allah’a inanırsınız."
Yukarıdaki ayet namaz kıldığınız, oruç tuttuğunuz, hacca gittiğiniz... için hayırlı ümmetsiniz demiyor. Marufa emretmek ve münkerden nehyetmeye vurgu yaparak, hayırlı ümmetsiniz buyuruyor. Çünkü diğer farzların ayakta kalması için marufa emretmek ve münkerden nehyetmek farzına amel edilmelidir. Müslümanlar bu büyük farza amel etmedikleri, bu büyük farz için canını feda eden Hz. Hüseyn’i ve Kerbela’yı önemsemedikleri müddetçe emperyalistler daima Müslümanları sömüreceklerdir.
Allah-u Teâlâ Müslümanlara hidayetçiler göndermiş ve bir takım şeyleri bizlere farz etmiştir. İmam Cafer Sadık (a.s) da buyuruyor ki: “O farzların ayakta kalması büyük farza bağlıdır ve o büyük farz da emri-bil maruf ve nehyi-enil münkerdir." Müslüman’ım diyen bir insan, İslam inançlarından olan bu iki farzı görmezlikten gelir ve diğer taraftan da Emeviler ve Yezid’in avukatlığını yaparlarsa, eyvahlar olsun böyle bir Müslümanlığa!
Namaz kılıp da marufa emretmeyen ve münkerden de nehyetmeyen bir Müslüman’ı düşününüz. İslam dini böyle bir Müslüman’ı noksan bir Müslüman olarak kabul ediyor. Zira farz olan namaz ibadeti ve diğer ibadetler, farz olan marufa emretmek ve münkerden nehyetmekle mana-mefhum kazanır.
Konu hakkında başka bir ayette Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye sizlere öğüt veriyor." (Nahl, 90).
Bu ayette görüldüğü gibi Allah-u Teâlâ marufa emredip münkerden sakındırıyor. Dolayısıyla marufa emreden ve münkerden nehyeden bir Müslüman, değer ve konum bakımından Allah’ın yaptığı şeyi yapmaktadır. Bu da, bilen insanlar için çok önemli bir makamdır.
Rivayette şöyle bir olay anlatılır: Allah-u Teâlâ İsrailoğullarından bir kavime iki melek gönderdi ve o kavmi helak etmelerini emretti. O iki melek geldiğinde kavmin kırk bin tanesini ibadetle, atmış bin tanesini ise fücur, fitne ve fesat ile meşgul olduklarını gördüler. Meleklerden biri diğerine şöyle dedi: “Acaba biz, bu ibadet edenleri demi helak edeceğiz!” Diğer melek şöyle cevap verdi; “Rabbimiz bizi bu görevle görevlendirdiği zaman, burada kırk bin kişinin ibadet ehli ve atmış bin kişinin de günah ehli olduğunu bilmiyor muydu? Hiç şüphesiz bunları biliyordu. Öyleyse ben görevimi yapacağım.” Diğer melek, “Hayır, ben Rabbimden soracağım” dedi. Allah-u Teâlâ'dan sual ettiğinde, yüce Allah şöyle buyurdu: “Evet, o ibadet edenleri de helak ediniz. Çünkü ibadet edenlerin günahı, günahkârların günahlarına seyirci ve sessiz kalmalarıdır. Bundan dolayı onlarda günahkârlarla şeriktirler.”
Bu olayda da görüldüğü gibi, din sadece namaz kılmaktan ibaret değildir. İslam dini çok yönlü olan bir dindir.
Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "En büyük cihat, zalim ve haksızın yüzüne karşı hakkı söylemektir."
Ama ne yazık ki günümüzdeki Müslümanların geneli, bırakın büyük ve dikte zorbaları, sıradan bir haksızın karşısında bile hakkı söylemez hale gelmişlerdir. Çünkü sorumsuzluğun ve sapmanın ilk adımı olan “bana ne” bahanesi çoklarının kanına, ruhuna işlemiştir.
