AKP hükümeti, kendisini iktidara taşıyan içteki ve dıştaki odaklarla ilk defa "sıcak temas"a girecek.
Türkiye'nin elbette içte ve dışta pek çok meselesi var. İktidara talip olmak, bu meseleleri Türk Milletinin ve devletinin hayrına çözmeye kararlı olmayı gerektirir. Bunlar bahane kaldırmaz. Dolayısıyla anayasal değişikliğe dahi gücü yetecek sayısı bulunan hükümetin, "iktidarız ama muktedir değiliz", "yaptırmıyorlar" türünden "kaotik bahaneler" ileri sürme hakkı yoktur.
Bugüne kadar birçok meselede bu kabil bahanelerle, hem "milletimizin beklentisine cevap olacak" ama "gerçekte AKP'nin heybesinde olmayan" çözümler ertelendi, hem devlet-millet maalesef karşı karşıya getirilmeye çalışıldı, hem de bu arada "politik primler devşirilmeye" devam edildi.
İş, geldi geldi KKTC'ye dayandı.
Hatırlayın, YÖK meselesi bitecek denildi, hükümet geri adım attı. İmam-Hatiplerin mağduriyeti kaldırılacak denildi, hükümet geri adım attı. Başörtüsü konusunun sosyal yara olmaktan çıkartılması beklendi, hükümet hiiiç o tarafa bakmadı. Kur'an kursları düzenlemesi yapılacak denildi, hükümet geri adım attı.
Irak işgalinde kamuoyunda "milletimize yakışır bir duruş" beklentisi vardı, askerimizin başına çuval geçirilmesine rağmen hükümetin başı Amerika'dan yana düştü.
Bütün bu meselelerde, AKP hükümeti ile onlara destek çıkan odaklar arasındaki "al gülüm-ver gülüm hesabı"yla bugünlere gelindi.
Lakin iş, Kıbrıs meselesinde sıkışıverdi; Annan Planı çerçevesinde KKTC'den vazgeçilmesi noktasına dayandı.
AB, Annan planı diyor. ABD, Annan planı diyor. BM, Annan planı diyor. IMF, Annan planı diyor. TÜSİAD, Annan planı diyor. AKP tarafından "borçları ötelenen iri kartel" ile "yandaş küçük kartel" medyalar da Annan planı diyor. Bunun için de "önce Denktaş'ın kellesi" deniyor hep bir ağızdan.
Böyle bir ortamda AKP'nin, "Sizin de, Annanınızın da?" demeye ne yüreği var, ne niyeti.
AKP'ye yanaşık Yeni Şafak'tan Ali Bayramoğlu geçen Perşembe, Denktaş'ı "çözümsüzlük aktörü" olarak tanımlayarak, "görüşmecilikten nasıl alınması gerektiği"ni salık veriyor hükümete. Nitekim Erdoğan, Denktaş'a Özbekistan'dan el-ense çekiyor; danışmanlarını değiştirmesi mesajıyla "kızım sana söylüyorum gelinim sen işit" kabilinden "görüşmecilikten çekilmesi" sinyali gönderiyor. Denktaş ise, "ilk defa açık rest"le karşılık veriyor.
İşler "ilk defa gerçekten bir yerde tıkanıyor."
"Sıcak temas noktası"nda? İster "yavruvatan"dan olsun, ister "anavatan"dan olsun "toprak verilmez" noktasında tıkanıyor.
AKP'nin akıldâneleri, "Annan planı çerçevesinde verilir, verilir" diyor. Ama KKTC'deki "geleneksel hesap" Ankara'ya uymuyor.
"Türkiye'deki devlet iktidarı-siyasi iktidar ayrışması, bu iki iktidar arasındaki güç dengeleri ve çatışmalar, devlet iktidarının statükocu ve otoriter tavrı Kıbrıs'ın, AB meselesinin üzerindeki dev şemsiyeyi oluşturuyor. Kıbrıs seçimleri bu açıdan son derece önemliydi? Ama olmadı, Kıbrıs seçimleri değişimcilere yeterli rahat sağlayamadı" diyor Bayramoğlu. Hükümete 1 Mayıs 2004 AB tarihini hatırlatıyor.
KKTC kavşağı, hem AKP'nin, hem de Türkiye'nin kavşağıdır.
KKTC kavşağı, içteki ve dıştaki zinde güçlerle "ilk defa gerçek sıcak temas noktası"dır. AKP geleneksel devlet rotasını, ister "yavruvatan"dan olsun, ister "anavatan"dan olsun "toprak verilmez" noktasından "toprak verilir" noktasına çevirirse, nelerin olabileceğini varın siz düşünün.
AKP, AB'nin Brüksel'deki "hayali pirinç"ine gitmekle "KKTC'deki ve evdeki bulgur"dan olmak arasında bocalayarak veya sırtını Annancı AB ve ABD'ye dayayarak ne KKTC'yi, ne Türkiye'yi, ne de kendisini koruyabilir. AKP, maalesef "Kuvay-ı Milliye ruhundan yoksunluk, milli ekonomik modelsizlik, projesizlik ve yüreksizlik" sebebiyle bu vahim evhama kapılarak Annancı olup çıktı.
Dolayısıyla KKTC'nin ve Türkiye'nin gerçekten kurtulması için; AKP hükümetinin, Anancılara "Sizin de, Annan'ınızın da?" dersem yüzüme tüm kapılar kapanır evhamından kurtulması lazımdır. Benden hatırlatması?
