AKP'nin büyük umutlarla hükümet olması ve Tayyip Erdoğan'ın da başbakanlık koltuğuna oturmasıyla birlikte, dış dünyada çizdiği "Amerika-İsrail-İngiliz yanlısı" ve "AB kara sevdalısı" profili, içeride ise azınlıklara çok cömert ve ihsan sahibi olmasına karşın; toplumun büyük çoğunluğu olan muhafazakâr tabanın ihtiyaç ve taleplerine karşı ketum ve duyarsız ahvali, özellikle AKP'ye tam destek veren kesimde yüksek düzeyde gaz sıkışmasına sebep oldu.
Nasıl olmasın ki...
Ekonomi hiç mi hiç düzelmedi, piyasada yaprak kıpırdamıyor.
İşsizlik azalmadı, bilakis işsizleri sayı çoğaldıkça çoğaldı.
Devletin borç yükü azalmadı, bilakis 100-120 milyar dolar arttı; borçlar ve yıllık 140 katrilyonu bulan faizleri, yüklü vergi olarak vatandaşa dönüyor, dönecek.
İmam-Hatiplilerin mağduriyeti giderilmedi; bilakis şartlar daha da ağırlaştı. Şimdi, artık Polis okulu sınavlarına da giremiyorlar.
Kur'an kursları meselesini, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Dahası, Maliyedeki darlık sebebiyle camilerin kadrolarının azaltılması yönünde talimatlar verdiler. Camilerin yarısı, "cemaatsizlik" bahanesiyle yakında kapatılırsa şaşmayın. Müslümanların nicelik ve niteliğini artırmakla görevli devletin Diyanet kurumu, Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın talimatıyla Vatikan'ın "dinlerarası diyalog" işine kilitlenince, camilerin cemaati azalıyor tabii; bu arada başka türden Haçlı cemaatleri türüyor nitekim... Hayat boşluk tanımaz; bu bir sosyolojik kural.
Toplumun büyük çoğunluğunun bu kabil tabii, ma'kul ve zaruri taleplerine karşı ketum duran AKP hükümeti, diğer taraftan İmar Yasası'nda yaptığı değişiklikle tüm vatan sathında "kilise evler"in açılmasına zemin hazırladılar, misyonerlere bayram yaptırdılar. Bir tane azınlığın dahi bulunmadığı Müslüman mahallelerinde mantar gibi kiliseler, kilise evler türettiler.
Başkan Bush'un BOP'unun "dinsel dönüştürme yöntemi" olan Vatikan'ın "dinlerarası diyalog" çalışmasını "devlet politikası" haline dönüştürdüler.
Masum Müslümanların vatanlarına, dinlerine, imanlarına, namuslarına, ırzlarına musallat olan işgalcilerin safında "stratejik müttefik" olarak yer aldılar. Başımıza çuval geçirmelerine rağmen bu Amerikancı duruşlarından kıpırdamadılar; şimdi de 11 civarında liman ve hava limanının Amerika'ya tahsis edilmesi için altyapı çalışmalarını sürdürüyorlar.
Devlet terörü uygulayan İsrail'e bir yandan güya sitemkâr göndermeler yaparlarken, diğer yandan da CHP'li vekiller bile bu suyu keselim diye teklif ederlerken, bunlar, Manavgat suyumuzla Filistinlilere kan kusturanları semirtiyorlar.
Bu yılın Aralık ayına kadar Heybeliada Ruhban Okulunun açılması için tam tekmil çalışıyorlar.
G-8 zirvesinde de BOP bağlamında Bush'un yaverleriyle aynı pozisyonu paylaşarak, Afrika'dan Asya'ya uzanan İslam-Türk coğrafyasının Amerikan emelleri istikametinde şekillenmesi için misyon üstlendiler.
Bütün bunlar olurken, Türkiye'deki muhafazakâr taban düzeyinde elbette "imajları" yıprandı, toplumun hafızasındaki kimlikleri pörsüdü, "Kardeşim, bunlar da Müslüman adam..." tepkilerini doğuran türden profilleri dağıldı.
Artık "Müslüman bir adam bunları nasıl yapar, Müslüman bir adam bunları yapamaz..." gibi çok temel cümlelerle AKP ve Erdoğan, sorgulanmaya başlandı. Gaz sıkışması yaşandı. Dolayısıyla gaz alma gurultuları lazım geldi.
Kartel medyası veya hassas çevreler, olup olmadık irticai çıkışlarla AKP'yi "tezkiye" etmeyince, Başbakan Erdoğan kendisi gürlemek yoluna gitti.
Başbakan Erdoğan ABD'de "Ilımlı İslam diye bir şey yoktur, var derseniz karşınıza ılımsızını çıkartırsınız" türünden bir laf etti; manşetlere çıktı. Neymiş efendim, Oryantalist'e İslam dersi... Vay canına, bak bu işi yapana!
Hani DEP'liler salıverildikten ve hatta AB talimatıyla PKK'lılara genel af sinyalleri verildikten sonra bizzat kendisi "güya gürledi"ği ve AKP kurmayları da "bunlar vatan haini" diye manşetlere çıktığı gibi...
Bunlar sıkışan gazı almak için sarfedilen "karşı politik gurultular". Milletimiz, bu gurultulara ağır da olsa artık eskisi kadar kulak asmamaya başladı. Erdoğan'ın gurultuları ve gaz alma restleri artık karın doyurmuyor, baş ağırtıyor. Milletimiz, baş ağrısını hissetmeye, yüksek sesle konuşmaya başladı.
