'Fatma Er : Bırakın yaram kanasın' seslendirme dosyası:
Geçenlerde paylaştığım yazının devamı niteliğinde olacak kaleme aldıklarım. Daha anlatmak istediğim şeyler var.
Bugün babam (Prof. Dr. Mustafa Er) aramızdan ayrılalı tam bir yıl oldu. Ben babasına âşık bir kız çocuğuydum. Onun ahlakı, hâli, tavrı, duruşu, dostluğu, kardeşliği, öğretmenliği, babalığı çok farklıydı. Çünkü hamurkârı Haydar Hocamdı. Babam, Hocamın Evladıydı, Âşığıydı, öğrencisiydi, her şeyiydi. Babam da her tarafa yetmeye çalışırdı, yeterdi de. Dolu dolu yaşadım ben babamı. Her tarafa taşıdı bizi, hizmet etmeye de, gezmeye de hep birlikte giderdik. Hele o sofra başı muhabbetleri, en çok onu özlüyorum. Daha onu benim gözümden anlatmaya kalksam yaz yaz bitmez. Böyle güzel bir insandı benim Babam. Çok ama çok ağır geldi onu kaybetmek. Hâlâ atlatabilmiş değilim. Hele bu hafta hepimiz için çok zordu. Yaşananları hatırlamak insanı bitiriyor. 2 gündür hiç uyuyamadım. Ben de en son çareyi yazmakta buldum. Biraz o günden ve öncesinde yaşanan olaylardan sizlere bahsetmek istiyorum.
Hocamın gittiği günün ilk akşamı Emine'm rüya görüyor. "Hoca'm bizim eve gelmiş. Hocamın tüm ailesi de bizim evde. Kapıdan girmiş, kollarını açmış bir koluna beni diğer koluna Emine'yi alıp bize sarılmış. Sonra da elini öpmüşüz. Ardından da Hocam kendi ailesine sarılıyormuş." Emine anlattı rüyayı babama, babam sustu. Çok suskundu zaten. Belki de anladı, bilemiyoruz. Asıl rüyayı ise Emine, Babam onu son kez sabah namazına kaldırmadan önce görüyor. "Hocam yine bizim evde, bir tarafına beni, diğer tarafına Emine'yi almış.
Sırtımızı sıvazlıyor. 'MERAK ETMEYİN, ENDİŞE ETMEYİN, BU DAVA SİZİN SİZ DEVAM ETTİRECEKSİNİZ' " ardından da yaşanan olaylar silsilesi... Bu rüyadan sadece 20 dk sonra Babam hastaneye kaldırıldı. Emine'm anladı. Babamızın gideceğini anladı. Bir de Saygılı Amca'm var benim. Babam ona " Evlat" derdi. O da sabah namazından sonra uykuya yatıyor. Rüyasında " Trabzon da Hocamın kabrinin başındaymış, Hocamın tabutuna sarılıyormuş. Kafasını kaldırdığı an babamı görmüş "Minik Baba senin ne işin var burada!" diyormuş." Rüya bitti hemen ardından Emine aradı Mehmet Amcamı "Mehmet Amca yetiş, babam gidiyor" Koştular. Yazıköy' den Coşkun Amca'm daha ambulans kalkmadan yetişti. Raşit Amca'm, Karakulluk hepsi yetişmişti.
Pandemiye rağmen birçok insan hastanede, babamın çıkmasını bekledi. Herkes dualar, hatimler okudu senin için baba. Yurtdışından bile bizleri arayıp dua ettiklerini söyleyenler oldu. Allah hepsinden razı olsun. Ama ne zaman dua okumamızı azaltıyorduk baba, kalbin duruyordu. Sonra asılıyorduk dualara yalvarıyorduk tekrar geri geliyordun. İkinci defa kalbin duruyor" Allah'ım sen alma onu, bana geri ver" diye yalvarıyorum,Yalvarıyorduk Allah'a, tekrar geri geliyordun. (Zaten sen 'Bir insan o yola girdiğinde çok bağırmayın, can bedenden kolay mı çıkıyor zannediyorsunuz. O kişi rahatsız olur.' demiştin) Ama hiç istemedik ki bizi bırakmanı... Hakkını helal et biraz uğraştırdık seni baba. Ama çokça dualar ile uğurlamış olduk seni öteki âleme...
