Cumhurbaşkanı Sezer içinde bulunulan kritik ortamda, fakat daha çok AB ile ilgili konularda danışmalarda bulunmak üzere 7 Haziran günü Mecliste temsil edilen parti genel başkanlarıyla Köşk'te bir toplantı yapacağını açıkladı. Biz 30 Mayıs MGK toplantısının; Cumhurbaşkanı'nın 7 Haziran'da gerçekleştireceğini ifade ettiği "zirve" dolayısı ile bir anda ikinci plâna düştüğünü ifade etmiştik. "Keşke 'Köşk Zirvesi', MGK toplantısından önce yapılsa idi. Önce yapılsaydı da tarafların bulunduğu mevziler tamamen netleşerek MGK toplantısına girilse idi" demiştik. Siz bakmayın içerdeki Avrupalılar ile onların medyadaki yamağı AB müşevviklerinin "MGK AB yolunu açtı, idama, Kürtçe'ye yeşil ışık yaktı" çığlıklarına. Yoğun bir dezenformasyon savaşı yaşıyoruz. İmparatorluğun son yıllarında hariciye, dil bildikleri için Fenerli Rum beylerin elinde idi. Neyi, ne derece doğru tercüme ederek aktardıklarını bir hayli bedel ödedikten ve onca acı tecrübeden sonra öğrenmiş olduk. Farkındaysanız MGK toplantısından önce "çok satılan" basın koro halinde "Hess formülü-Kurs formülü" ortaya attı. Güya asker idamın müebbete çevrilmesine de, Kürtçe yayın ve eğitime de onay veriyordu. Toplantıda tabii bu paranoyak formüllerin ikisi de görüşülmedi. Fakat toplantı daha biter bitmez Cumhuriyet'in yeni Fenerlileri, İmparatorluğun Fenerlilerine rahmet okuturcasına tercüme faaliyetine giriştiler. MGK'nın Türkçe yazılmış metnini bize tekrar, yâni Türkçe'den Türkçe'ye tercüme ettiler. Onlara göre asker AB'ci idi, her şeye olur diyordu. Yeni "Fenerli beyler"in amacı açıktır. 1) Tüy yatımına giderek askeri pasifize etmek, 2) Taa oralardan sözde radikal telgraflar çekerek Çin fiyaskosunu tabanına mazûr göstermek isteyen Bahçeli'yi etkilemek, "Bak asker bile yumuşadı, daha fazla ısrar etme" demek. 30 Mayıs toplantısı MGK'nın aslında; kırık omurgalı, çatlak kaburgalı demokrasimizin daha fazla teklememesi ve tökezlememesi için giydirilmiş bir çelik korse olduğunu açıkça gözler önüne sermesi bakımından baha biçilmez dersler vermiştir. Fakat hayrettir, Başbakan ile Birinci Yardımcısı'nın bulunmadığı bir zamanda MGK'nın oldukça önemli bir toplantı yapmış olması; nedense "seçilmiş" edebiyatından zevk alanlar ve şakşakçıları tarafından hiç de yadırganmış gibi görünmüyor. MGK'nın Türk siyasetindeki profilinin iyice alçaltılması hâttâ yok edilmesini öneren AB'nin bile son durumdan memnun olduğu fark ediliyor. Askerin ılımlı bir "müsbet çekimser" tavır takındığını görüyoruz. Son bir aydır daha yüksek sesle "Önce koalisyon partileri idam ve ana dilde yayın ve eğitim konularında tavır belirleyip fikir birliğine varsınlar. Biz ondan sonra görüşümüzü söyleriz" seçeneğini dillendirmekteler. Çok mu fazla renksiz-hareketsiz davranıyorlar? Halbuki havanın iyice bulandığı bu zaman diliminde daha net olmaları gerekmez mi? Bahçeli'nin Pekin şartları ve MGK'nın OHAL'i kaldırması aslında AB'nin istekleri değil mi? İç hukukumuzu AB'nin isteklerine göre mi düzenleyeceğiz? Sosyal şartlarımız, güvenlik gereklerimiz Ankara'dan değil de Brüksel'den mi daha iyi görünüyor? "Dosya meclise getirilsin" demek başka, "Öcalan asılmalıdır" demek başkadır. İlki, tribünlere oynamak, bağcı dövmektir. Yüksek Askerî Şûra'nın Ağustos toplantısının yaklaşması ve komuta kademesinde gerçekleşecek "muhtemel" değişiklikler, "gerekirse 1000 yıl sürecek olan" kararlılığı etkilememelidir. Bu 1000 yılın içinde vatanın ve milletin sömürgeleştirilmemesi, köleleştirilmemesi de vardır.
Kimse, işgal etmiş olduğu koltuğun bir süre daha kendinde bırakılması karşılığı sessiz kalma vebalini çok fazla taşıyamaz. Bu arada MGK'da dengelerin değiştiğini, Cumhurbaşkanı Sezer'in insiyatifi yavaş yavaş ele almak için bir takım testler yapmaya başladığını görüyoruz. Klâsik Cumhurbaşkanı-asker (yâni atanmışlar) koalisyonu önümüzdeki günlerde muhtemelen çatlayacaktır. (Cumhurbaşkanı "atanmamıştır" mı diyorsunuz?)
Korkarım asker, fırlatılan anayasa kitapçığı olayına rağmen "mecburen" vukubulacak bir hükümet-Cumhurbaşkanı birlikteliği karşısında kendisini oldukça yalnız hissetmeye başlayacaktır yakın bir gelecekte.
Kimse, işgal etmiş olduğu koltuğun bir süre daha kendinde bırakılması karşılığı sessiz kalma vebalini çok fazla taşıyamaz. Bu arada MGK'da dengelerin değiştiğini, Cumhurbaşkanı Sezer'in insiyatifi yavaş yavaş ele almak için bir takım testler yapmaya başladığını görüyoruz. Klâsik Cumhurbaşkanı-asker (yâni atanmışlar) koalisyonu önümüzdeki günlerde muhtemelen çatlayacaktır. (Cumhurbaşkanı "atanmamıştır" mı diyorsunuz?)
Korkarım asker, fırlatılan anayasa kitapçığı olayına rağmen "mecburen" vukubulacak bir hükümet-Cumhurbaşkanı birlikteliği karşısında kendisini oldukça yalnız hissetmeye başlayacaktır yakın bir gelecekte.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hüseyin Mümtaz / diğer yazıları
- Ekonomi, İslam ve Rusya / 01.04.2006
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002
- Küresel aktörler, bölgesel piyonlar / 20.12.2005
- 'Namkör' kedi / 16.07.2002
- Cılkı çıkan siyaset / 15.07.2002
- İsmail Cem'in sakladıkları / 14.07.2002
- Cem fotoğrafları / 13.07.2002
- Vitesten atan siyaset / 12.07.2002
- Freni patlayan siyaset / 11.07.2002
- "Nankör kedi" / 10.07.2002
- "Bindir bir alamete" politikası / 09.07.2002