Dünya jandarmalığına soyunmuş olan ABD, dünya üzerinde yeni hesap ve yap-bozların peşinde. Kendisi dünyayı satranç tahtası gibi kullanma peşinde. Hangi kartı nereye, ne zaman oynarsa sonuç alabilirim hesabı içinde. Hatayla oyun kendi aleyhine çevrildiğinde de tahtaya vurduğu gibi oyunu bozuyor, zorla oyunu tekrar başlatıp kendi lehine çevirmeye çalışıyor. Açıkça söylemek gerekirse "zalimin, şakşakçısı çok olur" mukabilinden etrafına toplanmış dalkavuk tipliler de ritmik tempo tutuyorlar. Karşısınada şu ana kadar ciddi bir rakip çıkmadı.
Son olarak da yeni bir piyon taşını daha ileri itti. Bakalım bu taşla nasıl bir hamle yapacak. Bu oyun Türkiye üzerine. Oynanan taş Fransız ihtilalinden bu yana (1789) hep gündem: Milliyetçilik belası.
ABD Dışişleri Bakanlığı 2001 yılına ait insan hakları raporunu yayınladı. Raporun Türkiye bölümünde Türkiye'de bazı insan hakları ihlallerinin yapıldığından bahsetti. Sadece bununla kalmayıp bir çok konuda Türkiye'yi suçlayıcı metin bu raporun içinde yer aldı. Fakat bu metinde ilk defa Türkiye de "Kürt azınlık" meselesinden bahsedildi. Etnik azınlıklara kısıtlamalar ve ayrımcılık uygulamasına devam edildiğinden bahsedildi.
Önce ikincisinden başlayalım isterseniz. Türkiye'de azınlık olarak tanınan toplumlar Rum, Ermeni ve Yahudilerdir. Rum ve Ermeniler Türkiye devleti sınırları içinde yaşayan ve hayallerinde bu ülke içinde büyük Bizans ve büyük Ermenistan olan iki azınlık gruptur. Zaman zaman da bu fikirlerini açıkça ilan etmekten çekinmiyorlar. Ülkemizde en rahat hayatı yaşıyorlar. Şimdi bunlara kısıtlama yapıldığı iddia ediliyor. (Ya kısıtlama yapılmasa neler olurdu?
Rahmetli Menderes'le Baykal'ın misali. Baykal, Menderes döneminde bir yolunu bulur ve Menderes'in yakasına yapışır. "Özgürlük istiyoruz" diyerek bağırır. Menderes "Demokratik bir ülkede Başbakan'ın yakasına yapışmış ve hesap soruyorsun. Bundan daha çok özgürlük olur mu"? diye cevap verir.
Şu anda Türkiye'deki Rum, Ermeni ve Yahudilerin işi bu örnekteki gibi.
Gelelim birince meseleye: Türkiye bağımsızlığını Lozan Antlaşmasıyla batıya karşı kabul ettirdi. Lozan Antlaşmasında 37. madde ile 45. maddeler azınlıklarla ilgili maddeler. 42. madde bu konuda azınlıkların kim olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor: "Türkiye hükümeti söz konusu azınlıkların kiliseleri, havraları, mezarlıkları ve öteki dini kurumlarına her türlü koruyuculuğu göstermeyi yükümlenir." Bu maddede azınlıkların kilise ve havralarından bahsedilir. Camilerinden bahsedilmez. Lozanda azınlık olarak gayr-ı müslimler gösterilmiştir. Hiçbir müslüman kitle azınlık olarak gösterilmemiştir. Bu, milletimizin bin yıllık Türk-İslam devlet geleneğinde mevcuttur. Osmanlı ve Selçuklular'da da hiçbir zaman müslüman kitleler azınlık sayılmamıştır. Ondan dolayı, Kürt kitlesi azınlık değildir. Bu ülkenin 1. sınıf vatandaşıdır. Bu topraklarda bin yıldır beraber yaşadık. Beraber müdafaa ettik. Aynı safta namaz kıldık. Aynı safta düşmana kurşun sıktığımız kardeşimizdir. Beraber kader birliği yaptık. Osmanlı Devleti'nde Türkler hiçbir zaman imparatorluk içinde çoğunlukta olmadığı halde gayri müslimler sayıca fazla olduğu dönemlerde bile tanımlamaları azınlıktı.
ABD hala bizim bağımsızlık anlaşmamız olan Lozanı imzalamadı. (Büyük Larousse). Şimdi resmen kabul etmediği bir devleti azınlıktı, çoğunluktu meselelerini gündem ederek yıpratmanın peşinde. Ülkemize tefrika tohumları ekmenin hesabında.
