Ailenin mutluluğu nasıl ki öncelikle yüzü gülen mutlu bir anneden geçiyor ise bir toplumun, bir milletin de yüzünün gülmesi ancak ve ancak mutlu öğretmenlerinin varlığıyla mümkündür.
Aslında öğrencilerin mükemmel öğretmenden ziyade mutlu öğretmenlere ihtiyacı var.
Teknolojinin, yapay zekânın bu kadar ileri düzeyde olduğu bu zamanda isteyen herkes istediği bilgiye, istediği zamanda çok çabuk ulaşa bilir.
Ancak bu zamanın sorunu bilgiye ulaşma sorunundan ziyade o bilgiyi içselleştirip, özümseyerek hayata geçirebilmektir, uygulamaya sokabilmektir.
İşte burada, bu uygulamada akla, kalbe, ruha hitap eden, eğiten, öğreten mutlu öğretmenlere ihtiyaç var. Günümüzde öğretmen bilgiye ulaşma kapısı olmaktan ziyade bilgiye ulaşmayı, bilgiyi, bilmeyi sevdirendir aslında. Bir öğrenci bilmenin, öğrenmenin, öğrendiklerinin uygulamanın hazzını alırsa artık o öğrenciyi tutabilene aşk olsun.
Eğitimde maksat bilmek yolculuğu değildir, olmak yolculuğudur.
İlim yolculuğu ebetteki akılla yapılır, ancak irfan, ahlak yolculuğu kalple yapılır. Öğretmen kalbe dokunabilmeli.
Peki, ilimden maksat nedir?
Yunus Emre'mize kulak verelim;
"İlim ilim bilmektir,
İlim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsen,
Ya bu nice okumaktır."
İlim öğrenmede maksat insanın iç oluşunu tamamlayarak bir kemale ermesidir.
İlim öğrenmenin aslında özü insanoğlunu bir OLUŞA taşıyarak, pişirmektir, oldurmaktır. Kısaca olgun bir insan var etmektir. Bu da bilmekten ziyade bildiğini hayata geçirip, yaşamak ile mümkündür.
Kalple bütünleşen bir ilim; sonunda, irfani davranış ve eylemlerin zuhuruna sebep olur. Bu gibi irfan sahibi insanların olduğu toplumlar ihsan toplumlarıdır, huzur toplumlarıdır. Böylesi bir toplumun inşasının mimarları ancak ve ancak mutlu öğretmenlerdir.
Artık bir toplumun böylesi ruha sahip yetişmiş insanları varsa o toplumun sırtı yere gelmez.
Yalnızca ruhla gerçekleşecek olan OLMA sürecindeki bu yolculuk başlarsa muhasır medeniyetin kapıları açılır. Bu yolculuğun sürekliliği ve başarısı eğitim ordusunun en önemli liderleri olan mutlu öğretmenlerin gayretleriyle mümkündür.
İlimle aranılır, irfanla bulunulur, ruhla olunur, bu sürecin mimarı da öğretmendir, hocalardır.
Aslında ilmi sadece bilmek olarak ele alırsak bu günkü yapay zekâların sahip oldukları bilgi yığını bir insanın hafızasındaki bilgilerden çok daha fazladır.
Demek ki ilim bilmek sadece bilgiyi muhafaza etmek demek değildir, bunu günümüzde hafıza kartları, USB bellekleri de çok iyi yapıyor. Aslında ilim hayatın içine dâhil edilip kullanıla bilmesiyle ilim olur. İlim insanın hayatında görünmeli, ilim sosyal hayatta uygulanmalı, pratiği olmalı. Bunu da ancak akıl, kalp, ruh sacayağını birleştirebilmiş mutlu öğretmenler, hocalar yapabilir.
Aslında bizim mükemmel öğretmenlere ihtiyacımız yok.
Bu gün bizim öğrencilerin, okula gelmek ve öğrenme sevgilerini büyütmek için onları heyecanlandıracak mutlu öğretmenlere ihtiyacımız var.
Öğrencisinin hem aklına hem de kalbine dokuna bilecek mutlu öğretmenler yetiştirmeliyiz. Bu gün özellikle buna çok ihtiyacımız var. Öğretmenlerimizi ele güne muhtaç etmeden onların mutluluğu için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalıdır.
Çünkü öğretmeni mutlu olan toplumların sırtı yere gelmez.
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025