İlk terör Kabil'in Habil'i öldürmesidir
Muhterem Hocam! Bugün dünya insanlığının ortak sorunu, baş belası diyebileceğimiz bir problemle, terörle karşı karşıya bulunuyoruz. Sizce terörün genel anlamda sebepleri nelerdir?
08.02.2025 01:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
![İlk terör Kabil'in Habil'i öldürmesidir](resimler/haberler/35/ilk-teror-kabilin-habili-oldurmesidir-H1557287-11-313.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![İlk terör Kabil'in Habil'i öldürmesidir](resimler/haberler/35/ilk-teror-kabilin-habili-oldurmesidir-H1557287-12-374.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
Muhterem Hocam! Bugün dünya insanlığının ortak sorunu, baş belası diyebileceğimiz bir problemle, terörle karşı karşıya bulunuyoruz. Sizce terörün genel anlamda sebepleri nelerdir?
"Tarihi seyri içerisindeki misallerini göz önüne alırsak terör, adalet ve hukukun dışına çıkarak, zorla bir şeyi kabul ettirmek için yapılan bir girişimdir. Bunun ilk örneği ise Hz. Adem'in oğlu Kabil olayıdır. Kabil, kendisi için takdir olunan hukuka tabi olmamış ve kardeşini haksız yere öldürmüştür. Haksız yere bir insan öldürmenin ilk numunesini teşkil etmiştir.
Bundan sonra da çeşitli dönemlerde yasalara, yasaların temel kaynağı olan adalet kavramına muhalefet edilmiş ve bu konuda pek çok faaliyet gösterilmiştir. Bu günümüzde de vardır. Yarın da olacaktır. Bu eylem planında pek çok şekillerde ortaya çıkabilir.
Hatta öyle enteresan örnekler görülmüştür ki bunları insan fıtratının kabul etmesi mümkün değildir. Bir ebeveynin hunharca katledilmesinden bir topluma genel bir saldırıya, malı telef etmekten insanlığı zarara uğratmaya kadar, en önemli noktalardan biri olarak da gelecek nesilleri etkileyecek saldırılar gibi örneklerini görüyoruz.
Kısaca terör; bir düşüncenin, bir fikrin kanun dışı yollarla iktidar edilmesi sevdasıdır
Kısaca terör; bir düşüncenin, bir fikrin kanun dışı yollarla iktidar edilmesi sevdasıdır. Esasen terör, felsefi bir akımdır ve gayesi ele insanların can, mal, namus, vatan gibi emniyetlerini ellerinden almak, bütün bu değerleri bir kaos içerisine sokmaktır. İnsanları tedirgin etmek, maddi - manevi bir yıpratma içine sürüklemektir. Terörde amaç budur. Siz bir insanı moralmen çökerteceksiniz ki, dediğinizi yaptırma imkanı elde edebilesiniz.
Sadece terör deği1. Bütün menfi hareketler, daha doğrusu müspet ve menfi bütün hareketler, insana ait faaliyetlerdir. İnsana ait faaliyetlerin tamamı da kontrolünden geçen faaliyetlerdir. İnsanın mükellef olmasının gereği de onu kontrolü ve murakabesi altına almasıdır.
Bu hareketleri kontrol dışı bırakan, mesuliyet taşımayan, maceraperest insanın elbette gideceği yollardan biri veya birkaçı bu yollar olacaktır. Bu kaçınılmazdır. Esasen bizim toplumda yapmamız gereken işte bu, kaybettiğimiz insanı kazanmaktır.
Yazılı ve görüntülü medya, radyolar, televizyonlar, bir takım haberler veriyorlar. Bunu yaparlarken, insanımızı aydınlatmak, onları yönlendirmek mi istiyorlar yoksa onları bunaltmak, yıldırmak mı istiyorlar?