Senin bu dünyada kalasın yoktu ve de seni oradan çağıran vardı. Son akşam dedin baba "Ben kendi Haydar'ımı istiyorum" dedin. Elbet bir gün buluşacağız dedin. 1 güne kalmadan sen de gittin. İçi kan ağladı deyiminin vücut bulmuş hali oldun. İç kanamadan gitti Baba'm... Biz, Karabük ikici kez yetim kaldı. Hocamla birlikte olan son bayramda (2019 Kurban Bayramı) Haydar Hocam toplu bayramlaşma programı düzenledi. Babamı da konuşturdu. Babam "Hepiniz çok şanslısınız, biz sizler kadar şanslı değiliz. Hani Nihat Bey dedi ya" Biz her zaman geliyoruz, hocamı görme şerefine nail oluyoruz" doğrudur, çok şanslı insanlarsınız. Biz görmek için çok zahmet çekiyoruz. Fırsat gözetliyoruz. Yemin ediyorum bu fırsatları değerlendirin. Çünkü böyle bir insanın yanında bulunmak belki ömrümüzü ibadetle geçirseniz, bir anı ile eş değer değildir" dedi o esnada ağladı ağlayacaktı.
Hocamın da o an içinden ağladığını fark ettim. Zaten son zamanlar Hocam Babama "Konuş Mustafa, anlat" derdi. Babam anlatırdı. Ben birkaç kere Hocamın babam konuşurken ağladığına şahit oldum. Çok garip bir ağlayıştı sessiz ve içtendi. Kol sarsıntılarını görüyordum. Biz de şaşırıyoruk. ("Allah Allah neden Hocam Babama bakıp ağlıyor" derdim. Neden olduğunu da sonradan anladım. Ama sizlere söylemeyeceğim orası bende kalsın.) Bazen konuşmazlar sadece birbirlerine bakarlardı. İşte bir daha hasret çekmemek üzere babamı yolladık Hocamın yanına... İnsanlar beni güçlü zannetti. O an ben ben değildim. Yaşadıklarıma inanamıyordum. İnsanlar ağlayamadığım için 'Fatıma dirayetli, güçlü' diyorlardı. Halbuki ben şok içerisindeydim. Belki de Allah, Emine'yi tutmam için o an bana bir güç ihsan etti. Bilemiyorum... Emine'm babam yıkanırken "Abla kalbim çok ağrıyor öleceğim galiba, Normal atmıyor kalbim." diyor. Ben "Ablam psikolojik geçecek" diyorum. Yıkandıktan sonra babamın yanına girdik. Allah'ım o nasıl bir gülüş. Bakmaya doyamazsın. ("Az daha zorlasa kahkaha atacak." demişti Hüseyin Bektaş Abim...) Emine'm sarıldı. Öptü yanaklarından babamın. Sonradan çok pişman oldum, Babamı son bir defa öpemediğim için.
Ben sadece baktım onun o gülen yüzüne. Babamın cenazesinin Trabzon'a gitmesi için izin aldık. Tüm izinler verilmişti. Ama yukarıdan gelen 1 telefon engel oldu Babamın gitmesine. (Hakkımı helal etmiyorum bu pandemi döneminde lebâleb, sosyal mesafesiz cenaze namazı kılıp bizi bu hallere koyanlara) Namazını kılmaya gittik. İnsanlar dolup taşmış (tanıdık esnaflar, komşular, üniversiteden hocalar, öğrencilerinden birkaçı, gelmişler) ama çoğunu geri göndermişler. Şehir dışından gelebilen ihvanlarımız ordaydı. Ama bazı kardeşlerini içeri sokmadılar Baba, kapıyı kapattılar. Kardeşlerin, kapının arkasındaki parmaklıklara asılıp içeriye girmek için ağladılar, Polise yalvardılar. Az kalsın bizi de almıyorlardı. O görüntüler gözümün önünden hiç gitmiyor. Namazın 50-60 kişi ile mesafeli bir şekilde kılındı. Toprağa koyuyorlardı seni. Sonra hızlı bir şekilde üstünü örttüler toprakla... 'Allah Allah o koca bedenin şimdi toprağın altında mı' diye düşünüyorum. Herkes gitti biz baş başa kaldık. Emine'min sen gömüldükten sonra senin toprağının üzerine yatıp " Nasıl ordasın sen." deyip toprağa vurması asla ama asla gözümün önünden gitmiyor.
