Önceki akşam, televizyonun karşısına oturmuş haberleri seyrediyorum. İlk haberde yüreğim cız ediyor. Çünkü haberin sunan kişinin haberi vermeden önceki yüz şekli, haberinde az-çok analizini yapar durumda.
Konu Ortadoğu meselesi, bölge Filistin...
Bundan sonrasını söylemeye gerek yok sanırım. Yine kan, yine gözyaşı, yine masum insanların başlarına yağmur misali yağdırılan bombalar. Her gün aynı manzara her gün aynı vahşet ve sesini duyuramayan milyonlar. Karşılarında ise, ayağına diken batsa bile mikrofon yutmuşçasına avazı çıktığı kadar bağıran kanlı elli İsrailliler.
Evet, bu vahşet 1947'li yıllardan beri her gün devam ediyor. Herhalde etmeye de devam edecek.
Bazen düşünmeden edemiyorum. Bu Filistinliler ne kadar büyük günah işlediler de Allah bunlara bu kadar büyük bir ceza verdi? Doğrusu bu sorunun cevabı bilinmeyen bir cevap değil. Filistin insanı, yüzyıl öncesinden başlayan bir dönemde kendi ülkesine gelen Yahudilere topraklarını satmaya başladı. Yahudiler, zamanla bu topraklarda önemli güç olmayı başardılar. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise İngiltere ve Amerika'nın ortak girişimleri sonucunda Filistin topraklarında bir İsrail devleti kuruldu. İşte o günden bu yana kan, gözyaşı, adam öldürme, toplu katliam, sürgün, vahşet... daha adını sayamadığımız her türlü zulüm çeşidi uygulandı ve uygulanıyor. Filistinliler, "Vatan sevgisi imandandır" düsturunu unutup; üç kuruşluk dünya menfaatine tamah etti. Sonucu, hüsran ve gözyaşı...
Peki, bu kadar zulüm gözümüzün önünde yaşanırken, ülkemizde yaşanan gaflete ne demeli?
Geçtiğimiz günlerde, "AB'ye uyum yasaları" adı altında bir çok yasa çıkarıldı. Bu yasaların içinde öyle bir yasa vardı ki kimseye duyurulmadan sessiz-sedasız meclisten geçirilip kabul edildi. Bu yasaların içerisinde ülke topraklarının azınlık vakıfların ve yabancılara satılması da vardı. Yani biz bugün Filistinlilerin yaptığı hatanın başlangıç dönemini yaşıyoruz. Filistin toprakları Tevrat'a göre, Arz-ı Mev'ud topraklarıdır. (Yahudilere vaat edilmiş topraklar) Bizim Güneydoğu topraklarımız da bu sınırların içerisine giriyor. Bugün, İsrailli iş adamları Harran bölgesinden dönüm dönüm toprak satın alıyor. Bütün bunlar yaşanırken, acaba diyorum, aynı kadere doğru mu sürükleniyoruz?
Anadolu toprakları sadece Arz-ı Mev'ud değildir. Hıristiyanların büyük ideali içinde de yer alır. Bu topraklar Hıristiyanlar için kutsaldır. Yazın Tarsus'a yaptığım gezide bunu açıkça gördüm. Avrupalı bir çok iş adamı kisveli insanlar bu bölgeye gelmişlerdi. Belediyeden toprak satın alma isteğinde bulundular. Bu bölgede yatırım yapmak istiyorlarmış. Aklıma hemen şu soru geldi. Niye başka bir yer değil de Tarsus? Çünkü, Tarsus, Hıristiyanlar için kutsal bir bölge. Hatta, Haçlı Seferleri sırasında bu bölgede bir de Haçlı krallığı kurulmuştu.
Ermeniler için Ağrı, efsaneleşmiş bir bölge. Adeta, Ağrı Dağı kutsallaştırılmış. Ermeniler'de Ağrı'nın ismi Ararat'tır. Doğu Anadolu, Batı Ermenistan olarak geçer. Bu ifadeler bizzat Ermenistan Kültür Bakanlığı'nın sitesinde yer alır.
Bunlar, Anadolu'da gözü olanlar listesinin küçük bir bölümü. Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış bir millet bunları ne çabuk unuttu. Bu milletin hafızası bu kadar zayıf mı?
Yoksa ülkemizde bir gaflet veya ihanet mi yaşanıyor?
