Kulun kalbi temiz olursa, Peygamber’i rüyasında görür
Hakk'ın yaptığı işlerde kadere sığınma. Kader içinde cereyan eden işlere de elini, dilini karıştırma
30.04.2025 00:14:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Hakk'ın yaptığı işlerde kadere sığınma. Kader içinde cereyan eden işlere de elini, dilini karıştırma.
Tek başına oturup, Kur'ân ve hadîsle meşgul olan azdır. Halkı bırakıp Hak'la ünsiyet eden Allah'ın kulları, sayı ile gösterilecek kadar azdır.
Şüphesiz o kulların halka yönelen bir tarafı da vardır, ama onlar, daha ziyade Hakk'a yakındır.
Onlar paktır. Halka dönmelerinin bir sebebi de gerek kendilerine gerekse başkalarına Allah için iyiliği anlatmaktır. Onlar büyük zâtlardır. Yaptığınız her işi bilirler. Onlardan saklı hiçbir şey yapmanız kabil değildir. Onlar bazen hatırınızdan geçeni söylerler. Evinizde, onlardan saklı cereyan eden hâdiseleri anlatırlar.
Akıllı ol; sonra sana yazık olur. Cahil hâlinle Allah yolcularına zahmet verme. Şahsına göre ahkâm çıkarır, sonra halka karşı konuşursun. Bu o kadar kolay iş değil. Zahir ve bâtın hükümlerini özüne kaplamış olman lâzım. Sonra her şeye karşı bir gına duyacaksın. Daha sonra halka hitap etme yetkisi için iki zaruretten biri olmalı.
O iki zaruretin biri: Bulunduğun ülkede halka öğüt vermeye senden daha layık kimsenin bulunmayışı.
Diğer zaruret ise, kalp yönünden emir almış olmak... Bu zaruretlerin mevcut olduğu zaman makamın yükselir, halkı Halik'a götürürsün.
Helak içindesin, saf ve temiz olduğunu söylersin. Halbuki kir içindesin.
Saf odur ki, içini temiz tuta. Dışı da Allah'ın Kitabı'na ve Peygamber'in sünnetine uya. Bu yolda olan kimsenin safiyeti arttıkça, vücut denizinden çıkar.
İdaresini O'nun ihtiyarına bırakır. Yersiz dileği ve isteği bırakmak, iç temizliğinden gelir.
Kulun kalbi temiz olursa, Peygamber'i (s.a.v) rüyasında görür; Peygamber ona yasakları söyler ve yapılacak işleri de emreder.
O kul öyle bir hâl alır ki, her yanı kalp olur. Bünyesinden tüm olarak ayrılır; kalp âlemine geçer. Dışı bırakır, iç âleminden işlerini yürütür. Saf ve temiz olur, kötülüğü kalmaz. Zahirdeki kabuk ortadan kalkar, iç ve öz olur.
Mâna yönünde Peygamber (s.a.v) ile olur. Kalbi onun önünde durur ve ondan terbiye alır. Eli Peygamber'in elinde olur. Peygamber, ondan hitap eder. O kul Peygamber'in önünde durur. Onun nuruna perdedar olur.
Kulun kalbinde olagelen hâdiseleri söküp atmak, koca dağları yerinden oynatmak kadar zordur. Bu birçok mücahedeye dayanır. Birçok darlıklara sabretmek, inen âfetlere metanetle karşı koymak icap eder.
Elinize geçmesi kabil olmayanı arama yolunu tutmayınız. Bu söylenen şeylerle amel ederseniz, size ne mutlu, işleriniz düzelir. Beyaz üzerindeki siyah noktalar gibi işleriniz açık görülür, Müslüman olursunuz. Bu söylenenleri yaparsanız, kıyamet günü kâfirler arasında değil, Müslümanlar arasında haşrolursunuz. Bu hâl ne kadar iyidir.
Cennetin içinde, hatta kapısında olmak ne iyidir. Felâket içine düşme tehlikelerini atlatmış olmanız ne iyi...
Tevazu sahibi olunuz. Gönlünüz engin olsun. Tevazu yükseltir. Böbürlenmek düşürür. Peygamber Efendimiz bu manada şöyle buyurdu: "Bir kimse Allah için tevazu sahibi olursa, Allah onu yükseltir."
Kalp, Hakk'ı anmaya devam ederse ona marifet, ilim, tevhid hâli, tevekkül duygusu ve Hakk'ın zâtından uzak olmama hâli verilir.
Daimî zikir, dünya ve âhiretin iyiliğini getirir. Zikrin devamı için kalbin sahih olması gerek. Kalp sıhhatli olunca Hakk'ı daima anar. Ve kalbin sahibi için her yanı ve cümle âzası zikre devam eder. Gözleri uyur, fakat kalbi, Hakk'ı zikre devam eder. Bu hâl, Peygamber'den miras alan kula gelir. Bu hâli Peygamberimiz sadık ümmetine bıraktı.
Bazı büyükler, geceleri zorla uyku uyumak isterlerdi. Sebebi sorulunca derlerdi ki: "Kalbim Rabb'imle olacak." Bazı büyükler de şöyle der: "İyi uykudan alınan feyiz ve ilham, Hak tarafından bir nevi peygamberlere gelen vahye benzer."
