"Bizim 20 yıllık siyasi sürecimizde şikayet ettiğimiz bazı unsurlar vardı.
Biz, yerli kaynaklarımızın talan edilmesinden şikayetçiydik.
Biz, Arap Baharı adı altında milyonların evsiz kalmasından şikayetçiydik.
Biz, dış politika adı altında ülkemizin yabancı ülkelerin elinde dilencilik yaptırılmasından, emir erliği yaptırılmasından şikayetçiydik.
Biz, milli servetlerimizin özelleştirme adı altında peşkeş çekilmesinden şikayetçiydik.
Biz, yeni nesillerin eğitimsiz bırakılmasından şikayetçiydik.
O nesiller büyüdüğünde adaletsiz yargılanmalarından şikayetçiydik.
Biz bu yüzden bu iktidarın değişmesini istedik...
Biz hiç kimseye sırtımızı dayayıp, iktidara yürümeye çalışmıyoruz. Bir şey beklediğimiz tek grup insan var; o da, Türk milletidir.
Sizin bildiğiniz devlet adamları, iktidarlarını size değil sermaye sahiplerine borçlu. Onların sermayeleriyle iktidara geliyorlar. Adam, onun sistemini bozabilir mi! Mümkün değil.
Bu şekilde iktidar oluyorlar ondan sonra bunlardan daha millisi, bunlardan daha ulusalcısı, bunlardan daha Türk milliyetçisi, Türk devletinin ve milletinin çıkarını düşünen olmuyor!
Ama SEKA'yı kapatan bunlar, Türk Telekom'u özelleştiren bunlar, Petkim'i özelleştiren bunlar, şeker fabrikalarını özelleştiren bunlar, Sümer Holding'i, ETİ Holding'i özelleştiren bunlar, Hidroelektrik santrallerini, elektrik dağıtım şirketlerini özelleştirenler bunlar.
Sen nasıl bir millisin, ulusal çıkarları düşünen bir iktidarsın ki bütün bunları özelleştirdikten, başkalarına peşkeş çektikten sonra bir beka mücadelesi verdiğini iddia ediyorsun.
Bunun hiçbir yerinde milli bir duruş yoktur. Bunun Türk milletinin çıkarlarını düşünmekle zerre kadar alakası yoktur."
Deli gömlekleri
Hiçbir ideolojik bakış açısı bizim için uzak değildir.
Biz, hem muhafazakarız hem Kemalistiz. Ama Kemalizm dediğimiz Atatürk sevgisini ruhumuzla yaşarız.
Dindar ve muhafazakarız ama dinci değiliz. Din üzerinden asla siyaset yapmaz ve kabul etmeyiz. O yüzden buradaki mesele ideolojiler değil.
Cemil Meriç'in 'ideolojiler, bizim üzerimize giydirilmiş deli gömlekleri gibidir' diye bir güzel bir sözü vardır.
Bunlar bizim için ayrıştırıcı unsurlar olmaz, bilakis Türkiye Cumhuriyeti'ndeki zenginlikler ve farklı bakış açılarıdır.
Biz, birbirimizi tanıyarak, birbirimizi öğrenerek ve birbirimize yaklaşan bir zenginlik oluşturuyoruz.
Ben, Hüseyin Baş olarak kendimi bütün bu unsurları birleştirebilecek kabiliyete, inanca ve düstura sahip bir kişi olarak görüyorum.
Körebe oynuyoruz
"Türkiye'de tabiri caizse gözlerimiz kapatılmış koca bir körebe oyununun içindeyiz. Gözümüzü açıp etrafımızdaki şeylerin farkına vardırılmıyoruz. Böyle bir durumun içindeyiz.
Bir insanın inançlı olması Cumhuriyetçi olmasına, laik bir devlet ve demokratik bir düzen içerisinde yaşamasına engel değildir.
Nitekim Atatürk, bizlerin hayal edebileceğinden çok daha inançlı bir insandı. Benim babam bin sayfalık Hoş geldin Atatürk eserinin sahibidir.
Biz, Atatürk'ün değerini kıymetini ve bu ülke için vazgeçilmezliğinin farkında olan insanlarız.
Burada Atatürk, bizlerin çok daha ötesinde bir ibadet ehli, inançlı ve hepimize din dersi verebilecek kabiliyette donanımda bir insan.
Ama öyle bir körebe oyunu ile bu noktaya getirildi ki milletimiz, gözler bağlandı farklı bilgiler, safsatalar, yanlışlar anlatıldı.
'İnançlıysan Cumhuriyetçi olamazsın, inançlıysan bu vatanın içinde yaşayamazsın gibi kutuplaşmış, kökleşmiş, gereksiz bir siyasetin içine itildik.
Adalet
Siyasetin müdahale ettiği bir hukuktan adalet beklenemez. Bunu kim yaparsa yapsın yanlıştır. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin bağımsızlıkları şeklen değil, tüm ruhuyla yaşatılması gereken bir kavramdır.
Kuvvetler ayrılığı prensibini işletilmesi devletimizde en temel unsur olmalıdır. Yasama, yürütme ve yargı erkleri olması gerektiği gibi bağımsız bir işleyişte olmazlarsa doğru yapılan şeyler bile yanlış sonuçlar doğuracaktır.
Sözüm yine kaybedenlere
Kazananı şimdiden tebrik ediyoruz. Ama sözümüz, seçimi kaybedeceklere. Niye seçimi kaybedecekler biliyor musunuz?
Gençleri dinlemedikleri için. Gençleri sahiplenmedikleri için, sahipleniyormuş gibi gençlerle bir bağ kuruyormuş gibi görünüp, onları hiç umursamadıkları için kaybedecekler.
Toplumu bütünüyle kucaklıyormuş gibi görünüp, toplumdan kopuk oldukları ve toplumu gerçek manada kucaklayamadıkları için kaybedecekler.
Onlara güvenen insanların güvenlerini boşa çıkardıkları için kaybedecekler." (BTP lideri Hüseyin Baş)
Kim kazanır, kim kaybeder bilmem ama hakikat hep kazanandır. Haliyle hakikati hem yaşayıp hem de her ortamda dile getiren, Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın siyasi adımlarını bire bir takip eden Hüseyin Baş'tır, BTP'dir ve bu yolda yürüyenlerdir.
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Fatma Er : Bırakın yaram kanasın / 18.04.2021
- Ben kime kimin aşkını anlatıyorum / 14.04.2021
- Halil Zafer SIĞIN: VAR Bİ HAYALİMİZ / 05.12.2020