Merhum milli şairimizin söylediği gibi:
"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez".
Bu ülkenin havasından-suyundan, toprağından-tozundan faydalanan; vatan sevgisiyle bu topraklara sahip çıkan bütün vatan evlatlarına selam olsun.
Son olarak da yeni bir piyon taşını daha ileri itti. Bakalım bu taşla nasıl bir hamle yapacak. Bu oyun Türkiye üzerine. Oynanan taş Fransız ihtilalinden bu yana (1789) hep gündem: Milliyetçilik belası.
ABD Dışişleri Bakanlığı 2001 yılına ait insan hakları raporunu yayınladı. Raporun Türkiye bölümünde Türkiye'de bazı insan hakları ihlallerinin yapıldığından bahsetti. Sadece bununla kalmayıp bir çok konuda Türkiye'yi suçlayıcı metin bu raporun içinde yer aldı. Fakat bu metinde ilk defa Türkiye de "Kürt azınlık" meselesinden bahsedildi. Etnik azınlıklara kısıtlamalar ve ayrımcılık uygulamasına devam edildiğinden bahsedildi.
Önce ikincisinden başlayalım isterseniz. Türkiye'de azınlık olarak tanınan toplumlar Rum, Ermeni ve Yahudilerdir. Rum ve Ermeniler Türkiye devleti sınırları içinde yaşayan ve hayallerinde bu ülke içinde büyük Bizans ve büyük Ermenistan olan iki azınlık gruptur. Zaman zaman da bu fikirlerini açıkça ilan etmekten çekinmiyorlar. Ülkemizde en rahat hayatı yaşıyorlar. Şimdi bunlara kısıtlama yapıldığı iddia ediliyor. (Ya kısıtlama yapılmasa neler olurdu?
Rahmetli Menderes'le Baykal'ın misali. Baykal, Menderes döneminde bir yolunu bulur ve Menderes'in yakasına yapışır. "Özgürlük istiyoruz" diyerek bağırır. Menderes "Demokratik bir ülkede Başbakan'ın yakasına yapışmış ve hesap soruyorsun. Bundan daha çok özgürlük olur mu"? diye cevap verir.
Şu anda Türkiye'deki Rum, Ermeni ve Yahudilerin işi bu örnekteki gibi.
Gelelim birince meseleye: Türkiye bağımsızlığını Lozan Antlaşmasıyla batıya karşı kabul ettirdi. Lozan Antlaşmasında 37. madde ile 45. maddeler azınlıklarla ilgili maddeler. 42. madde bu konuda azınlıkların kim olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyor: "Türkiye hükümeti söz konusu azınlıkların kiliseleri, havraları, mezarlıkları ve öteki dini kurumlarına her türlü koruyuculuğu göstermeyi yükümlenir." Bu maddede azınlıkların kilise ve havralarından bahsedilir. Camilerinden bahsedilmez. Lozanda azınlık olarak gayr-ı müslimler gösterilmiştir. Hiçbir müslüman kitle azınlık olarak gösterilmemiştir. Bu, milletimizin bin yıllık Türk-İslam devlet geleneğinde mevcuttur. Osmanlı ve Selçuklular'da da hiçbir zaman müslüman kitleler azınlık sayılmamıştır. Ondan dolayı, Kürt kitlesi azınlık değildir. Bu ülkenin 1. sınıf vatandaşıdır. Bu topraklarda bin yıldır beraber yaşadık. Beraber müdafaa ettik. Aynı safta namaz kıldık. Aynı safta düşmana kurşun sıktığımız kardeşimizdir. Beraber kader birliği yaptık. Osmanlı Devleti'nde Türkler hiçbir zaman imparatorluk içinde çoğunlukta olmadığı halde gayri müslimler sayıca fazla olduğu dönemlerde bile tanımlamaları azınlıktı.
ABD hala bizim bağımsızlık anlaşmamız olan Lozanı imzalamadı. (Büyük Larousse). Şimdi resmen kabul etmediği bir devleti azınlıktı, çoğunluktu meselelerini gündem ederek yıpratmanın peşinde. Ülkemize tefrika tohumları ekmenin hesabında.
Merhum milli şairimizin söylediği gibi:
"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez".
Bu ülkenin havasından-suyundan, toprağından-tozundan faydalanan; vatan sevgisiyle bu topraklara sahip çıkan bütün vatan evlatlarına selam olsun.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Sarıhan / diğer yazıları
- Millet zengin olursa, devlet de zengin olur / 07.01.2011
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002