Çok büyük bir afet yaşadık. Çok zor günlerden geçiyoruz. Mikrofonu gören 'şimdi bir olma zamanıdır' diyor.
Hele milletin temsilcisi olan liderler, vekiller sözlerine 'kardeşlikle' başlayıp, 'düşmanlıkla' bitirmelerini anlamış değilim. Anlamadığım asıl nokta ise siyasetin, ölüden bile ibret almamalarıdır.
Merhum Deniz Baykal'ın cenaze törenini ibretle izledim. 'Milleti temsil' iddiasında olanların hepsi oradaydı.
Hepsi aynı safa (sıraya) dizildiler. Aynı anda 'Allah-u Ekber' yani tek büyük Allah'tır (c.c), dediler. Ama birkaç saat sonra hırsları, gururları ve kibirlerini yeniden yansıtmaya başladılar.
Hani gün birlik olma vaktiydi? Hani söz konusu vatan ise gerisi teferruattı? Cenaze önünde aynı sıraya dizilenler, devlet ve millet için neden aynı çizgide duramıyor?
Oysa dün devlet ile millet bir bütündü. Bu devleti kurmak için her şeyini feda eden Atatürk'e bu millette her şeyini feda etmişti. Kısaca dün devlet-millet el eleydi. Bunu sağlayanda Atatürk idi.
Balkan Harbi, 1. Dünya Savaşı, Sarıkamış, Kurtuluş Savaşı kabaca 12 yıl savaş meydanlarında bağımsızlık için evlatlarını şehit veren bu millet, 1923'te Cumhuriyet'in ilanı ile bu hedefini gerçekleştirmişti.
Ki, daha cumhuriyetin ilanının üzerinden 11 ay geçmişti ki, Erzurum'dan haber geldi. Yine canlar toprağa düşmüştü. Yine yaşı anne-babalar acı içindeydi. Yine çocuklar yetim kalmıştı.
Her şeyin yokluğunun yaşandığı o günlerde bakın millet ile Ata'sı nasıl kucaklaşmış, birbirleri için her şeylerini nasıl feda etme yarışını giriştiklerini Ertuğrul Zekai Ökte ve Doç. Dr. İbrahim Ethem Atnur'un kaleme aldıkları eserlerden alıntılarla hatırlayalım.
"30 Ağustos 1924'te Dumlupınar'dan başlatılan ve Sonbahar Seyahatleri, diye adlandırılan bu geziye Mustafa Kemal Paşa ile işi Latife Hanım ve diğer maiyet erkânı katılmışlardır.
Mustafa Kemal Paşa ve maiyeti Dumlupınar'da şehitlik abidesinin temel atma törenine katıldıktan sonra Bursa'ya geçmişler, müteakiben de Mudanya'dan, Hamidiye Kruvazörü ile Karadeniz'e hareket etmişlerdir.
Karadeniz'de Mustafa Kemal Paşa'nın ilk durağının Trabzon olduğu görülmektedir. Hamidiye zırhlısından 15 Eylül günü Trabzon'a çıkan Mustafa Kemal Paşa, bölgede incelemelerine devam ederken kendisine 16 Eylül'de hükümet ve çeşitli ajanslar vasıtasıyla üzüntülü bir haber verilmişti.
O da, Erzurum ve çevresinde büyük bir deprem olduğu ve bölgenin önemli miktarda yıkıma uğradığıydı.
Gazi Mustafa Kemal Paşa durumu öğrenir öğrenmez Erzurum Valiliği ve Belediye Başkanlığı'na bir telgraf göndererek, hadise hakkında malumât istemiştir.
Aynı gün verilen cevapta; halkın acılarının dinmesi ve moral bulmaları için Gazi Paşa'yı Erzurum'da görmek istedikleri, bundan dolayı da telgrafhanede geliş müjdelerini bekledikleri ifade edilmektedir.
Ertesi gün Mustafa Kemal Paşa Erzurum'a gönderdiği telgrafta, bütün Karadeniz ve Akdeniz sahillerini kapsayacak şekilde çıktığı yurt gezesini bu elim hadise karşısında yanda bıraktığını, Trabzon-Erzurum yolunun iyi olmaması ve otomobil yokluğundan, Samsun-Amasya-Sivas üzerinden hareket edeceğini ifade etmektedir.
Gazi Paşa, III. Ordu Komutanı Cevat Paşa'ya gönderdiği bir telgrafta ise, deprem felâketine uğrayan vatandaşların yaralı olanlarını hemen ordu sağlık ekiplerinin bakıma almasını', evi yıkılanlara ordu çadırlarının verilmesini, ordu fırın ve aşevlerinden halka yiyecek dağıtılmasını emrederek, Erzurum Valiliği ile sıkı işbirliğine girilmesini istemekteydi.
Erzurum çevresinde depremden perişan olan halk dertlerini unutmaya çalışırken, bir yandan da Mustafa Kemal Paşa'nm gelişini beklemektedir.
Nitekim Mustafa Kemal Paşa aynen Milli Mücadele yıllarında olduğu gibi Samsun, Amasya ve Sivas'a uğrayarak nihayet Erzincan'a gelmiş, buradan da 30 Eylül günü hareket ederek aynı gün saat 17'de Ilıca mevkiine ulaşmıştı.
Ilıca'dan Erzurum'un İstanbul Kapısı'na kadar olan yol boyunca köylü ve şehirli halk, öğrenciler, askerler ve memurlar dizilmişti.
Bu insanlar daha Millî Mücadele'nin ilk günlerinden tanıdıkları ve hemşerileri olan Gazi Paşa'yı büyük bir coşkuyla karşıladılar.
'Ben faniyim, Cumhuriyet ise ebediyen kalacaktır'
Erzurum hükümet konağı önüne gelen Mustafa Kemal Paşa'ya, Belediye Başkanı Nafiz Bey'in yeni açılacak caddeye Erzurumluların, "Gazi Mustafa Kemal" adını vermek istediklerini söylemesi üzerine, Gazi Paşa, "Ben, faniyim ama cumhuriyetimiz ebediyen yaşayacaktır. Caddeye cumhuriyet adının verilmesi daha uygundur" demişti.
Böylece bugünkü bildiğimiz caddenin ismi de konulmuş oldu.
O akşam belediyece verilen yemekte, Erzurum Erkek Öğretmen Okulu Müdürü Cemal Bey Erzurumlular adına uzun ve heyecanlı bir konuşma yapmıştı.
Gazi Mustafa Kemal Paşa bu konuşmayı cevaplandırarak, konuşmacıya ve Erzurum halkının gösterdikleri samimi bağlılık ve sevgiye teşekkür etti." (Kaynak: Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın 1924 Erzurum gezisi-Yrd. Doç. Dr. İbrahim Ethem Atnur)
Atatürk'ün, Erzurum halkına yaptığı konuşma… Yarın.
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Fatma Er : Bırakın yaram kanasın / 18.04.2021
- Ben kime kimin aşkını anlatıyorum / 14.04.2021
- Halil Zafer SIĞIN: VAR Bİ HAYALİMİZ / 05.12.2020