Bir millet ve medeniyetin tüm maddi ve manevi varlıklarının, işbaşındaki iktidar eliyle nasıl yok edildiği, nasıl ecnebilere peşkeş çekildiğini görmek isteyen varsa, Türkiye’ye baksın… Abdal Musa Sultan’ın mübarek türbesinin bulunduğu Antalya’nın Elmalı ilçesi Tekke Köyü’ne gelsin.
Türk milleti açlık ve yoksulluk içinde kıvranıyor; AKP iktidarı ise, milletimizin maddi-manevi tüm kaynak, birlik, iman, emek ve işletmelerini ecnebilere peşkeş çekiyor.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin şu medeniyet tahlili, tarihi ve hayati nitelik arz ediyor:
Ahmed Yesevi hazretleri, Hacı Bektaşi Veli, Sarı Saltuk, Geyikli Baba, Abdal Musa ve Horozlu Dede gibi alperenleri Anadolu’ya gönderiyor.
Yesevî dergahına mensup bu Alperenler, bu mübarek Horasan erenleri ve Ehl-i Beyt torunları, Anadolu ve Trakya’ya irşad seferberliğine geliyor, buralardaki 72 buçuk gayr-ı müslim toplulukları Ehl-i Beyt nefesiyle İslamlaştırıyorlar. Maya-i Muhammedî ile karıyor, yoğuruyor, tek millet yapıyorlar, bu topluluklar onların himmetiyle Türk milleti oluyor… Yezdanî, Keldanî, Süryani, Ermeni, Rum vs. o dönemde kim varsa, İslam oluyor, Türk milleti oluyor.
M. Kemal Atatük, Lozan anlaşması sürecinde bu iman ve birlik ekseninde Türk milletini bir kez daha tescil ettiriyor.
AKP iktidarı, besleme aydınları, hacısı-hocası ise seferber oluyor; böyle bir milletin birliğini, kimliğini ve Muhammedî, mayasını, Haçlı dünyasının Medeniyetlerarası İttifak mavalları ve Papalık’ın Dinlerarası Diyalog projeleriyle bozuyor, yok ediyor. Horasan erenlerinin Anadolu’ya gelişlerinden önceki vaziyete sürüklüyor, gayr-ı müslim kimliklere döndürüyor. Türk milleti, Avrupa Birliği’nin talebi doğrultusunda 37 etnik parçaya ayrılış süreci yaşıyor. Hızla ayrıştırılıyor!
Şeyh Abdal Musa hazretleri de Yesevî fakirlerindendir. Hacı Bektaş Veli ile Anadolu’ya gelmişlerdir.
Horasan erenlerin himmetiyle sağlanan Türk milletinin birliği ve millet kimliği 37 parçaya ayrıştırılırken, onların emaneti olan tüm maddi kaynakları da ecnebilere peşkeş çekiliyor.
Eteğine Abdal Musa hazretlerinin otağını kurup sırtını dayadığı Dur Dağı, AKP iktidarıyla birlikte böyle bir maddi peşkeş operasyonuna tabi tutuluyor.
Tekke Köyü sakinleri için Dur dağı, Abdal Musa’nın mukaddes emanetlerindendir. Asırlardan beri ağacını kesmezler, yeşiline dokunmazlar, gözleri gibi korurlardı.
AKP hükümeti işbaşına gelince, buraları ecnebilere peşkeş çekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hintli bir firmaya izni veriyor.
Hintliler Abdal Musa’nın emaneti Dur Dağı’nın karnını diledikleri gibi yarıyorlar. Mermer çıkartıyorlar.
Tekke Köyü sakinleri, ne davalar açıyor, ne yürüyüşler yapıyorlar. Ama nafile… Dava 1 yıl sürüyor. Bu zaman zarfında Hintliler, dağı-mermeri götürüyor.
Antalya 3’üncü Bölge İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Ancak mahkemenin kararını Valilik, 1 ay sonra nihayet uyguluyor. Bu arada Hintliler, Tekke köyü sakinlerinin asırlar boyunca gözleri gibi korudukları Dur dağının karnını yarmaya, içini dışına getirip, toprak fiyatına mermerleri kamyon kamyon taşıyorlar.
Hintli firmanın itirazları ve üst düzey görüşmeleri sürüyor. Akıbet ise belli değil… Tedirginlik devam ediyor.