Bu mevzuda bir hadîs-i şerif de vardır. Kulun göz kuvveti, uyku âleminde daha iyi olur, çünkü kalp ile birleşir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Tek başına oturup, Kur'ân ve hadîsle meşgul olan azdır. Halkı bırakıp Hak'la ünsiyet eden Allah'ın kulları, sayı ile gösterilecek kadar azdır.
Şüphesiz o kulların halka yönelen bir tarafı da vardır, ama onlar, daha ziyade Hakk'a yakındır.
Onlar paktır. Halka dönmelerinin bir sebebi de gerek kendilerine gerekse başkalarına Allah için iyiliği anlatmaktır. Onlar büyük zâtlardır. Yaptığınız her işi bilirler. Onlardan saklı hiçbir şey yapmanız kabil değildir. Onlar bazen hatırınızdan geçeni söylerler. Evinizde, onlardan saklı cereyan eden hâdiseleri anlatırlar.
Akıllı ol; sonra sana yazık olur. Cahil hâlinle Allah yolcularına zahmet verme. Şahsına göre ahkâm çıkarır, sonra halka karşı konuşursun. Bu o kadar kolay iş değil. Zahir ve bâtın hükümlerini özüne kaplamış olman lâzım. Sonra her şeye karşı bir gına duyacaksın. Daha sonra halka hitap etme yetkisi için iki zaruretten biri olmalı.
O iki zaruretin biri: Bulunduğun ülkede halka öğüt vermeye senden daha layık kimsenin bulunmayışı.
Diğer zaruret ise, kalp yönünden emir almış olmak... Bu zaruretlerin mevcut olduğu zaman makamın yükselir, halkı Halik'a götürürsün.
Helak içindesin, saf ve temiz olduğunu söylersin. Halbuki kir içindesin.
Saf odur ki, içini temiz tuta. Dışı da Allah'ın Kitabı'na ve Peygamber'in sünnetine uya. Bu yolda olan kimsenin safiyeti arttıkça, vücut denizinden çıkar.
İdaresini O'nun ihtiyarına bırakır. Yersiz dileği ve isteği bırakmak, iç temizliğinden gelir.
Kulun kalbi temiz olursa, Peygamber'i (s.a.v) rüyasında görür; Peygamber ona yasakları söyler ve yapılacak işleri de emreder.
O kul öyle bir hâl alır ki, her yanı kalp olur. Bünyesinden tüm olarak ayrılır; kalp âlemine geçer. Dışı bırakır, iç âleminden işlerini yürütür. Saf ve temiz olur, kötülüğü kalmaz. Zahirdeki kabuk ortadan kalkar, iç ve öz olur.
Mâna yönünde Peygamber (s.a.v) ile olur. Kalbi onun önünde durur ve ondan terbiye alır. Eli Peygamber'in elinde olur. Peygamber, ondan hitap eder. O kul Peygamber'in önünde durur. Onun nuruna perdedar olur.
Kulun kalbinde olagelen hâdiseleri söküp atmak, koca dağları yerinden oynatmak kadar zordur. Bu birçok mücahedeye dayanır. Birçok darlıklara sabretmek, inen âfetlere metanetle karşı koymak icap eder.
Elinize geçmesi kabil olmayanı arama yolunu tutmayınız. Bu söylenen şeylerle amel ederseniz, size ne mutlu, işleriniz düzelir. Beyaz üzerindeki siyah noktalar gibi işleriniz açık görülür, Müslüman olursunuz. Bu söylenenleri yaparsanız, kıyamet günü kâfirler arasında değil, Müslümanlar arasında haşrolursunuz. Bu hâl ne kadar iyidir.
Cennetin içinde, hatta kapısında olmak ne iyidir. Felâket içine düşme tehlikelerini atlatmış olmanız ne iyi...
Tevazu sahibi olunuz. Gönlünüz engin olsun. Tevazu yükseltir. Böbürlenmek düşürür. Peygamber Efendimiz bu manada şöyle buyurdu: "Bir kimse Allah için tevazu sahibi olursa, Allah onu yükseltir."
Kalp, Hakk'ı anmaya devam ederse ona marifet, ilim, tevhid hâli, tevekkül duygusu ve Hakk'ın zâtından uzak olmama hâli verilir.
Daimî zikir, dünya ve âhiretin iyiliğini getirir. Zikrin devamı için kalbin sahih olması gerek. Kalp sıhhatli olunca Hakk'ı daima anar. Ve kalbin sahibi için her yanı ve cümle âzası zikre devam eder. Gözleri uyur, fakat kalbi, Hakk'ı zikre devam eder. Bu hâl, Peygamber'den miras alan kula gelir. Bu hâli Peygamberimiz sadık ümmetine bıraktı.
Bazı büyükler, geceleri zorla uyku uyumak isterlerdi. Sebebi sorulunca derlerdi ki: "Kalbim Rabb'imle olacak." Bazı büyükler de şöyle der: "İyi uykudan alınan feyiz ve ilham, Hak tarafından bir nevi peygamberlere gelen vahye benzer."
Bu mevzuda bir hadîs-i şerif de vardır. Kulun göz kuvveti, uyku âleminde daha iyi olur, çünkü kalp ile birleşir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.