"2015 yılında kanser olan annemin yanına gitmek için çıktığım yolda kaçırıldım. 6 yıl boyunca bir mağarada alıkonuldum. Tam 1498 gün önce kopardılar beni sevdiklerimden. 14 Şubat sabahı PKK tarafından katledildim, şehit oldum. Ben, Astsubay Semih Özbey."
Astsubay Semih Özbey'e, son verdiğimiz şehitlere ve bu vatan-millet için toprağa düşen her cana, Rabbim rahmet eylesin.
Bu kadar mı? Maalesef bu kadar! Baksanıza hiç kimse o beş-altı yılın nasıl geçtiğini konuşmuyor!
Şurada üç-dört gün sokağa çıkma kısıtlamasında bunalıyoruz. Bu vatan evlatları, altı yıldır mağaralarda tutulmuş. Ne yedirildi, ne içirildi, nerede yatırıldı? Bilmiyoruz. Daha doğrusu düşünmek istemiyoruz. Çünkü aklımız yetmiyor, hislerimiz kabul etmiyor.
Ya anneleri, babaları, eşleri, çocukları! 6 yıl boyunca her telefon, her kapı çaldığında, 'Genelkurmay'dan, MİT'ten, Emniyetten hayırlı haber geldi' heyecanıyla umutlanmışlardır. Diğer taraftan umutsuzluğun sesini bastırmak için bir taraftan Allah'a (c.c) yalvardıklarından diğer taraftan siyasetçilerin kapılarını çaldıklarından eminim.
Dediğim gibi, maalesef değerlerimizi yitirdik. Devlet ve millet olarak acıları paylaşmayı unuttuk. Prosedür taziyeler, ateşli konuşmalar. Ondan sonra gerçekleri bir tarafa atıp, suçlu arayışıyla siyaset yapmaya devam.
İster, istemez bizde bu sürece alet oluyoruz. Ama oy için değil, rant için değil, birilerini karalamak için değil. Milletimizin düşünmesi ve sorgulaması için. Çünkü milletimiz düşünme ve karar verme yetisini kaybediyor. Sadece lafa bakıyor.
En basitinden bu vahim olaydan sonra siyaset ve medya ne konuşuyor?
Filanca partiler, sadece terör örgütü demişte, neden PKK terör örgütü dememiş!
Esir demek hıyanetmiş. Boğaziçi eylemlerine katılanlar PKK'lıymış.
Bu acı günde Uludağ'da kayak ve eğlence yapanlar, Boğaziçi ve ODTÜ öğrencileriymiş.
13 kişi öldü diye ulusal yas ilan edilmezmiş.
Peygamberimize komşu oldular.
Bu ve daha fazlasını söyleyenler aynı zamanda terörün iç siyasete alet edilmesinin ahlaksızlık olduğunu da vurguluyorlar.
Siyasetçilerin dilinde, 'hain, kalleş, insanlıktan nasibini almamış' gibi cümleler. Ya hu! Terör örgütlerinin vasıflarını herkes biliyor. Kime, ne anlatıyorsunuz?
Sizler, terör örgütlerine ve teröre karşı ne yaptınız, neleri yapmadınız, neleri yapmalıydınız, ne yapıyorsunuz? Bunların cevapları nerede?
Alıştırıldık ama yine de soracağım; 13 vatan evladı kurtarılsaydı haberi kim verirdi? Şehit oldular. Haberi kim verdi?
Esir, tabirine şiddetle kızan Sayın Bahçeli, 40 yıl askerlik şimdi de Milli Savunma Bakanlığı yapan Hulusi Akar'ın, "13 sivil" tabirine ne diyor?
Kozmik Oda baskınından sonra PKK içindeki 800'den fazla ajanımız deşifre oldu ve birçoğu şehit edildi, diye medyada haberler yer almıştı. PKK'nın elinde başka askerimiz, polisimiz, vatandaşlarımız var mı?
Daha düne kadar Sayın Erdoğan'ın yanında çok sık görülen MİT Başkanı Hakan Fidan nerede? Genelkurmay, Emniyet istihbarat nerede? 6 yıl boyunca ne yapıldı?
Bu görev zafiyeti değil midir? Uluslararası platformda itibar kaybı değil midir?
Yeri gelmişken! Bu insanlarımız mağaralarda tutsak edilmişti. Zekeriya Öz, Adil Öksüz gibi nice terör örgütünün üst düzey militanları Alman pasaportuyla dünyada fink atıyor. Haberciler biliyor ama istihbarattan ses çıkmıyor. Bunları yakalayacak kapasitede değil miyiz?
Mevzu Karayılan mı? Bin parçaya ayıracakmışız! Ondan sonra? Bu Karayılan gider boz yılan gelir, boz yılan gider ak yılan, engerek gelir, piton gelir.
Yılanların sahibini neden görmüyorsunuz? Açıkça, 'biz, bu yılanların sahibiyiz' de diyorlar.
Oy istediğiniz vatandaşa; terörün kaynağı kimdir, diye sorun. İlk iki şık hep aynıdır; ABD, İsrail.
ABD son katliamı teyide muhtaç olarak açıkladı. Siyasi liderlerimiz çok kızdı.
Sonra Dışişleri Bakanımız, mevkidaşı ile görüştü ve ABD Dışişleri Bakanının, Türk vatandaşlarının öldürülmesinde, terör örgütü PKK'nın sorumluluğu olduğunun doğrulandığını ifade etti ve de 'Yeni ABD yönetimiyle karşılıklı saygıya dayanan açık ve samimi bir diyalog geliştirme hususunda mutabık kalınmıştır' dedi.
"Karayılan'ı yakalayıp bin parçaya bölmezsek şehitlerimiz yüzümüze tükürsün."
Bırakın yılanı filan. Okyanus ötesinden, 'yılan benim' diyor. Ezebiliyorsan onu ez.
Siyasetiyle, ekonomisiyle, sanayisiyle, milli ve manevi birliğiyle tam bağımsız olmadıkça da bu şer odaklarına karşı laf dışında hiçbir duruşumuz da olmaz.
- Şara, İsrail’e ne zaman saldıracak? / 09.02.2025
- Akıllı bir insan bilmediği bir şeyi inkâr eder mi? / 08.02.2025
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025
- 6 Şubat afeti sürpriz miydi? / 06.02.2025
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025