Samed ne demektir?
Davud bin Kasım el-Caferi'den, dedi ki: İmam Muhammed Taki aleyhisselam'a: "Kurbanınız olayım, "Samed" ne demektir?" dedim
30.04.2025 00:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Davud bin Kasım el-Caferi'den, dedi ki: İmam Muhammed Taki aleyhisselam'a: "Kurbanınız olayım, "Samed" ne demektir?" dedim.
Buyurdular ki: "Az, çok her şeyde başvurulan efendi demektir."
Cabir bin Yezid el-Cofi'den, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam'a tevhidle ilgili bir şey sordum.
Buyurdular ki: "Allah'ın çağrıldığı isimleri çok ulu ve çok yücedir, çünkü hakikati yücedir. O birdir, birliğinde tektir. Sonra onu (birliği) yarattığında tatbik etmiştir. O halde O birdir, ihtiyaçsızdır (sameddir), kusursuzdur (kuddusdur), her şey O'na kulluk eder, her şey O'na başvurur, ilmi her şeyi kuşatmıştır."
Yakub bin Cafer el-Caferi'den, dedi ki: Hz. Ebu İbrahim (İmam Musa bin Cafer) aleyhisselam'ın huzurunda; Allah Tebareke ve Teala'nın dünya semasına indiğini iddia eden bir grup anıldı.
Buyurdular ki: "Allah inmez, inmeye ihtiyaç duymaz. Bakışı yakın ve uzak için aynıdır; ne uzak olan O'na yakınlaşır, ne de yakın olan Ondan uzaklaşır. O hiçbir şeye ihtiyaç duymaz; tersine O'na ihtiyaç duyulur. İhsan edendir, O'ndan gayri bir ilah yoktur, yenilmezdir ve hikmet sahibidir.
Allah Tebareke ve Teala'yı inmekle vasfedenlerin sözüne gelince, bunu, ancak O'na eksilme ve artma nispetinde bulunanlar der. Her hareket eden ise bir hareket ettirene veya hareket etme vesilesine muhtaçtır.
Allah hakkında kötü zanlarda bulunan helak olur. O'nu vasfederken; eksilme, artma, hareket etme, hareket ettirilme, zail olma, inme, kıyam etme ve oturma şeklinde bir sınırlamadan sakının.
Allah, vasfedenlerin vasfetmesinden, niteleyenlerin nitelemesinden, hayalcilerin hayalinden çok yüce, çok üstündür. "Sen, O mutlak galip ve engin marhamet sahibine güvenip dayan ki, O seni (namazda) ayakta dururken ve secde edenler arasında dolaşırken görmektedir."
Yakub bin Cafer'den, dedi ki: Hz. Ebu İbrahim (İmam Musa bin Cafer) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Ne O'na "kaimdir." derim ki, yerinden ayırmış olayım; ne de O'nu bulunabileceği bir mekânla sınırlıyorum. O'nu bünye ve uzuvların hareket etmesiyle de sınırlamıyorum. O'nu dudak açığından çıkan konuşmayla da sınırlamıyorum. Hayır, Allah Tebareke ve Teala buyurduğu gibi; bir nefes alıp verme olmadan, "Ol." (der), o da O'nun meşiyetiyle hemen oluverir.
O ihtiyaçsızdır, tektir; O'na mülkünü hatırlatacak ve ilminin kapılarını açacak bir ortağa da ihtiyacı yoktur."
İsa bin Yunus'tan dedi ki: İbn-i Ebu'l-Evca, Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam ile olan bir söyleşilerinde şöyle dedi: "Allah'ı anıp işi gaibe havale ettin."
Bunun üzerine Hazret buyurdular ki: "Yazıklar olsun sana! Yaratıklarıyla beraber olan, onlara şah damarlarında daha yakın olan, konuşmalarını işiten, şahıslarını gören ve sırlarını bilen biri nasıl gaip olabilir?
İbn-i Ebu'l-Evca dedi ki: "O her yerde midir? O gökte olduğu zaman nasıl yerde olabilir? Yerde olduğu zaman nasıl gökte olabilir?"
Hazret buyurdular ki: "Sen (bu sözünle) bir yerden ayrılırken bir yeri dolduran, bir yeri de boşaltan yaratılmışı vasfetmektesin. Böyle olduğu için de o vardığı yerde, önce bulunduğu yerde ne olup bittiğini bilmez.
Ama şanı büyük, hâkim ve yargılayıcı olan Allah'tan ne bir yer boşalır ne de bir yer O'nunla dolar; hiçbir yer de O'na ötekine oranla yakın sayılmaz."
Muhammed bin İsa'dan, dedi ki: Hz. Ebu'l-Hasan Muhammed bin Ali aleyhisselam'a şöyle yazdım: "Allah beni size feda eylesin, bize rivayet edilmiştir ki: Allah bir yerde olurken, diğer bir yerde olmadan, Arş'a yerleşmiştir. Her gece de gecenin son yarısında dünya semasına iner. Yine rivayet edilmiştir ki: Arafe gecesinde iner sonra da yerine geri döner.
Bu arada bazı dostlarınız bu hususta demiştir ki: "Eğer O bir yerde olurken, başka bir yerde olmuyorsa; bu, hava O'na dokunup, kuşatır demektir. Hava ise ince bir cisimdir (maddedir), her şeyi kendi ölçüsüne göre kuşatır. Bu örnek gereğince övgüsü yüce Allah'ı hava nasıl kuşatabilir?"
Bunun üzerine Hazret (cevaben) yazdılar ki: "Bunun bilgisi O'nun katındadır. O bunu en güzel şekilde takdir etmektedir. Bil ki, O dünya semasında olduğu zaman Arş'ta olduğu gibidir. Varlıklar; ilim, kudret, mülkiyet ve kuşatma açısından O'nun karşısında hep aynı konumdadırlar."