Başbakan’ın birçok konuda “yargıya söyledik, gereğini yapacaklar” dediği bir iktidar sürecinde hukukun üstünlüğü mü olur, bağımsız yargı mı kalır, milletin hakkı-hukuku mu kalır?!
Benzer vaziyeti güzelim İzmir’in Efemçukuru yaşıyor. Danıştay durdurma kararları veriyor, davalar kazanılıyor, fakat Bakanlar Kurulu devreye giriyor…
Köylüler bir de ne görsünler; 3 Ocak 2008 tarihli Resmi Gazetede “Bakanlar Kurulu’nun 2007/12974 sayılı kararı ile Efemçukuru Köyü sınırları içindeki Altın Madeni sahası içinde üretim faaliyetlerinde bulunulması, tesis kurulması ve sağlık koruma bandı oluşturulması amacıyla toplam 35 parselin Tüprag Metal Madencilik A.Ş. yararına acele kamulaştırılmasına karar verildiği” yer alıyor.
Abdal Musa hazretlerinin evladı ve hizmetkârları kıymetli Tekke Köyü halkı, Efemçukuru sakinlerinin başına inen benzer Bakanlar Kurulu balyozunun kendi başlarına ve Dur dağına inmesinden endişe ediyor.
Anadolu ve Trakya’nın her sahasında, tüm maddi ve manevi varlık ve kaynakları üzerinde AKP’nin peşkeş operasyonları böylece sürüp gidiyor.
Sadece BTP Genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, yıllardan beri bu gerçekleri tüm yüreğiyle haykırıyor, milletimize çıkış yolları gösteriyor, milleti zengin edecek projeler koyuyor.
Gerisi ise politik tiyatro oynuyor; millet de tiyatroculara kulak asıyor. Olan yine millete oluyor, vatana oluyor.
Topyekün Türk milleti, bu toprakların maddi ve manevi tüm varlık ve kaynaklarını ecnebilere peşkeş çekmeyi iktidar sebebi ve hükümet görevi edinen AKP’yi ve onun değirmenine su taşımaktan başka bir iş görmeyen muhalefeti sandığa gömmedikçe, ne kendini, ne dağını-taşını ne de vatanını kurtarabilir!
Tarihin bu dönüm noktasında 9 Aralık günü Abdal Musa’nın otağında buluşalım, derim.
Türk milleti açlık ve yoksulluk içinde kıvranıyor; AKP iktidarı ise, milletimizin maddi-manevi tüm kaynak, birlik, iman, emek ve işletmelerini ecnebilere peşkeş çekiyor.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin şu medeniyet tahlili, tarihi ve hayati nitelik arz ediyor:
Ahmed Yesevi hazretleri, Hacı Bektaşi Veli, Sarı Saltuk, Geyikli Baba, Abdal Musa ve Horozlu Dede gibi alperenleri Anadolu’ya gönderiyor.
Yesevî dergahına mensup bu Alperenler, bu mübarek Horasan erenleri ve Ehl-i Beyt torunları, Anadolu ve Trakya’ya irşad seferberliğine geliyor, buralardaki 72 buçuk gayr-ı müslim toplulukları Ehl-i Beyt nefesiyle İslamlaştırıyorlar. Maya-i Muhammedî ile karıyor, yoğuruyor, tek millet yapıyorlar, bu topluluklar onların himmetiyle Türk milleti oluyor… Yezdanî, Keldanî, Süryani, Ermeni, Rum vs. o dönemde kim varsa, İslam oluyor, Türk milleti oluyor.
M. Kemal Atatük, Lozan anlaşması sürecinde bu iman ve birlik ekseninde Türk milletini bir kez daha tescil ettiriyor.
AKP iktidarı, besleme aydınları, hacısı-hocası ise seferber oluyor; böyle bir milletin birliğini, kimliğini ve Muhammedî, mayasını, Haçlı dünyasının Medeniyetlerarası İttifak mavalları ve Papalık’ın Dinlerarası Diyalog projeleriyle bozuyor, yok ediyor. Horasan erenlerinin Anadolu’ya gelişlerinden önceki vaziyete sürüklüyor, gayr-ı müslim kimliklere döndürüyor. Türk milleti, Avrupa Birliği’nin talebi doğrultusunda 37 etnik parçaya ayrılış süreci yaşıyor. Hızla ayrıştırılıyor!