Emine demişti bana abla kalbim çok ağrıyor. Ben o yavrumu 2 gün sonra anladım. Psikolojik acının nasıl fiziksel bir acıya dönüştüğüne şahit oldum. Cidden öleceğim zannediyorsun. Namaz kılıyorum, doruk noktalarda ağrı var kalbimde. 'Allah'ım ben de mi Hocam ile Babama kavuşacağım' diye Rabb'im ile konuşuyorum. Keşke alsaydı canımı ama almadı. Hâlâ yaşamaya devam ediyoruz. Olsun. Hoca'mın dediği gibi Bu dava bizim, biz devam ettireceğiz. Emrin başımız üstüne hocam. Evlâdın, Hüseyin Abi'min, devr aldığı bu görevde ona elimizden geldiği kadar destek olup, onun arkasında, önünde, yanında, o nerde durmamızı isterse orada olmaya söz verdik. Allah'ın izniyle bu davayı iktidar edeceğiz. Her fırsatta seni, davanı, Genel Başkanımız Avukat Hüseyin Baş'ı anlatacağız. Üstümüzde çok büyük bir sorumluluk var. Sizinle olabilmek için bir ömrü, bu hak davaya adamak gerekiyor. Allah bizlere, bunları gerçekleştirip bu dünyadan göçebilmeyi nasip etsin. Amin…
Fatma Er
Bugün babam (Prof. Dr. Mustafa Er) aramızdan ayrılalı tam bir yıl oldu. Ben babasına âşık bir kız çocuğuydum. Onun ahlakı, hâli, tavrı, duruşu, dostluğu, kardeşliği, öğretmenliği, babalığı çok farklıydı. Çünkü hamurkârı Haydar Hocamdı. Babam, Hocamın Evladıydı, Âşığıydı, öğrencisiydi, her şeyiydi. Babam da her tarafa yetmeye çalışırdı, yeterdi de. Dolu dolu yaşadım ben babamı. Her tarafa taşıdı bizi, hizmet etmeye de, gezmeye de hep birlikte giderdik. Hele o sofra başı muhabbetleri, en çok onu özlüyorum. Daha onu benim gözümden anlatmaya kalksam yaz yaz bitmez. Böyle güzel bir insandı benim Babam. Çok ama çok ağır geldi onu kaybetmek. Hâlâ atlatabilmiş değilim. Hele bu hafta hepimiz için çok zordu. Yaşananları hatırlamak insanı bitiriyor. 2 gündür hiç uyuyamadım. Ben de en son çareyi yazmakta buldum. Biraz o günden ve öncesinde yaşanan olaylardan sizlere bahsetmek istiyorum.
Hocamın gittiği günün ilk akşamı Emine'm rüya görüyor. "Hoca'm bizim eve gelmiş. Hocamın tüm ailesi de bizim evde. Kapıdan girmiş, kollarını açmış bir koluna beni diğer koluna Emine'yi alıp bize sarılmış. Sonra da elini öpmüşüz. Ardından da Hocam kendi ailesine sarılıyormuş." Emine anlattı rüyayı babama, babam sustu. Çok suskundu zaten. Belki de anladı, bilemiyoruz. Asıl rüyayı ise Emine, Babam onu son kez sabah namazına kaldırmadan önce görüyor. "Hocam yine bizim evde, bir tarafına beni, diğer tarafına Emine'yi almış.
Sırtımızı sıvazlıyor. 'MERAK ETMEYİN, ENDİŞE ETMEYİN, BU DAVA SİZİN SİZ DEVAM ETTİRECEKSİNİZ' " ardından da yaşanan olaylar silsilesi... Bu rüyadan sadece 20 dk sonra Babam hastaneye kaldırıldı. Emine'm anladı. Babamızın gideceğini anladı. Bir de Saygılı Amca'm var benim. Babam ona " Evlat" derdi. O da sabah namazından sonra uykuya yatıyor. Rüyasında " Trabzon da Hocamın kabrinin başındaymış, Hocamın tabutuna sarılıyormuş. Kafasını kaldırdığı an babamı görmüş "Minik Baba senin ne işin var burada!" diyormuş." Rüya bitti hemen ardından Emine aradı Mehmet Amcamı "Mehmet Amca yetiş, babam gidiyor" Koştular. Yazıköy' den Coşkun Amca'm daha ambulans kalkmadan yetişti. Raşit Amca'm, Karakulluk hepsi yetişmişti.
