19 Kasım 2018 ve 26 Kasım 2019…
"Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı" başlıklı iki yazı kaleme almış ve açık bir şekilde ifade etmiştik ki:
Sevr Anlaşması ile birlikte;
- Büyük Türk Milleti'ne ancak ve ancak Ankara'dan Sivas'a kadar Boğazlardan, Ege'den ve Akdeniz'den yoksun toprakların lütuf gibi bırakıldığı;
- Osmanlı Devleti'nin Anadolu topraklarındaki komşularının İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya, Ermenistan ve Rusya olduğu;
- Osmanlı Devleti'nin ağır silahlarının ve bunlara bağlı birliklerin I. Dünya Savaşı'nın galip devletleri gözetiminde lağvedildiği;
- Dönemin sözde akil insanları tarafından İngiliz mandasının mı, Amerikan mandasının mı daha uygun olduğunun tartışıldığı hatta bazı sözde/hain din adamları tarafından 'İslam bayrağını İngilizlerin eline teslim etmekte bir beis yoktur' diye fetva verildiği;
İmkansızlıkların da had safhada olduğu bir dönemde 'Ya İstiklal Ya Ölüm' diyerek 'Tam Bağımsızlık'tan hiçbir şekilde taviz vermeyen ve bugün İstanbul'da, Ankara'da İzmir'de ve Türkiye Cumhuriyeti'nin her karış toprağında Türk Bayrağı'nın dalgalanmasının önderidir Mustafa Kemal Atatürk.
Sizler de bilirsiniz ki; Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"İslâm'da iyi bir çığır açan kimseye, bunun sevabı vardır. O çığırda yürüyenlerin sevabından da kendisine verilir. Fakat onların sevabından hiçbir şey noksanlaşmaz. Her kim de İslâm'da kötü bir çığır açarsa, o kişiye onun günahı vardır. O kötü çığırda yürüyenlerin günahından da ona pay ayrılır. Fakat onların günahından da hiçbir şey noksanlaşmaz."
Bugün Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti toprağı üzerinde her bir ferdin attığı her bir adımından dahi Mustafa Kemal Atatürk'ün nasibine düşen 'hayır üzere bir pay' olduğu da hadis-i şerif ile de kesindir.
Osmanlı'nın son dönemlerine ait herkes tarafından da malum apaçık gerçekleri belirttikten sonra kuruluşu bizatihi Atatürk tarafından yapılan Diyanet İşleri Başkanlığı'nın geçmiş yıllarda gerek 29 Ekim'de bir minnet cümlesini gerekse Büyük Önder'in ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'da bir Fatiha'yı esirgemiş olmasını büyük bir gaflet örneği olarak nitelendirmiş ve birlik ve beraberliğe şiddetle ihtiyacımız olan bu vakitlerde Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarını tüm bu yanlışları düzeltmeye çağırarak Türk Milleti'nin Tam Bağımsız Türkiye'nin kurucusu ve önderi Ata'sına sahip çıkanları unutmayacağını vurgulamıştık.
Bugün...
Ayasofya Müzesi'nin Ayasofya Camii olarak tescillendiği 24 Temmuz 2020 Cuma günü beklerdik ki Diyanet İşleri Başkanı Ayasofya'nın da üzerinde bulunduğu vatan toprağında Türk Bayrağı'nın dalgalanmasına vesile olan başka bir deyimle camilerimizde hala Ezan-ı Muhammedi okunmasındaki asıl pay sahibi Mustafa Kemal Atatürk'ü hatırlayıp hayırla yad etmiş olsun.
Ve yine diyorum ki…
Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanı kardeşlerim! Yine, yeniden sizleri geçen yıllarda da yapılan benzeri yanlışları düzeltmeye çağırıyor ve bir daha yaşanmaması için de sizlerden her türlü kurumiçi faaliyetin ve çalışmanın başlatılmasını bekliyoruz.
- Borsa İstanbul’un küçük yatırımcıları / 06.01.2021
- Atı alan İngiltere sadece Üsküdar’ı geçmedi! / 05.01.2021
- Hemen barış, şimdi barış; savaşma barış! / 22.10.2020
- Buğdayda beklenmeyen düşüş / 31.08.2020
- Diyanet İşleri Başkanlığı çalışanlarına çağrı-III / 05.08.2020
- Türkiye, KKTC ve Doğu Akdeniz / 23.07.2020
- Tartus’u anlamadan Akdeniz’i anlamak / 12.07.2020
- Sadece ‘O’ bıkmadı! / 24.04.2020
- Kimdir Sayın Prof. Dr. Haydar Baş? / 17.04.2020