Türkiye'nin elbette içte ve dışta pek çok meselesi var. İktidara talip olmak, bu meseleleri Türk Milletinin ve devletinin hayrına çözmeye kararlı olmayı gerektirir. Bunlar bahane kaldırmaz. Dolayısıyla anayasal değişikliğe dahi gücü yetecek sayısı bulunan hükümetin, "iktidarız ama muktedir değiliz", "yaptırmıyorlar" türünden "kaotik bahaneler" ileri sürme hakkı yoktur.
Bugüne kadar birçok meselede bu kabil bahanelerle, hem "milletimizin beklentisine cevap olacak" ama "gerçekte AKP'nin heybesinde olmayan" çözümler ertelendi, hem devlet-millet maalesef karşı karşıya getirilmeye çalışıldı, hem de bu arada "politik primler devşirilmeye" devam edildi.
İş, geldi geldi KKTC'ye dayandı.
Hatırlayın, YÖK meselesi bitecek denildi, hükümet geri adım attı. İmam-Hatiplerin mağduriyeti kaldırılacak denildi, hükümet geri adım attı. Başörtüsü konusunun sosyal yara olmaktan çıkartılması beklendi, hükümet hiiiç o tarafa bakmadı. Kur'an kursları düzenlemesi yapılacak denildi, hükümet geri adım attı.
Irak işgalinde kamuoyunda "milletimize yakışır bir duruş" beklentisi vardı, askerimizin başına çuval geçirilmesine rağmen hükümetin başı Amerika'dan yana düştü.
Bütün bu meselelerde, AKP hükümeti ile onlara destek çıkan odaklar arasındaki "al gülüm-ver gülüm hesabı"yla bugünlere gelindi.
Lakin iş, Kıbrıs meselesinde sıkışıverdi; Annan Planı çerçevesinde KKTC'den vazgeçilmesi noktasına dayandı.
AB, Annan planı diyor. ABD, Annan planı diyor. BM, Annan planı diyor. IMF, Annan planı diyor. TÜSİAD, Annan planı diyor. AKP tarafından "borçları ötelenen iri kartel" ile "yandaş küçük kartel" medyalar da Annan planı diyor. Bunun için de "önce Denktaş'ın kellesi" deniyor hep bir ağızdan.
Böyle bir ortamda AKP'nin, "Sizin de, Annanınızın da?" demeye ne yüreği var, ne niyeti.
AKP'ye yanaşık Yeni Şafak'tan Ali Bayramoğlu geçen Perşembe, Denktaş'ı "çözümsüzlük aktörü" olarak tanımlayarak, "görüşmecilikten nasıl alınması gerektiği"ni salık veriyor hükümete. Nitekim Erdoğan, Denktaş'a Özbekistan'dan el-ense çekiyor; danışmanlarını değiştirmesi mesajıyla "kızım sana söylüyorum gelinim sen işit" kabilinden "görüşmecilikten çekilmesi" sinyali gönderiyor. Denktaş ise, "ilk defa açık rest"le karşılık veriyor.
İşler "ilk defa gerçekten bir yerde tıkanıyor."
"Sıcak temas noktası"nda? İster "yavruvatan"dan olsun, ister "anavatan"dan olsun "toprak verilmez" noktasında tıkanıyor.
AKP'nin akıldâneleri, "Annan planı çerçevesinde verilir, verilir" diyor. Ama KKTC'deki "geleneksel hesap" Ankara'ya uymuyor.
"Türkiye'deki devlet iktidarı-siyasi iktidar ayrışması, bu iki iktidar arasındaki güç dengeleri ve çatışmalar, devlet iktidarının statükocu ve otoriter tavrı Kıbrıs'ın, AB meselesinin üzerindeki dev şemsiyeyi oluşturuyor. Kıbrıs seçimleri bu açıdan son derece önemliydi? Ama olmadı, Kıbrıs seçimleri değişimcilere yeterli rahat sağlayamadı" diyor Bayramoğlu. Hükümete 1 Mayıs 2004 AB tarihini hatırlatıyor.
KKTC kavşağı, hem AKP'nin, hem de Türkiye'nin kavşağıdır.
KKTC kavşağı, içteki ve dıştaki zinde güçlerle "ilk defa gerçek sıcak temas noktası"dır. AKP geleneksel devlet rotasını, ister "yavruvatan"dan olsun, ister "anavatan"dan olsun "toprak verilmez" noktasından "toprak verilir" noktasına çevirirse, nelerin olabileceğini varın siz düşünün.
AKP, AB'nin Brüksel'deki "hayali pirinç"ine gitmekle "KKTC'deki ve evdeki bulgur"dan olmak arasında bocalayarak veya sırtını Annancı AB ve ABD'ye dayayarak ne KKTC'yi, ne Türkiye'yi, ne de kendisini koruyabilir. AKP, maalesef "Kuvay-ı Milliye ruhundan yoksunluk, milli ekonomik modelsizlik, projesizlik ve yüreksizlik" sebebiyle bu vahim evhama kapılarak Annancı olup çıktı.
Dolayısıyla KKTC'nin ve Türkiye'nin gerçekten kurtulması için; AKP hükümetinin, Anancılara "Sizin de, Annan'ınızın da?" dersem yüzüme tüm kapılar kapanır evhamından kurtulması lazımdır. Benden hatırlatması?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019