Yukarıdaki ayet namaz kıldığınız, oruç tuttuğunuz, hacca gittiğiniz... için hayırlı ümmetsiniz demiyor. Marufa emretmek ve münkerden nehyetmeye vurgu yaparak, hayırlı ümmetsiniz buyuruyor. Çünkü diğer farzların ayakta kalması için marufa emretmek ve münkerden nehyetmek farzına amel edilmelidir. Müslümanlar bu büyük farza amel etmedikleri, bu büyük farz için canını feda eden Hz. Hüseyn’i ve Kerbela’yı önemsemedikleri müddetçe emperyalistler daima Müslümanları sömüreceklerdir.
Allah-u Teâlâ Müslümanlara hidayetçiler göndermiş ve bir takım şeyleri bizlere farz etmiştir. İmam Cafer Sadık (a.s) da buyuruyor ki: “O farzların ayakta kalması büyük farza bağlıdır ve o büyük farz da emri-bil maruf ve nehyi-enil münkerdir." Müslüman’ım diyen bir insan, İslam inançlarından olan bu iki farzı görmezlikten gelir ve diğer taraftan da Emeviler ve Yezid’in avukatlığını yaparlarsa, eyvahlar olsun böyle bir Müslümanlığa!
Namaz kılıp da marufa emretmeyen ve münkerden de nehyetmeyen bir Müslüman’ı düşününüz. İslam dini böyle bir Müslüman’ı noksan bir Müslüman olarak kabul ediyor. Zira farz olan namaz ibadeti ve diğer ibadetler, farz olan marufa emretmek ve münkerden nehyetmekle mana-mefhum kazanır.
Konu hakkında başka bir ayette Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye sizlere öğüt veriyor." (Nahl, 90).
Bu ayette görüldüğü gibi Allah-u Teâlâ marufa emredip münkerden sakındırıyor. Dolayısıyla marufa emreden ve münkerden nehyeden bir Müslüman, değer ve konum bakımından Allah’ın yaptığı şeyi yapmaktadır. Bu da, bilen insanlar için çok önemli bir makamdır.
Rivayette şöyle bir olay anlatılır: Allah-u Teâlâ İsrailoğullarından bir kavime iki melek gönderdi ve o kavmi helak etmelerini emretti. O iki melek geldiğinde kavmin kırk bin tanesini ibadetle, atmış bin tanesini ise fücur, fitne ve fesat ile meşgul olduklarını gördüler. Meleklerden biri diğerine şöyle dedi: “Acaba biz, bu ibadet edenleri demi helak edeceğiz!” Diğer melek şöyle cevap verdi; “Rabbimiz bizi bu görevle görevlendirdiği zaman, burada kırk bin kişinin ibadet ehli ve atmış bin kişinin de günah ehli olduğunu bilmiyor muydu? Hiç şüphesiz bunları biliyordu. Öyleyse ben görevimi yapacağım.” Diğer melek, “Hayır, ben Rabbimden soracağım” dedi. Allah-u Teâlâ'dan sual ettiğinde, yüce Allah şöyle buyurdu: “Evet, o ibadet edenleri de helak ediniz. Çünkü ibadet edenlerin günahı, günahkârların günahlarına seyirci ve sessiz kalmalarıdır. Bundan dolayı onlarda günahkârlarla şeriktirler.”
Bu olayda da görüldüğü gibi, din sadece namaz kılmaktan ibaret değildir. İslam dini çok yönlü olan bir dindir.
Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: "En büyük cihat, zalim ve haksızın yüzüne karşı hakkı söylemektir."
Ama ne yazık ki günümüzdeki Müslümanların geneli, bırakın büyük ve dikte zorbaları, sıradan bir haksızın karşısında bile hakkı söylemez hale gelmişlerdir. Çünkü sorumsuzluğun ve sapmanın ilk adımı olan “bana ne” bahanesi çoklarının kanına, ruhuna işlemiştir.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012