Pandemiye rağmen birçok insan hastanede, babamın çıkmasını bekledi. Herkes dualar, hatimler okudu senin için baba. Yurtdışından bile bizleri arayıp dua ettiklerini söyleyenler oldu. Allah hepsinden razı olsun. Ama ne zaman dua okumamızı azaltıyorduk baba, kalbin duruyordu. Sonra asılıyorduk dualara yalvarıyorduk tekrar geri geliyordun. İkinci defa kalbin duruyor" Allah'ım sen alma onu, bana geri ver" diye yalvarıyorum,Yalvarıyorduk Allah'a, tekrar geri geliyordun. (Zaten sen 'Bir insan o yola girdiğinde çok bağırmayın, can bedenden kolay mı çıkıyor zannediyorsunuz. O kişi rahatsız olur.' demiştin) Ama hiç istemedik ki bizi bırakmanı... Hakkını helal et biraz uğraştırdık seni baba. Ama çokça dualar ile uğurlamış olduk seni öteki âleme...
Senin bu dünyada kalasın yoktu ve de seni oradan çağıran vardı. Son akşam dedin baba "Ben kendi Haydar'ımı istiyorum" dedin. Elbet bir gün buluşacağız dedin. 1 güne kalmadan sen de gittin. İçi kan ağladı deyiminin vücut bulmuş hali oldun. İç kanamadan gitti Baba'm... Biz, Karabük ikici kez yetim kaldı. Hocamla birlikte olan son bayramda (2019 Kurban Bayramı) Haydar Hocam toplu bayramlaşma programı düzenledi. Babamı da konuşturdu. Babam "Hepiniz çok şanslısınız, biz sizler kadar şanslı değiliz. Hani Nihat Bey dedi ya" Biz her zaman geliyoruz, hocamı görme şerefine nail oluyoruz" doğrudur, çok şanslı insanlarsınız. Biz görmek için çok zahmet çekiyoruz. Fırsat gözetliyoruz. Yemin ediyorum bu fırsatları değerlendirin. Çünkü böyle bir insanın yanında bulunmak belki ömrümüzü ibadetle geçirseniz, bir anı ile eş değer değildir" dedi o esnada ağladı ağlayacaktı.
Hocamın da o an içinden ağladığını fark ettim. Zaten son zamanlar Hocam Babama "Konuş Mustafa, anlat" derdi. Babam anlatırdı. Ben birkaç kere Hocamın babam konuşurken ağladığına şahit oldum. Çok garip bir ağlayıştı sessiz ve içtendi. Kol sarsıntılarını görüyordum. Biz de şaşırıyoruk. ("Allah Allah neden Hocam Babama bakıp ağlıyor" derdim. Neden olduğunu da sonradan anladım. Ama sizlere söylemeyeceğim orası bende kalsın.) Bazen konuşmazlar sadece birbirlerine bakarlardı. İşte bir daha hasret çekmemek üzere babamı yolladık Hocamın yanına... İnsanlar beni güçlü zannetti. O an ben ben değildim. Yaşadıklarıma inanamıyordum. İnsanlar ağlayamadığım için 'Fatıma dirayetli, güçlü' diyorlardı. Halbuki ben şok içerisindeydim. Belki de Allah, Emine'yi tutmam için o an bana bir güç ihsan etti. Bilemiyorum... Emine'm babam yıkanırken "Abla kalbim çok ağrıyor öleceğim galiba, Normal atmıyor kalbim." diyor. Ben "Ablam psikolojik geçecek" diyorum. Yıkandıktan sonra babamın yanına girdik. Allah'ım o nasıl bir gülüş. Bakmaya doyamazsın. ("Az daha zorlasa kahkaha atacak." demişti Hüseyin Bektaş Abim...) Emine'm sarıldı. Öptü yanaklarından babamın. Sonradan çok pişman oldum, Babamı son bir defa öpemediğim için.