Şeyh Abdal Musa hazretleri de Yesevî fakirlerindendir. Hacı Bektaş Veli ile Anadolu’ya gelmişlerdir.
Horasan erenlerin himmetiyle sağlanan Türk milletinin birliği ve millet kimliği 37 parçaya ayrıştırılırken, onların emaneti olan tüm maddi kaynakları da ecnebilere peşkeş çekiliyor.
Eteğine Abdal Musa hazretlerinin otağını kurup sırtını dayadığı Dur Dağı, AKP iktidarıyla birlikte böyle bir maddi peşkeş operasyonuna tabi tutuluyor.
Tekke Köyü sakinleri için Dur dağı, Abdal Musa’nın mukaddes emanetlerindendir. Asırlardan beri ağacını kesmezler, yeşiline dokunmazlar, gözleri gibi korurlardı.
AKP hükümeti işbaşına gelince, buraları ecnebilere peşkeş çekiyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Hintli bir firmaya izni veriyor.
Hintliler Abdal Musa’nın emaneti Dur Dağı’nın karnını diledikleri gibi yarıyorlar. Mermer çıkartıyorlar.
Tekke Köyü sakinleri, ne davalar açıyor, ne yürüyüşler yapıyorlar. Ama nafile… Dava 1 yıl sürüyor. Bu zaman zarfında Hintliler, dağı-mermeri götürüyor.
Antalya 3’üncü Bölge İdare Mahkemesi, yürütmeyi durdurma kararı veriyor. Ancak mahkemenin kararını Valilik, 1 ay sonra nihayet uyguluyor. Bu arada Hintliler, Tekke köyü sakinlerinin asırlar boyunca gözleri gibi korudukları Dur dağının karnını yarmaya, içini dışına getirip, toprak fiyatına mermerleri kamyon kamyon taşıyorlar.
Hintli firmanın itirazları ve üst düzey görüşmeleri sürüyor. Akıbet ise belli değil… Tedirginlik devam ediyor.
Başbakan’ın birçok konuda “yargıya söyledik, gereğini yapacaklar” dediği bir iktidar sürecinde hukukun üstünlüğü mü olur, bağımsız yargı mı kalır, milletin hakkı-hukuku mu kalır?!
Benzer vaziyeti güzelim İzmir’in Efemçukuru yaşıyor. Danıştay durdurma kararları veriyor, davalar kazanılıyor, fakat Bakanlar Kurulu devreye giriyor…
Köylüler bir de ne görsünler; 3 Ocak 2008 tarihli Resmi Gazetede “Bakanlar Kurulu’nun 2007/12974 sayılı kararı ile Efemçukuru Köyü sınırları içindeki Altın Madeni sahası içinde üretim faaliyetlerinde bulunulması, tesis kurulması ve sağlık koruma bandı oluşturulması amacıyla toplam 35 parselin Tüprag Metal Madencilik A.Ş. yararına acele kamulaştırılmasına karar verildiği” yer alıyor.
Abdal Musa hazretlerinin evladı ve hizmetkârları kıymetli Tekke Köyü halkı, Efemçukuru sakinlerinin başına inen benzer Bakanlar Kurulu balyozunun kendi başlarına ve Dur dağına inmesinden endişe ediyor.
Anadolu ve Trakya’nın her sahasında, tüm maddi ve manevi varlık ve kaynakları üzerinde AKP’nin peşkeş operasyonları böylece sürüp gidiyor.
Sadece BTP Genel başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, yıllardan beri bu gerçekleri tüm yüreğiyle haykırıyor, milletimize çıkış yolları gösteriyor, milleti zengin edecek projeler koyuyor.
Gerisi ise politik tiyatro oynuyor; millet de tiyatroculara kulak asıyor. Olan yine millete oluyor, vatana oluyor.
Topyekün Türk milleti, bu toprakların maddi ve manevi tüm varlık ve kaynaklarını ecnebilere peşkeş çekmeyi iktidar sebebi ve hükümet görevi edinen AKP’yi ve onun değirmenine su taşımaktan başka bir iş görmeyen muhalefeti sandığa gömmedikçe, ne kendini, ne dağını-taşını ne de vatanını kurtarabilir!
Tarihin bu dönüm noktasında 9 Aralık günü Abdal Musa’nın otağında buluşalım, derim.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019