Buyurdular ki: "Az, çok her şeyde başvurulan efendi demektir."
Cabir bin Yezid el-Cofi'den, dedi ki: Hz. Ebu Cafer (İmam Muhammed Bâkır) aleyhisselam'a tevhidle ilgili bir şey sordum.
Buyurdular ki: "Allah'ın çağrıldığı isimleri çok ulu ve çok yücedir, çünkü hakikati yücedir. O birdir, birliğinde tektir. Sonra onu (birliği) yarattığında tatbik etmiştir. O halde O birdir, ihtiyaçsızdır (sameddir), kusursuzdur (kuddusdur), her şey O'na kulluk eder, her şey O'na başvurur, ilmi her şeyi kuşatmıştır."
Yakub bin Cafer el-Caferi'den, dedi ki: Hz. Ebu İbrahim (İmam Musa bin Cafer) aleyhisselam'ın huzurunda; Allah Tebareke ve Teala'nın dünya semasına indiğini iddia eden bir grup anıldı.
Buyurdular ki: "Allah inmez, inmeye ihtiyaç duymaz. Bakışı yakın ve uzak için aynıdır; ne uzak olan O'na yakınlaşır, ne de yakın olan Ondan uzaklaşır. O hiçbir şeye ihtiyaç duymaz; tersine O'na ihtiyaç duyulur. İhsan edendir, O'ndan gayri bir ilah yoktur, yenilmezdir ve hikmet sahibidir.
Allah Tebareke ve Teala'yı inmekle vasfedenlerin sözüne gelince, bunu, ancak O'na eksilme ve artma nispetinde bulunanlar der. Her hareket eden ise bir hareket ettirene veya hareket etme vesilesine muhtaçtır.
Allah hakkında kötü zanlarda bulunan helak olur. O'nu vasfederken; eksilme, artma, hareket etme, hareket ettirilme, zail olma, inme, kıyam etme ve oturma şeklinde bir sınırlamadan sakının.
Allah, vasfedenlerin vasfetmesinden, niteleyenlerin nitelemesinden, hayalcilerin hayalinden çok yüce, çok üstündür. "Sen, O mutlak galip ve engin marhamet sahibine güvenip dayan ki, O seni (namazda) ayakta dururken ve secde edenler arasında dolaşırken görmektedir."
Yakub bin Cafer'den, dedi ki: Hz. Ebu İbrahim (İmam Musa bin Cafer) aleyhisselam şöyle buyurdular: "Ne O'na "kaimdir." derim ki, yerinden ayırmış olayım; ne de O'nu bulunabileceği bir mekânla sınırlıyorum. O'nu bünye ve uzuvların hareket etmesiyle de sınırlamıyorum. O'nu dudak açığından çıkan konuşmayla da sınırlamıyorum. Hayır, Allah Tebareke ve Teala buyurduğu gibi; bir nefes alıp verme olmadan, "Ol." (der), o da O'nun meşiyetiyle hemen oluverir.
O ihtiyaçsızdır, tektir; O'na mülkünü hatırlatacak ve ilminin kapılarını açacak bir ortağa da ihtiyacı yoktur."
İsa bin Yunus'tan dedi ki: İbn-i Ebu'l-Evca, Hz. Ebu Abdullah (İmam Cafer Sadık) aleyhisselam ile olan bir söyleşilerinde şöyle dedi: "Allah'ı anıp işi gaibe havale ettin."
Bunun üzerine Hazret buyurdular ki: "Yazıklar olsun sana! Yaratıklarıyla beraber olan, onlara şah damarlarında daha yakın olan, konuşmalarını işiten, şahıslarını gören ve sırlarını bilen biri nasıl gaip olabilir?
İbn-i Ebu'l-Evca dedi ki: "O her yerde midir? O gökte olduğu zaman nasıl yerde olabilir? Yerde olduğu zaman nasıl gökte olabilir?"
Hazret buyurdular ki: "Sen (bu sözünle) bir yerden ayrılırken bir yeri dolduran, bir yeri de boşaltan yaratılmışı vasfetmektesin. Böyle olduğu için de o vardığı yerde, önce bulunduğu yerde ne olup bittiğini bilmez.
Ama şanı büyük, hâkim ve yargılayıcı olan Allah'tan ne bir yer boşalır ne de bir yer O'nunla dolar; hiçbir yer de O'na ötekine oranla yakın sayılmaz."
Muhammed bin İsa'dan, dedi ki: Hz. Ebu'l-Hasan Muhammed bin Ali aleyhisselam'a şöyle yazdım: "Allah beni size feda eylesin, bize rivayet edilmiştir ki: Allah bir yerde olurken, diğer bir yerde olmadan, Arş'a yerleşmiştir. Her gece de gecenin son yarısında dünya semasına iner. Yine rivayet edilmiştir ki: Arafe gecesinde iner sonra da yerine geri döner.
Bu arada bazı dostlarınız bu hususta demiştir ki: "Eğer O bir yerde olurken, başka bir yerde olmuyorsa; bu, hava O'na dokunup, kuşatır demektir. Hava ise ince bir cisimdir (maddedir), her şeyi kendi ölçüsüne göre kuşatır. Bu örnek gereğince övgüsü yüce Allah'ı hava nasıl kuşatabilir?"
Bunun üzerine Hazret (cevaben) yazdılar ki: "Bunun bilgisi O'nun katındadır. O bunu en güzel şekilde takdir etmektedir. Bil ki, O dünya semasında olduğu zaman Arş'ta olduğu gibidir. Varlıklar; ilim, kudret, mülkiyet ve kuşatma açısından O'nun karşısında hep aynı konumdadırlar."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.