Ben sadece baktım onun o gülen yüzüne. Babamın cenazesinin Trabzon'a gitmesi için izin aldık. Tüm izinler verilmişti. Ama yukarıdan gelen 1 telefon engel oldu Babamın gitmesine. (Hakkımı helal etmiyorum bu pandemi döneminde lebâleb, sosyal mesafesiz cenaze namazı kılıp bizi bu hallere koyanlara) Namazını kılmaya gittik. İnsanlar dolup taşmış (tanıdık esnaflar, komşular, üniversiteden hocalar, öğrencilerinden birkaçı, gelmişler) ama çoğunu geri göndermişler. Şehir dışından gelebilen ihvanlarımız ordaydı. Ama bazı kardeşlerini içeri sokmadılar Baba, kapıyı kapattılar. Kardeşlerin, kapının arkasındaki parmaklıklara asılıp içeriye girmek için ağladılar, Polise yalvardılar. Az kalsın bizi de almıyorlardı. O görüntüler gözümün önünden hiç gitmiyor. Namazın 50-60 kişi ile mesafeli bir şekilde kılındı. Toprağa koyuyorlardı seni. Sonra hızlı bir şekilde üstünü örttüler toprakla... 'Allah Allah o koca bedenin şimdi toprağın altında mı' diye düşünüyorum. Herkes gitti biz baş başa kaldık. Emine'min sen gömüldükten sonra senin toprağının üzerine yatıp " Nasıl ordasın sen." deyip toprağa vurması asla ama asla gözümün önünden gitmiyor.
Emine demişti bana abla kalbim çok ağrıyor. Ben o yavrumu 2 gün sonra anladım. Psikolojik acının nasıl fiziksel bir acıya dönüştüğüne şahit oldum. Cidden öleceğim zannediyorsun. Namaz kılıyorum, doruk noktalarda ağrı var kalbimde. 'Allah'ım ben de mi Hocam ile Babama kavuşacağım' diye Rabb'im ile konuşuyorum. Keşke alsaydı canımı ama almadı. Hâlâ yaşamaya devam ediyoruz. Olsun. Hoca'mın dediği gibi Bu dava bizim, biz devam ettireceğiz. Emrin başımız üstüne hocam. Evlâdın, Hüseyin Abi'min, devr aldığı bu görevde ona elimizden geldiği kadar destek olup, onun arkasında, önünde, yanında, o nerde durmamızı isterse orada olmaya söz verdik. Allah'ın izniyle bu davayı iktidar edeceğiz. Her fırsatta seni, davanı, Genel Başkanımız Avukat Hüseyin Baş'ı anlatacağız. Üstümüzde çok büyük bir sorumluluk var. Sizinle olabilmek için bir ömrü, bu hak davaya adamak gerekiyor. Allah bizlere, bunları gerçekleştirip bu dünyadan göçebilmeyi nasip etsin. Amin…
Fatma Er
Misafir Kalem / diğer yazıları
- MELEK KERESTECİ : Vatan sevgisi imandandır / 11.03.2024
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Fatma Er : Bırakın yaram kanasın / 18.04.2021
- Ben kime kimin aşkını anlatıyorum / 14.04.2021
- Halil Zafer SIĞIN: VAR Bİ HAYALİMİZ / 05.12.2020
- R.Sümeyye Aydın: Hüseyin Baş’ın mücadelesi / 27.05.2023
- FATİH KIVIK: Son çağın bilgesi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız / 18.04.2023
- ALİ HAMZA AYDIN: Millete rağmen o koltukta oturulmaz / 28.03.2023
- FATIMA ZEHRA AYDIN: Milletimiz Ata’sını arıyor-1 / 16.02.2023
- Şener KONUKSEVEN: Canım vatanım / 01.11.2022
- Ali Hamza Aydın: Kim bu Hasan Yeşildağ? / 25.08.2022
- Fatma Er : Bırakın yaram kanasın / 18.04.2021
- Ben kime kimin aşkını anlatıyorum / 14.04.2021
- Halil Zafer SIĞIN: VAR Bİ HAYALİMİZ / 05.12.2020