Türkiye'nin bahtı ve bahtsızlığı

Milletlerin ayakta kalabilmesi ve ilelebet var olabilmesi için birkaç "olmazsa olmaz umde" var.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, epeyce zamandan beri bu temellere dikkat çekiyor, bu bağlamda herkesi hassas olmaya çağırıyor.Neler bunlar? Aile, Devlet, Vatan, Ordu, Adalet, Din?Bu ana esaslara zaman zaman, bağımsızlık, laiklik, sosyal devlet, sosyal hukuk, soysal adalet, senyoraj hakkı, emek, üretim, milli kimlik gibi gerçekleri de ilave ederek öne çıkartıyor.Bunlar korunması gereken temeller.Sivil-asker herkese, milletin her bir vatan evladına lazım olan gerçekler. Bunlar, siyaset erbabının da koruması gereken değerler, devlet erkanının da, millet evladının da? Bunlar, mevkiimiz, makamımız, rütbemiz, koltuk, akıl ve bilgi düzeyimiz ne olursa olsun, her birimizin koruması ve hassasiyet göstermesi gereken temeller.Bu ana temelleri koruyup kollamayan milletler, her şeylerini kaybederler. Devletleri de ellerinden gider, vatanları da? Toprakları, ayaklarının altından kum taneleri gibi kayar.Türk milleti, son yıllarda maalesef bu bahtsızlığı yaşıyor.Vatanı koruması gereken siyaset erbabı vatanı satıyor? Parsel parsel, köy köy, yöre yöre? Türkiye'nin tapuları ecnebilere devrediliyor; siyasi emlakçı ve komisyoncular iftihar ediyor.Aileyi, nesli, harsı ve namusu koruması gerekenler, AB aklıyla zinaya imkan tanıyan düzenlemelere imza çakıyor. Domuz etinin dana eti gibi satılmasına izin veriyor.Milleti, köylüyü, çiftçiyi, tarımı, toprağı, buğdayı, pancarı, fındığı, çayı, emeği ve ekmeği koruması gereken siyaset erbabı, millete can çekiştiriyor. AB ve ABD çiftçisinin yararına hizmet veriyor, yasal düzenlemeler getiriyor.MHP-DSP-ANAP koalisyonu döneminde de vaziyet buydu, son iki dönemlik AKP iktidarında da durum bu. Devleti koruması gereken siyaset erbabı, AB ve ABD şefleriyle devlete ve yargıya sopa çektirmeyi, yanı sıra ahenk içinde olması gereken devlet kurumlarını kavgaya tutuşturmayı vazife kabul ediyor.Devlet çarkı aylardan beri böyle dönüyor.Mutfak yanıyor, millet dağılıyor, umutlar tükeniyor, Hazine borca faize battıkça batıyor; devlet çarkını ahenk içerisinde çevirmesi gerekenler vakti kavga ile, gürültüyle geçiriyor.Bu kavga, problemlere ilişkin çözümsüzlük ve projesizlikten diyeceğim? Ama artık hiç kimsenin böyle bir bahanesi yok, olmaz da? Kimse çözüm yolu bilmiyoruz, çare bulamıyoruz, görmüyoruz diyemez. Çünkü bu vatan topraklarında çözüm var, bu yüce milletin evlatları arasında çözüm sahibi "hayırlı evlat" var? O da Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Onun projesi, programı, modeli gün gibi açık, güneş gibi aydınlık? Dünya bilim adamları bu çözümü konuşuyor, baş tacı ediyor. Rusya'dan ABD'ye kadar birçok dünya devleti bu modeli uygulamaya koyuyor, Prof. Dr. Baş'ın projelerinden kendine pay alıyor. Ankara'dakilerin artık "çözümsüzlük" diye bir bahaneleri olamaz; bu raddeden sonra artık "cehalet" geçerli bir mazerete değildir!Cehalet bahanesi ortadan kalktı ise; geriye kalıyor basiretsizlik ve nasipsizlik? Türkiye'nin bölge şartları ve içinde debelendiği olaylar göz önüne alındığında, vaziyeti "basiretsizlik ve nasipsizlik"le kurtarmak veya izah etmek de mümkün değildir.Milletimizin ekseriyetinin olduğu kadar, benim de endişem, devlet ve milletimizin, M. Kemal Atatürk'ün deyişiyle "dalalet ve hatta hıyanet" eksenli bir vahim pozisyonla karşı karşıya kalmış olmasıdır. Durum bu olsa bile, vatan, millet ve devlet, yine yüce milletimizin azmi ve kararı ile kurtulacaktır. Bu bağlamda BTP, Türkiye'nin şansı ve bahtıdır.