Medyanın ana gayesi insanlara doğruları bildirmek olmalıdır. Maalesef şu anda verilen bilgiler bunu yapmıyor. İnsanlar yanlış istikametlere yönlendiriliyor. Bir olay oluyor, hemen bir örgütün adı gündeme getiriliyor. Zikredilen örgütün şahsında bir din ve o dine inanalar töhmet altına alınıyor, ilzam ediliyor.
Müslüman asla teröre başvuramaz
Müslüman Türk Milleti, hakikatte vatanperver, milletini, devletini, Allah'ını, Peygamberini, komşularını seven, bayrağına, sancağına, vatanına, devletine bağlı olan bir millettir.
Bir propaganda ile hepsi aynı kefeye konuyor. Bu insanları bir noktadan soğutup bir başka kulvara çekmek planının, projesinin uygulaması oluyor. Yani sen insanı, Müslümanlıktan soğutacaksın. Peki, nereye çekeceksin? Hiç kimse Müslümanlık duygusunu Müslümanın elinden alma hakkına sahip değildir.
İnsanoğlu, midesi aç olduğu zaman onu doyurmak mükellefiyetindedir. Eğer helal rızık bulursa helalle, bulamayınca da haramla bunu yapacaktır. Bu, beşerin fıtratında olan bir gerçektir.
İnançlar da böyledir. İnancın hakikisini bulursa hakikisi ile beraber ruhunu tatmin eder, bulamazsa sahte ilahlarla kendini avutur. Biz, o zaman, inanç olarak insanımızın önünü açmalıyız. Önünü kapattığımız zaman bu insanların sahte ilahlara tapınması kaçınılmaz olur.
1980 öncesi
1980 öncesi gençliğimizi biz, tarihinden, örfünden, adetinden, geleneğinden kopardık. Ortaya öyle bir nesil çıktı ki bir kısmı ateist oldu, kimi komünist oldu ve insanımız kamplara bölündü.
Bu gençliği veya bu milleti idare edenlerin bunda hiç mi günahı yok? Dolayısıyla biz, o günleri de unutmadan, yeniden bir murakabe, muhasebe ile beraber, insanımızın ne yapması gerektiğini belirlemeliyiz.
Örfünden, âdetinden, geleneğinden ve de maneviyatından onu koparmamalıyız. Sen bugün globalleşme adı altında onu bütün bu manevi değerlerden kopartıyorsun. Bu değerlerden kopan insanın önünde durmak mümkün değildir. Sel gibi gelir, seni çiğner, atar.
Avrupa Birliği
AB'ye girmek için kendinden kopman, kendinden uzaklaşman şart değil ki. Kendi öz değerlerinle beraber oraya girdiğin zaman sen varsın. Yoksa senden hiçbir şey olmaz.
Onun için asıl plan ve programların insanı kazanma esasına dayalı olması lazım. İlim adamlarımızın, siyasilerimizin, iktisatçılarımızın yapacağı iş bu projeyi hazırlamaktır. Yani hepsi, "bu milletin neslini nasıl kazanırız" hesabı ile yola çıkarak planlar, projeler hazırlamak durumundadır.
"Biz filan yere gireceğiz" diye bütün değerlerimizden vazgeçersek, o zaman, doğu da elimizden gider, güneydoğu da elimizden gider. Kıbrıs elden gider, Ege elden gider. Elden gitmeyen yer kalmaz. Kırk yıllık yani bir anda olur mu kani. Bu mümkün mü?
Esasen bunlar Sevr'in gizli şekilde gündem edilmesidir. Batının asıl amacı Sevr'i hayata geçirmektir. "Güneydoğu üzerinde Batının hesabı yokmuş!" Var mı, yok mu, gör bakalım.
Almanya'da "Agas" isminde bir otomobil derneği vardı. Avrupa'nın bütün ülkelerini kapsayan milyonlarca üyesi olan bu dernek üç sene evvel bir harita yayınladı. Turistik seyahatlerde faydalı olur diye üyelerine dağıttığı bu haritada Türkiye'nin güneydoğu sınırları yoktu.