Gerçekten "kurtuluş umudu" işte tam bu noktadan ve asıl şimdi başlıyor... Gerisi, kuru gurultu.
Nasıl olmasın ki...
Ekonomi hiç mi hiç düzelmedi, piyasada yaprak kıpırdamıyor.
İşsizlik azalmadı, bilakis işsizleri sayı çoğaldıkça çoğaldı.
Devletin borç yükü azalmadı, bilakis 100-120 milyar dolar arttı; borçlar ve yıllık 140 katrilyonu bulan faizleri, yüklü vergi olarak vatandaşa dönüyor, dönecek.
İmam-Hatiplilerin mağduriyeti giderilmedi; bilakis şartlar daha da ağırlaştı. Şimdi, artık Polis okulu sınavlarına da giremiyorlar.
Kur'an kursları meselesini, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Dahası, Maliyedeki darlık sebebiyle camilerin kadrolarının azaltılması yönünde talimatlar verdiler. Camilerin yarısı, "cemaatsizlik" bahanesiyle yakında kapatılırsa şaşmayın. Müslümanların nicelik ve niteliğini artırmakla görevli devletin Diyanet kurumu, Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın talimatıyla Vatikan'ın "dinlerarası diyalog" işine kilitlenince, camilerin cemaati azalıyor tabii; bu arada başka türden Haçlı cemaatleri türüyor nitekim... Hayat boşluk tanımaz; bu bir sosyolojik kural.
Toplumun büyük çoğunluğunun bu kabil tabii, ma'kul ve zaruri taleplerine karşı ketum duran AKP hükümeti, diğer taraftan İmar Yasası'nda yaptığı değişiklikle tüm vatan sathında "kilise evler"in açılmasına zemin hazırladılar, misyonerlere bayram yaptırdılar. Bir tane azınlığın dahi bulunmadığı Müslüman mahallelerinde mantar gibi kiliseler, kilise evler türettiler.
Başkan Bush'un BOP'unun "dinsel dönüştürme yöntemi" olan Vatikan'ın "dinlerarası diyalog" çalışmasını "devlet politikası" haline dönüştürdüler.
Masum Müslümanların vatanlarına, dinlerine, imanlarına, namuslarına, ırzlarına musallat olan işgalcilerin safında "stratejik müttefik" olarak yer aldılar. Başımıza çuval geçirmelerine rağmen bu Amerikancı duruşlarından kıpırdamadılar; şimdi de 11 civarında liman ve hava limanının Amerika'ya tahsis edilmesi için altyapı çalışmalarını sürdürüyorlar.
Devlet terörü uygulayan İsrail'e bir yandan güya sitemkâr göndermeler yaparlarken, diğer yandan da CHP'li vekiller bile bu suyu keselim diye teklif ederlerken, bunlar, Manavgat suyumuzla Filistinlilere kan kusturanları semirtiyorlar.
Bu yılın Aralık ayına kadar Heybeliada Ruhban Okulunun açılması için tam tekmil çalışıyorlar.
G-8 zirvesinde de BOP bağlamında Bush'un yaverleriyle aynı pozisyonu paylaşarak, Afrika'dan Asya'ya uzanan İslam-Türk coğrafyasının Amerikan emelleri istikametinde şekillenmesi için misyon üstlendiler.
Bütün bunlar olurken, Türkiye'deki muhafazakâr taban düzeyinde elbette "imajları" yıprandı, toplumun hafızasındaki kimlikleri pörsüdü, "Kardeşim, bunlar da Müslüman adam..." tepkilerini doğuran türden profilleri dağıldı.
Artık "Müslüman bir adam bunları nasıl yapar, Müslüman bir adam bunları yapamaz..." gibi çok temel cümlelerle AKP ve Erdoğan, sorgulanmaya başlandı. Gaz sıkışması yaşandı. Dolayısıyla gaz alma gurultuları lazım geldi.
Kartel medyası veya hassas çevreler, olup olmadık irticai çıkışlarla AKP'yi "tezkiye" etmeyince, Başbakan Erdoğan kendisi gürlemek yoluna gitti.
Başbakan Erdoğan ABD'de "Ilımlı İslam diye bir şey yoktur, var derseniz karşınıza ılımsızını çıkartırsınız" türünden bir laf etti; manşetlere çıktı. Neymiş efendim, Oryantalist'e İslam dersi... Vay canına, bak bu işi yapana!
Hani DEP'liler salıverildikten ve hatta AB talimatıyla PKK'lılara genel af sinyalleri verildikten sonra bizzat kendisi "güya gürledi"ği ve AKP kurmayları da "bunlar vatan haini" diye manşetlere çıktığı gibi...
Bunlar sıkışan gazı almak için sarfedilen "karşı politik gurultular". Milletimiz, bu gurultulara ağır da olsa artık eskisi kadar kulak asmamaya başladı. Erdoğan'ın gurultuları ve gaz alma restleri artık karın doyurmuyor, baş ağırtıyor. Milletimiz, baş ağrısını hissetmeye, yüksek sesle konuşmaya başladı.
Gerçekten "kurtuluş umudu" işte tam bu noktadan ve asıl şimdi başlıyor... Gerisi, kuru gurultu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019