Bugün yaşadığımız maddi gündemleri bir tarafa bırakarak asıl gündemimiz ile ilgili bir kıssa paylaşmak istiyorum.
"Mısır'da ateist vardı. Bu adam, Cafer Sadık'ın (a.s) bazı sözlerini duymuştu. Onunla tartışmak için Medine'ye geldi. Fakat orada İmam'ı göremedi. İmam, Mekke'ye gitti, dediler.
O da, İmam'ın peşinden Mekke'ye geldi. Biz, Ebu Abdullah (İmam Cafer) ile beraberdik. Adam bizimle karşılaştı. Biz de, Ebu Abdullah ile birlikte Kâbe'yi tavaf ediyorduk.
Adamın adı Abdulmelik, künyesi de Ebu Abdullah'tı. Adam, omzunu Ebu Abdullah'ın omzuna dokundurdu.
İmam Cafer, ona: 'adın nedir?' diye sordu.
Adam: 'Adım, Abdulmelik'tir / Hükümdarın kulu' dedi.
İmam: 'Peki, senin künyen nedir' diye sordu.
Adam: 'Ebu Abdullah / Allah'ın kulunun babasıdır' dedi.
İmam Cafer, ona dedi ki: 'Senin kulun olduğun bu hükümdar kimdir? Yeryüzündeki bir hükümdar mı yoksa gökteki bir hükümdar mı? Söyle bakayım, senin oğlun, gökteki ilâhın mı kuludur yoksa yerdeki bir ilâhın mı? İstediğini söyle, anında cevabını alırsın, bütün görüşlerin çürütülür.'
Hişam b. Hakem der ki: Zındık adama dedim ki: Niçin cevap vermiyorsun?
Adam dedi ki: Onun huzurunda izni olmadan konuşmak çirkin kaçar.
İmam Cafer dedi ki: Tavafı tamamladığımız zaman yanımıza gel.
İmam Cafer (aleyhisselâm) tavafı bitirince ateist yanına geldi. Ebu Abdullah'ın karşısına oturdu. Hepimiz onun yanında toplanmış bulunuyorduk.
Ebu Abdullah, ateiste sordu: Sen, yerin altının ve üstünün olduğunu biliyor musun?
Adam: "Evet." dedi.
Peki, yerin altına girdin mi, diye sordu.
Adam: "Hayır" dedi.
Öyleyse yerin altında ne olduğunu nereden biliyorsun, dedi.
Adam: Bilmiyorum ama yerin altında bir şey olmadığını zannediyorum, dedi.
Ebu Abdullah (aleyhisselâm): Zan, kesin bilgi sahibi olunamayan bir meselede çaresizliğin göstergesidir, dedi.
Sonra şunu söyledi: Peki, göğe çıktın mı?
Adam: "Hayır" dedi.
Orada ne olduğunu biliyor musun, diye sordu.
Adam: "Hayır" dedi.
Bunun üzerine İmam Cafer şöyle buyurdu: 'Sana hayret ediyorum! Doğuya gitmemişsin, batıya ulaşmamışsın, yere inmemişsin, göğe çıkmamışsın, göğün sınırlarını aşmamışsın, ötesinde neler olduğunu bilmiyorsun!
Bununla beraber buralardakileri (Evrene egemen olan düzeni, yaratıcının varlığına delalet eden olağanüstü planı) inkâr ediyorsun! Akıllı bir insan bilmediği bir şeyi inkâr eder mi?
Ateist adam dedi ki: Senden başka kimse benimle bu şekilde konuşmamıştı.
Ebu Abdullah (aleyhisselâm) dedi ki: Bununla beraber sen, bu hususta şüphe içindesin. Böyle olabilir de, olmayabilir de, diye kuşku duyuyorsun!
Adam: "Olabilir" dedi.
İmam Cafer dedi ki: Ey Adam! Bilmeyenin, bilen birine karşı ileri sürebileceği bir kanıtı olmaz. Cahilin kanıtı olamaz.
Ey Mısırlıların kardeşi! Beni iyi dinle ve sözlerimi iyice anla. Çünkü biz hiçbir zaman Allah hakkında şüpheye düşmeyiz.
Güneş'i ve Ay'ı, ufuklardan belirip dünyayı kaplayan geceyi ve gündüzü görmez misin-ki hiç yanılmazlar, dönüşümlü olarak yer değiştirirler. Bir iradeye uymakla yükümlüdürler ve içinde bulundukları yörüngeden başka bir yerleri yoktur. Eğer gitmeye güçleri yetseydi niçin dönsünlerdi ki?
Şayet bir iradenin direktiflerine uymakla yükümlü olmasalardı, niçin gece gündüze, gündüz de geceye dönüşmesindi? Mecburdurlar.
Allah'a yemin ederim ki, sürekli olarak bulundukları yörüngede hareket etmeye onları mecbur kılan da, onlardan daha fazla hikmet sahibidir, onlardan daha büyüktür.'
Ateist adam dedi ki: Doğru söylüyorsun!
Ardından Ebu Abdullah (aleyhisselâm) sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ey Mısırlıların kardeşi! Sizin savunduğunuz ve "dehr/zaman" olduğunu sandığınız şey, insanları götürüyorsa, niçin onları bir daha geri getirmiyor? Şayet getiriyorsa, niçin geri götürmüyor?
Ey Mısırlıların kardeşi, herkes bir irade karşısında çaresizdir. Gök yükseltilmiş, yer serilmiştir. Niçin gök, yerin üzerine düşmez? Yer, neden katmanları üzerine yuvarlanmaz, yerle gök niçin birbirine çarpmaz ve yerin üzerindekiler neden birbirine girmezler?
Ateist dedi ki: "Onları, Rableri ve efendileri olan Allah tutuyor."
Böylece zındık adam, Ebu Abdullah'ın aracılığıyla iman etti.
Humran, İmam'a dedi ki: Sana kurban olayım, zındıklar senin aracılığınla iman ettikleri gibi kâfirler de, senin baban aracılığıyla iman etmişlerdi.
Ebu Abdullah'ın aracılığıyla iman eden kişi dedi ki: Beni öğrencin yapar mısın?
Ebu Abdullah dedi ki: 'Ey Hişam b. Hakem! Bunu yanına al ve onu eğit.'
Şamlıların ve Mısırlıların öğretmeni olan Hişam, ona İslâm'ı öğretti. Adam tertemiz bir inanca sahipti. İmam Sadık (aleyhisselâm) ondan memnundu."
Rabbim, bizlere iman nimetini layıkıyla anlamayı ve de yaşamayı nasip eylesin. (âmin)
- Adı ‘adalet’ soyadı ‘kalkınma’ / 07.02.2025
- 6 Şubat afeti sürpriz miydi? / 06.02.2025
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025