Konu Ortadoğu meselesi, bölge Filistin...
Bundan sonrasını söylemeye gerek yok sanırım. Yine kan, yine gözyaşı, yine masum insanların başlarına yağmur misali yağdırılan bombalar. Her gün aynı manzara her gün aynı vahşet ve sesini duyuramayan milyonlar. Karşılarında ise, ayağına diken batsa bile mikrofon yutmuşçasına avazı çıktığı kadar bağıran kanlı elli İsrailliler.
Evet, bu vahşet 1947'li yıllardan beri her gün devam ediyor. Herhalde etmeye de devam edecek.
Bazen düşünmeden edemiyorum. Bu Filistinliler ne kadar büyük günah işlediler de Allah bunlara bu kadar büyük bir ceza verdi? Doğrusu bu sorunun cevabı bilinmeyen bir cevap değil. Filistin insanı, yüzyıl öncesinden başlayan bir dönemde kendi ülkesine gelen Yahudilere topraklarını satmaya başladı. Yahudiler, zamanla bu topraklarda önemli güç olmayı başardılar. II. Dünya Savaşı'ndan sonra ise İngiltere ve Amerika'nın ortak girişimleri sonucunda Filistin topraklarında bir İsrail devleti kuruldu. İşte o günden bu yana kan, gözyaşı, adam öldürme, toplu katliam, sürgün, vahşet... daha adını sayamadığımız her türlü zulüm çeşidi uygulandı ve uygulanıyor. Filistinliler, "Vatan sevgisi imandandır" düsturunu unutup; üç kuruşluk dünya menfaatine tamah etti. Sonucu, hüsran ve gözyaşı...
Peki, bu kadar zulüm gözümüzün önünde yaşanırken, ülkemizde yaşanan gaflete ne demeli?
Geçtiğimiz günlerde, "AB'ye uyum yasaları" adı altında bir çok yasa çıkarıldı. Bu yasaların içinde öyle bir yasa vardı ki kimseye duyurulmadan sessiz-sedasız meclisten geçirilip kabul edildi. Bu yasaların içerisinde ülke topraklarının azınlık vakıfların ve yabancılara satılması da vardı. Yani biz bugün Filistinlilerin yaptığı hatanın başlangıç dönemini yaşıyoruz. Filistin toprakları Tevrat'a göre, Arz-ı Mev'ud topraklarıdır. (Yahudilere vaat edilmiş topraklar) Bizim Güneydoğu topraklarımız da bu sınırların içerisine giriyor. Bugün, İsrailli iş adamları Harran bölgesinden dönüm dönüm toprak satın alıyor. Bütün bunlar yaşanırken, acaba diyorum, aynı kadere doğru mu sürükleniyoruz?
Anadolu toprakları sadece Arz-ı Mev'ud değildir. Hıristiyanların büyük ideali içinde de yer alır. Bu topraklar Hıristiyanlar için kutsaldır. Yazın Tarsus'a yaptığım gezide bunu açıkça gördüm. Avrupalı bir çok iş adamı kisveli insanlar bu bölgeye gelmişlerdi. Belediyeden toprak satın alma isteğinde bulundular. Bu bölgede yatırım yapmak istiyorlarmış. Aklıma hemen şu soru geldi. Niye başka bir yer değil de Tarsus? Çünkü, Tarsus, Hıristiyanlar için kutsal bir bölge. Hatta, Haçlı Seferleri sırasında bu bölgede bir de Haçlı krallığı kurulmuştu.
Ermeniler için Ağrı, efsaneleşmiş bir bölge. Adeta, Ağrı Dağı kutsallaştırılmış. Ermeniler'de Ağrı'nın ismi Ararat'tır. Doğu Anadolu, Batı Ermenistan olarak geçer. Bu ifadeler bizzat Ermenistan Kültür Bakanlığı'nın sitesinde yer alır.
Bunlar, Anadolu'da gözü olanlar listesinin küçük bir bölümü. Kurtuluş Savaşı'nı yaşamış bir millet bunları ne çabuk unuttu. Bu milletin hafızası bu kadar zayıf mı?
Yoksa ülkemizde bir gaflet veya ihanet mi yaşanıyor?
Recep Sarıhan / diğer yazıları
- Millet zengin olursa, devlet de zengin olur / 07.01.2011
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002