Türkiye'de ve dünyada sürekli büyüme rakamları açıklanıyor. Bizler de sık sık yazdığımız yazılarda bu rakamların yanlışlığından ve bu büyümelerin "hormonlu" yani şişirilmiş olduğundan bahsediyoruz. Bu tür hormonlu rakamların ekonomiye faydadan çok zarar getirdiğini artık söylememize gerek yok herhalde. Çünkü dünya çapında bir büyümeden bahsedilmesine rağmen başta ABD olmak üzere bütün dünya piyasalarını sarsan son kriz, zararı gözler önüne seriyor. Ülkemiz için de durum aynı?Bu tür hormonlu rakamlar yaşanan ve de yaşanacak krizleri gizlemek ve ertelemekten, hatta zararlarını büyütmekten başka bir işe yaramaz. Hastalık zamanında teşhis edilecek ki alınacak önlem ekonomi kangrenleşmeden, kanserleşmeden önce alınsın. Yoksa iş işten geçmiş olabilir.Ülkemizdeki durumu ele alırsak, vatandaşın kullandığı tüketici kredileri ve kredi kartları toplamı 92 milyar YTL. İş adamlarımızın, belediyelerin? aldığı kredileri de ilave ettiğimizde rakam oldukça fazla. Bu bazda, bankaların müşterilerden toplam alacağı 261,4 milyar YTL. Dilerseniz biz sadece tüketici üzerinden hesabımızı yapalım.Bir işadamı derneğinin yaptığı araştırma, Türkiye'deki ailelerin yüzde 45'inin borçlu olduğunu ortaya koyuyor. Yine Türkiye'deki kredi kartı müşterilerinin, 12 milyon kredi kartını son ödeme tarihinde ödemeyip borç taktıkları ifade ediliyor. Hacizlikler de bir hayli fazla. Diğer tüketici kredilerinde de durum farklı değil.92 milyar YTL'lik bir tüketim yapılmış ve bu tüketim varolan parayla değil, geleceğe dair borçlanarak yapılmış ve vatandaşın çoğu asli ihtiyaçlarını karşılamak için kullandığı bu krediyi ya ödeyemiyor, ya da ödemekte zorluk çekiyor. Ödese bile taksitli kredi ödeme durumundan dolayı gelecekte elde edeceği gelirini bu borca ve faizlerine ipotek etmiş durumda. Yani piyasada suni solunumla yapılan bir tüketim var, bu tüketim de geleceği ipotek altına alıyor. Bu şekilde vatandaş araba almış, ev almış ya da gıda, giyim ihtiyacını karşılamış. Oluşan bu suni teneffüslü tüketim piyasada yalancı bir pazar oluşturmuş. Bu yalancı ve daha bedeli ödenmemiş pazara üretici üretim yaparak malını ve hizmetini sokmuş. Bu da büyüme rakamının önemli bir kısmını oluşturmuş. Sizce içi boş ve vatandaşın geleceğini ipotek altına alan bu büyüme sağlıklı bir büyüme midir? Yaptığı tüketim karşılığı aldığı krediyi ödeyemeyen vatandaşlarımızın sayısı katlanarak artıyor. Bu sebeple yakın bir gelecekte ülkemizde de yaşanacak tüketim merkezli bir krizi göremiyor muyuz?Bugün ülkemizde ekonomik bir büyüme yok, sanal ve hayali bir pazarda ekonomiyi gömmek var.ABD'deki krizin sebebi de bu tür hormonlu büyüme rakamlarıydı. Vatandaş sürekli faizli kredilerle tüketime teşvik edildi. ABD halkı ev aldı, araba aldı, ihtiyaçlarını karşıladı, ama borçlar geri ödenme noktasına geldiğinde sistem çöktü. ABD halkının sadece kredi kartı borcu 915 milyar dolar. İngiltere'de de Independent Gazetesi'nde "İngiltere'de 9 milyonu aşkın bireyin kredi kartı borçları ve mortgage ödemelerini karşılamakta zorlandığı'' ifade ediliyor.Yani Türkiye'de yaşanan, halkın geleceğini ipotek altına alarak gerçekleştirilen hormonlu büyüme sadece ülkemize ait olan bir hadise değil, ABD ve İngiltere başta olmak üzere Kapitalizm'in etkisinde olan bütün ülkelerin yaşadığı bir tablo.Tüm dünyada var olduğu iddia edilen büyümenin içi tamamen boştur, rakamlar yanıltıcıdır ve yanlıştır. ABD bu gerçeği fark ettiği için Milli Ekonomi Modeli'nden alıntı yaparak tüketimi reel olarak teşvik kararı aldı, ama bu önlem de tam olarak yeterli olmayacaktır. ABD bu önlemi almıştır, ama Kapitalizm'in temel yanlışlarına hala devam etmektedir.Dikkat ederseniz, bu yazımda hormonlu büyümeyi sadece sanal tüketim bazlı ele aldım. Bir de ülkemizde büyüme rakamlarına, hammaddesinin çoğu ithalata dayalı olan üretim kalemlerimizin de ilave edildiğini hatırlarsak, sadece tüketimde değil, üretimde de hormonun boyutu oldukça ciddidir.Büyüme rakamları hesaplamasından ithal olan her şeyi düşelim; geleceğe yönelik borçlanarak tüketilen mamul ve hizmetleri de düşelim, stokları da düşelim ve bir de tarım ürünlerini üretim bazlı değil de reel olarak satılan bazda ele alalım ve bir daha hesaplayalım, büyüyor muyuz, yoksa batıyor muyuz? Sağlıklı ve sürekli büyümenin formülünü Prof. Dr. Haydar Baş, dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'nde ortaya koymaktadır.Uzun bir konu ama kısaca özetlemek gerekirse; sosyal devlet projeleriyle tüketim desteklenecektir -500 YTL vatandaşlık maaşı, 2000 YTL asgari ücret, doğum parası, çocuklara burs, annelere emeklilik, 100 milyarın altında geliri olanlardan verginin kaldırılması, dolaylı verilerin kaldırılması vs-, bu teşvik devletin senyoraj geliri ve vergi gelirleriyle temin dilecektir, devlet kendi parasını kullanacağından artık borçlanmayacak ve bütçe giderlerinden en önemlisi olan faiz yükünden kurtulacaktır, üretim sıfır faizli kredi ile desteklenecek ve üretim maliyetleri aşağıya çekilerek desteklenecek, tüketim desteklendiği için üretici artık iç pazarda satış sorunu yaşamayacaktır. Diğer önemli bir husus ise üretim hammaddesi olarak 3 katrilyon dolarlık yerli maden kaynağımız devreye sokulacak. Tüketim arttıkça üretim artacak, devletin vergi gelirleri de artacak ve üretim büyümesi sebebiyle ekonomi reel olarak büyüdüğü için devlet büyüme nispetince tekrar senyoraj geliri elde edecektir.Dikkat ederseniz Milli Ekonomi Modeli'nde ne geleceği ipotek altına alan bir tüketim, ne de ithalata ve yüksek maliyete dayalı bir üretim var.İşte sağlıklı sürekli büyüme böyle sağlanır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025