Geçtiğimiz Çarşamba günü Çankırı, tarihî bir günü daha yaşadı. Zira, II. Kuvay-ı Milliye'nin lideri Prof. Dr. Haydar Baş, "AB'ye karşı bağımsız Türkiye" mitinginde Çankırılılara seslenecekti. Miting 12.00'de başlayacaktı. Fakat ses düzenindeki aksaklılar medeniyle 13.30'da ancak başlayabildi. Fakat olayın ilginç tarafı ise; konuşmalar ne kadar geciktiyse meydan o kadar kalabalıklaştı. İşi olan, pazarında ihtiyacını gören, çiftini-çubuğunu bırakan herkes miting meydanına koşmuştu.
Çankırı bugüne kadar hep ihmal edilegelmiş küçük bir Anadolu kasabası, Ankara'nın gölgesindeki bir kent görünümündeydi.
Fakat, Çankırı insanı tarihiyle barışık, bağımsızlık sevdalısı, elleri nasırlı, karayağız Anadolu insanının memleketiydi.,Tarihin hiçbir döneminde hile ve entrikalar tuzağına düşürülememişti. Bu ülke için canını seve seve verebilen insanlara sahipti. Hatta Kurtuluş Savaşı'nda, bu vatan topraklarına en fazla kurbanı bu küçük şehrimiz vermişti. Resmî rakamlara göre, Çanakkale'de 2500'ün üzerinde şehit vermişti. Nüfus yoğunluğuna göre en yoğun şehit sayısı ise Çankırı'ya aitti.
Selçuklu Beyi Emir Karatekin'in Çankırı'yı fethinden bu yana bu topraklara düşman ayağı bastırılmadı. Bu aziz vatan evlatları topraklarını cansiperane savundular. Kurtuluş Savaşı'nda ise özellikle Çankırı bir köprü konumu vazifesi gördü. Anadolu'nun değişik yerlerine gidecek cephaneler burada saklanır ve buradan sevkiyatı yapılırdı. İşte bu karaktere sahip olan bir memleket toprağı ve insanı olan Çankırılılar da, yani bir bağımsızlık harekatı olan II. Kuvay-ı Milliye hareketine kayıtsız kalamazlardı. Belki onlar, Atatürk'ün "Bağımsızlık benim karakterimdir" veciz ifadesini bile duymamışlardı. Fakat bunu ruhlarının en inceliklerine kadar doya doya yaşıyorlardı. İşte Emir Karatekin'in evlatları, aziz Çankırılılar, Prof. Dr. Haydar Baş'ı bunun için bağırlarına basmışlardı. Bunun için miting meydanını, erler meclisi olan yâren meclisine çevirmişlerdi. Çünkü, II. Kuvay-ı Milliye'nin lideri Prof. Dr. Haydar Baş ile Çankırılılar aynı duyguları paylaşıyorlardı. Çünkü, her ikisi de; milletin, şehit evlatları tarafından yönetilmesinden yanaydı.
Tam bağımsızlık sevdalılarıydılar.
Çankırılılar, Prof Dr. Haydar Baş'ı yâren meclisindeki "Başağa" gibi dinlediler...
Bu güne kadar kısırlaştırılmış, kandırılmış, beyinleri satın alınmış fertler olmasına çalışılan Türk milleti, önünü aydınlatacak, yol gösterecek liderini buldu.
Tarih boyunca büyük liderlerle bu millet; büyük adımlar atmıştı. Cihan devleti ünvanını almıştı. Bu milletin tek sorunu vardı. Milletin tüm fertlerini bir arada toplayan bir siyasi iradeye ihtiyacı vardı.
Şükürler olsun onu da buldu.
Gözün aydın 'Çankırı'm, gözün aydın 'Türkiye'm.
Çankırı bugüne kadar hep ihmal edilegelmiş küçük bir Anadolu kasabası, Ankara'nın gölgesindeki bir kent görünümündeydi.
Fakat, Çankırı insanı tarihiyle barışık, bağımsızlık sevdalısı, elleri nasırlı, karayağız Anadolu insanının memleketiydi.,Tarihin hiçbir döneminde hile ve entrikalar tuzağına düşürülememişti. Bu ülke için canını seve seve verebilen insanlara sahipti. Hatta Kurtuluş Savaşı'nda, bu vatan topraklarına en fazla kurbanı bu küçük şehrimiz vermişti. Resmî rakamlara göre, Çanakkale'de 2500'ün üzerinde şehit vermişti. Nüfus yoğunluğuna göre en yoğun şehit sayısı ise Çankırı'ya aitti.
Selçuklu Beyi Emir Karatekin'in Çankırı'yı fethinden bu yana bu topraklara düşman ayağı bastırılmadı. Bu aziz vatan evlatları topraklarını cansiperane savundular. Kurtuluş Savaşı'nda ise özellikle Çankırı bir köprü konumu vazifesi gördü. Anadolu'nun değişik yerlerine gidecek cephaneler burada saklanır ve buradan sevkiyatı yapılırdı. İşte bu karaktere sahip olan bir memleket toprağı ve insanı olan Çankırılılar da, yani bir bağımsızlık harekatı olan II. Kuvay-ı Milliye hareketine kayıtsız kalamazlardı. Belki onlar, Atatürk'ün "Bağımsızlık benim karakterimdir" veciz ifadesini bile duymamışlardı. Fakat bunu ruhlarının en inceliklerine kadar doya doya yaşıyorlardı. İşte Emir Karatekin'in evlatları, aziz Çankırılılar, Prof. Dr. Haydar Baş'ı bunun için bağırlarına basmışlardı. Bunun için miting meydanını, erler meclisi olan yâren meclisine çevirmişlerdi. Çünkü, II. Kuvay-ı Milliye'nin lideri Prof. Dr. Haydar Baş ile Çankırılılar aynı duyguları paylaşıyorlardı. Çünkü, her ikisi de; milletin, şehit evlatları tarafından yönetilmesinden yanaydı.
Tam bağımsızlık sevdalılarıydılar.
Çankırılılar, Prof Dr. Haydar Baş'ı yâren meclisindeki "Başağa" gibi dinlediler...
Bu güne kadar kısırlaştırılmış, kandırılmış, beyinleri satın alınmış fertler olmasına çalışılan Türk milleti, önünü aydınlatacak, yol gösterecek liderini buldu.
Tarih boyunca büyük liderlerle bu millet; büyük adımlar atmıştı. Cihan devleti ünvanını almıştı. Bu milletin tek sorunu vardı. Milletin tüm fertlerini bir arada toplayan bir siyasi iradeye ihtiyacı vardı.
Şükürler olsun onu da buldu.
Gözün aydın 'Çankırı'm, gözün aydın 'Türkiye'm.
Recep Sarıhan / diğer yazıları
- Millet zengin olursa, devlet de zengin olur / 07.01.2011
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002