Derin bir nefes alın, kendinizi bulunduğunuz ortamdan soyutlamaya çalışın ve hatta gözlerinizi de kapatın. Kendinizce (size göre) en bilge, en âlim, en büyük düşünür, yol gösterici, ufuk açan başka bir deyimle en yüksel ilim sahibi kişinin karşısında ona ilk ne soracağınızı tasavvur edin. Evet, şu an bu satırları okuyan size net bir soru: Neyi öğrenmek isterdiniz ve dolayısı ile 'ne sorardınız?'
Antik çağda bu soru 'her şeyin kökeni nedir' şeklinde ifade edilmişti. Sonrasında ne kadar farklılaşırsa farklılaşsın insanoğlu aşağıdaki soruların yanıtları için dünyanın diğer ucuna dahi seyahat etti.
- Nereden geliyoruz?
- Hayatın anlamı nedir?
- İyi nedir, doğru nedir, ahlak nedir?
- Her şey nasıl oluştu, kim yarattı, nasıl yarattı?
- Ölüm bir son mudur ya da sonrasında ne vardır?
Tam da bu noktada sizleri sadece bir dakika için bile olsa tüm bu soruların ortak noktasını bulmaya davet etmekteyim...
Soruların hiçbirisi aslında doğrudan insan zekasına hitap etmiyor, soruların muhatabı aslında insanın insan görüntüsünün çok derinlerinde. Muhatap insanın bizatihi ruhu ve ruhunun dili hüviyetindeki aklı aslında.
Mümin bir insan gözü ile ifade edecek olursak, tüm insanlığın ruhlarının toprak kalıba girmesi ile birlikte adeta bir perde ile hatırlamasına izin verilmeyen ama ta derinlerine işlemiş arayışın sorularıdır bunlar. Başka bir deyişle ruh, mülkün sahibini aramaktadır ve Allah (c.c.) bu arayışında insanoğlunu yalnız bırakmamış, peygamberler yollamıştır.
Öyle ki; bu yolculuğun zirve rehberi, tek sahibi, İnsan-ı Kamili konumundaki Resûlullah (s.a.v.)'e ilk gelen ayet de 'Oku, Yaratan Rabbinin adı ile oku' mealindedir ve daha ilk ayet-i kerime ile birlikte Allah (c.c.) 'Yaratan Rab Benim' diyerek açmıştır İlahi Kelam'ın kapısını. Demek ki insanoğlu aslında ruhunun derinliklerinden gelen doğru sorulardan birini yakalamıştır ve Allah da 'Ben yarattım' diyerek başlamıştır Vahy-i İlahiye.
Yüz yirmi dört bin peygamber… Yüz yirmi dört bin örnek insan... Anlıyoruz ki; hiçbir topluluk bu sorularla başbaşa ve yalnız bırakılmadı, Allah (c.c.) 'Kendi ruhumdan üfledim' dediği her insana 'Yaratan Rab Benim' dedi.
Peki ya bugün?
Günümüz insanı neyi soruyor ya da sorguluyor? Hatta sorumuzu daha farklı soralım; günümüz insanı soru sorabiliyor mu?
Sabah erkenden kalkıp işe yetişmeye çalışan, zar zor yol üzerinde geçiştirmelik kahvaltı eden, saat 9'da asker misali işbaşı yapan, ilk yorgunluğunu kısa bir öğle arasında yemek yeme telaşında atan, üzerine 5 saat daha zihni de bedeni de yorulan ve peşine yine trafikte bir daha yorulan ve bedenini eve ancak atıp uzanıp dinlenme hayali ile kıvranan insan… Daha doğrusu tüm bunlara mecbur bırakılan insan bırakın doğru soruları sorabilmeyi, ruhunun derinliklerini hissedebilecek dinginliğe sahip midir?
İnsanoğlu başta kapitalizm olmak üzere sonu 'izm' ile biten ve insan ruhunu bile öğüten çarkların arasında ufalanarak bitirmektedir hayatını. Zihni ve bedeni biraz olsun dinç olduğunda da bu sefer tüm duyuları bilgi kirliliğine maruz kalmakta bir sorusu dahi varsa sorduğuna soracağına pişman edilmektedir. Günümüz insanı doğru 'düşünemeyen' ve 'soru sormayan' insandır. Okuduğu ile dahi aslında düşünmemesi yönünde telkin verilmektedir. Dolayısı ile 'Yaratan Rabbinin adı ile' değil, sadece gözü ile okumaktadır.
Yeni Mesaj ailesi olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne sahip çıkarken aslında 'Yaratan Rabbinin adı ile' hayatı okuyabilecek bir zenginliğe davet etmekteyiz sizleri.
Ve en baştaki soruya dönecek olursak… Neyi öğrenmek isterdiniz ve dolayısı ile 'ne sorardınız' demiştik.
Ben şöyle derdim: 'Hocam, ne sormalıyım?'
Cem Kayalı / diğer yazıları
- Borsa İstanbul’da yeni düzenleme şart / 11.02.2021
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020