"Bunların bizim vatanımızda gözü yok" diye bana kimse hikaye okumasın. Sen, bu adamların bedava avukatı mısın? Bal gibi hepsinin bu memleketin üzerinde hesabı var. Cenab-ı Hakk'tan niyaz ediyorum ki bu hesap tutmasın." (Prof. Dr. Haydar Baş Niçin Türkiye eseri 2. Bölümden)
"Tarihi seyri içerisindeki misallerini göz önüne alırsak terör, adalet ve hukukun dışına çıkarak, zorla bir şeyi kabul ettirmek için yapılan bir girişimdir. Bunun ilk örneği ise Hz. Adem'in oğlu Kabil olayıdır. Kabil, kendisi için takdir olunan hukuka tabi olmamış ve kardeşini haksız yere öldürmüştür. Haksız yere bir insan öldürmenin ilk numunesini teşkil etmiştir.
Bundan sonra da çeşitli dönemlerde yasalara, yasaların temel kaynağı olan adalet kavramına muhalefet edilmiş ve bu konuda pek çok faaliyet gösterilmiştir. Bu günümüzde de vardır. Yarın da olacaktır. Bu eylem planında pek çok şekillerde ortaya çıkabilir.
Hatta öyle enteresan örnekler görülmüştür ki bunları insan fıtratının kabul etmesi mümkün değildir. Bir ebeveynin hunharca katledilmesinden bir topluma genel bir saldırıya, malı telef etmekten insanlığı zarara uğratmaya kadar, en önemli noktalardan biri olarak da gelecek nesilleri etkileyecek saldırılar gibi örneklerini görüyoruz.
Kısaca terör; bir düşüncenin, bir fikrin kanun dışı yollarla iktidar edilmesi sevdasıdır
Kısaca terör; bir düşüncenin, bir fikrin kanun dışı yollarla iktidar edilmesi sevdasıdır. Esasen terör, felsefi bir akımdır ve gayesi ele insanların can, mal, namus, vatan gibi emniyetlerini ellerinden almak, bütün bu değerleri bir kaos içerisine sokmaktır. İnsanları tedirgin etmek, maddi - manevi bir yıpratma içine sürüklemektir. Terörde amaç budur. Siz bir insanı moralmen çökerteceksiniz ki, dediğinizi yaptırma imkanı elde edebilesiniz.
Sadece terör deği1. Bütün menfi hareketler, daha doğrusu müspet ve menfi bütün hareketler, insana ait faaliyetlerdir. İnsana ait faaliyetlerin tamamı da kontrolünden geçen faaliyetlerdir. İnsanın mükellef olmasının gereği de onu kontrolü ve murakabesi altına almasıdır.
Bu hareketleri kontrol dışı bırakan, mesuliyet taşımayan, maceraperest insanın elbette gideceği yollardan biri veya birkaçı bu yollar olacaktır. Bu kaçınılmazdır. Esasen bizim toplumda yapmamız gereken işte bu, kaybettiğimiz insanı kazanmaktır.
Yazılı ve görüntülü medya, radyolar, televizyonlar, bir takım haberler veriyorlar. Bunu yaparlarken, insanımızı aydınlatmak, onları yönlendirmek mi istiyorlar yoksa onları bunaltmak, yıldırmak mı istiyorlar?
Medyanın ana gayesi insanlara doğruları bildirmek olmalıdır. Maalesef şu anda verilen bilgiler bunu yapmıyor. İnsanlar yanlış istikametlere yönlendiriliyor. Bir olay oluyor, hemen bir örgütün adı gündeme getiriliyor. Zikredilen örgütün şahsında bir din ve o dine inanalar töhmet altına alınıyor, ilzam ediliyor.
Müslüman asla teröre başvuramaz
Müslüman Türk Milleti, hakikatte vatanperver, milletini, devletini, Allah'ını, Peygamberini, komşularını seven, bayrağına, sancağına, vatanına, devletine bağlı olan bir millettir.
