Bir benzetme ile bu konuyu biraz açmaya çalışalım; herhangi bir camiaya, on kilometre uzaklıktaki kuyudan gidip kovalarla su getirerek şu bahçedeki havuzu su ile doldurun denilsin. Toplumda bulunan her bir fert havuzu su ile doldurmak için beş defa bu mesafeyi gidip gelsinler. Ve denilsin ki, sizler bu havuzu su ile doldurup orada yıkandığınızda günahlarınız bağışlanacaktır. Ama kimse o havuzun suyunun havasını bozmamalı ve kimse o havuza necaset dökerek havuzun suyunu necis etmemelidir. Yani havuzun suyunun temizliğini de korumalısınız. Bir toplumun bunca zahmetlerle söylenenleri yaptığını düşününüz. Diğer taraftan da kanı bozuk, fitneci ve böyle bir toplumun yaptıklarını kıskanan üç-beş kişi havuza pislik dökerek suyu necis etmek isterlerse, onca zahmete katlanan bir toplum, bu üç-beş fitnecinin karşısında ne yapmalıdırlar? Sessiz kalmayı mı tercih etmeliler, yoksa tepkilerini göstererek fitnecilere karşı mücadele mi etmeliler? Elbette ki burada tepki göstererek mücadele etmek, hem dinin ve hem de aklın yoludur. Aksi takdirde bu birkaç fitneci karşısında onca zahmeti çekip de, susan bir toplum ahmak konumuna düşmüş olur. Bu zahmetleri çekip de, fitnecilere karşı susanları Allah-u Teâlâ da sustukları için ağır hesaba çeker.
İslami toplumlarda asayiş, rahatlık, huzur ve refah hep istenir. Bunları isteyen bir toplumun marufa emretmekten ve münkerden nehyetmekten başka bir çaresi yoktur. Çünkü bu iki ilke olmadan toplumda sevgi, saygı, kardeşlik, huzur, refah ve asayiş istemek ve aramak yanlış olur. Bu iki büyük farza amel edilmezse üç-beş fitneci havuz örneğinde olduğu gibi, fitne ve fesatları ile toplumu huzursuz edeceklerdir. Ama akıllı olan insanlar bu tür fitnecilere sessiz kalmazlar.
Marufa emretmenin ve münkerden nehyetmenin zaman, zemin ve kişilere karşı şekil ve üslupları vardır. Kimi zaman cazibe üslubunu kullanarak müspet manada ve kimi zamanda itici üslubunu kullanarak menfi manada bu iki farza amel edilmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt imamları her iki üslubu da uygulamışlardır.
İslam tarihinde şöyle bir olay nakledilir: İslam ordusu Hz. Peygamber (s.a.a.) ile beraber bir savaşa giderlerken, üç kişi bu savaşa katılmadı. Bunların savaşa katılmaması, bu doğrultuda bazılarını da etkilemişti. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) sahabesi ile beraber savaştan dönerlerken, Medine halkı mücahitleri karşılamak için şehrin girişinde beklemekteydiler. Savaşa gitmeyen o üç kişi de karşılayanların arasındaydı. Allah Resulü (s.a.a.) o üç kişiyi karşılayanların içerisinde gördüğünde, kimse bu üç kişiyle konuşmasın diye emir buyurdular. Medine halkı Resul-i Ekrem’in (s.a.a.) bu emrine riayet ve amel ettiler. Neticede kimse o üç kişi ile konuşmadı. Böylelikle yeryüzü bu üç kişiye dar geldi ve sıkılmaya başladılar. Bunlar günahlarının büyüklüğünün farkına vararak, şehri terk edip dağlara koyuldular ve kırk gün Allah’tan af dilediler. Allah-u Teâlâ onların günahlarının affedildiğini aşağıdaki ayetle Resulüne bildirmiştir. “Ve geri bırakılan üç kişinin de (tevbelerini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan (onun azabından) yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir.” (Tevbe, 118).
Yukarıdaki yaşanan olayda, Hz. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.a.), marufa emrederken ve münkerden nehy ederken menfi ve itici taktiği uygulamıştır. Bunlardan İslam âlemi dersler çıkarmalıdır.
İslami toplumlarda asayiş, rahatlık, huzur ve refah hep istenir. Bunları isteyen bir toplumun marufa emretmekten ve münkerden nehyetmekten başka bir çaresi yoktur. Çünkü bu iki ilke olmadan toplumda sevgi, saygı, kardeşlik, huzur, refah ve asayiş istemek ve aramak yanlış olur. Bu iki büyük farza amel edilmezse üç-beş fitneci havuz örneğinde olduğu gibi, fitne ve fesatları ile toplumu huzursuz edeceklerdir. Ama akıllı olan insanlar bu tür fitnecilere sessiz kalmazlar.
Marufa emretmenin ve münkerden nehyetmenin zaman, zemin ve kişilere karşı şekil ve üslupları vardır. Kimi zaman cazibe üslubunu kullanarak müspet manada ve kimi zamanda itici üslubunu kullanarak menfi manada bu iki farza amel edilmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt imamları her iki üslubu da uygulamışlardır.
İslam tarihinde şöyle bir olay nakledilir: İslam ordusu Hz. Peygamber (s.a.a.) ile beraber bir savaşa giderlerken, üç kişi bu savaşa katılmadı. Bunların savaşa katılmaması, bu doğrultuda bazılarını da etkilemişti. Hz. Resul-i Ekrem (s.a.a.) sahabesi ile beraber savaştan dönerlerken, Medine halkı mücahitleri karşılamak için şehrin girişinde beklemekteydiler. Savaşa gitmeyen o üç kişi de karşılayanların arasındaydı. Allah Resulü (s.a.a.) o üç kişiyi karşılayanların içerisinde gördüğünde, kimse bu üç kişiyle konuşmasın diye emir buyurdular. Medine halkı Resul-i Ekrem’in (s.a.a.) bu emrine riayet ve amel ettiler. Neticede kimse o üç kişi ile konuşmadı. Böylelikle yeryüzü bu üç kişiye dar geldi ve sıkılmaya başladılar. Bunlar günahlarının büyüklüğünün farkına vararak, şehri terk edip dağlara koyuldular ve kırk gün Allah’tan af dilediler. Allah-u Teâlâ onların günahlarının affedildiğini aşağıdaki ayetle Resulüne bildirmiştir. “Ve geri bırakılan üç kişinin de (tevbelerini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. Nihayet Allah’tan (onun azabından) yine Allah’a sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra dönmeleri için Allah onların tevbesini kabul etti. Çünkü Allah tevbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir.” (Tevbe, 118).
Yukarıdaki yaşanan olayda, Hz. Resul-i Ekrem Efendimiz (s.a.a.), marufa emrederken ve münkerden nehy ederken menfi ve itici taktiği uygulamıştır. Bunlardan İslam âlemi dersler çıkarmalıdır.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012