Bir propaganda ile hepsi aynı kefeye konuyor. Bu insanları bir noktadan soğutup bir başka kulvara çekmek planının, projesinin uygulaması oluyor. Yani sen insanı, Müslümanlıktan soğutacaksın. Peki, nereye çekeceksin? Hiç kimse Müslümanlık duygusunu Müslümanın elinden alma hakkına sahip değildir.
İnsanoğlu, midesi aç olduğu zaman onu doyurmak mükellefiyetindedir. Eğer helal rızık bulursa helalle, bulamayınca da haramla bunu yapacaktır. Bu, beşerin fıtratında olan bir gerçektir.
İnançlar da böyledir. İnancın hakikisini bulursa hakikisi ile beraber ruhunu tatmin eder, bulamazsa sahte ilahlarla kendini avutur. Biz, o zaman, inanç olarak insanımızın önünü açmalıyız. Önünü kapattığımız zaman bu insanların sahte ilahlara tapınması kaçınılmaz olur.
1980 öncesi
1980 öncesi gençliğimizi biz, tarihinden, örfünden, adetinden, geleneğinden kopardık. Ortaya öyle bir nesil çıktı ki bir kısmı ateist oldu, kimi komünist oldu ve insanımız kamplara bölündü.
Bu gençliği veya bu milleti idare edenlerin bunda hiç mi günahı yok? Dolayısıyla biz, o günleri de unutmadan, yeniden bir murakabe, muhasebe ile beraber, insanımızın ne yapması gerektiğini belirlemeliyiz.
Örfünden, âdetinden, geleneğinden ve de maneviyatından onu koparmamalıyız. Sen bugün globalleşme adı altında onu bütün bu manevi değerlerden kopartıyorsun. Bu değerlerden kopan insanın önünde durmak mümkün değildir. Sel gibi gelir, seni çiğner, atar.
Avrupa Birliği
AB'ye girmek için kendinden kopman, kendinden uzaklaşman şart değil ki. Kendi öz değerlerinle beraber oraya girdiğin zaman sen varsın. Yoksa senden hiçbir şey olmaz.
Onun için asıl plan ve programların insanı kazanma esasına dayalı olması lazım. İlim adamlarımızın, siyasilerimizin, iktisatçılarımızın yapacağı iş bu projeyi hazırlamaktır. Yani hepsi, "bu milletin neslini nasıl kazanırız" hesabı ile yola çıkarak planlar, projeler hazırlamak durumundadır.
"Biz filan yere gireceğiz" diye bütün değerlerimizden vazgeçersek, o zaman, doğu da elimizden gider, güneydoğu da elimizden gider. Kıbrıs elden gider, Ege elden gider. Elden gitmeyen yer kalmaz. Kırk yıllık yani bir anda olur mu kani. Bu mümkün mü?
Esasen bunlar Sevr'in gizli şekilde gündem edilmesidir. Batının asıl amacı Sevr'i hayata geçirmektir. "Güneydoğu üzerinde Batının hesabı yokmuş!" Var mı, yok mu, gör bakalım.
Almanya'da "Agas" isminde bir otomobil derneği vardı. Avrupa'nın bütün ülkelerini kapsayan milyonlarca üyesi olan bu dernek üç sene evvel bir harita yayınladı. Turistik seyahatlerde faydalı olur diye üyelerine dağıttığı bu haritada Türkiye'nin güneydoğu sınırları yoktu.
"Bunların bizim vatanımızda gözü yok" diye bana kimse hikaye okumasın. Sen, bu adamların bedava avukatı mısın? Bal gibi hepsinin bu memleketin üzerinde hesabı var. Cenab-ı Hakk'tan niyaz ediyorum ki bu hesap tutmasın." (Prof. Dr. Haydar Baş Niçin Türkiye eseri 2. Bölümden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.