Bağrında yüzlerce evliyayı barındıran kaç ülke vardır, diye sorulsa herhalde akıllara hemen Anadolu ve Irak gelirdi. Seyyid Abdulkadir Geylani, İmam-ı Azam Ebu Hanife, Ahmed bin Hanbel, Hz. Hüseyin, Hallacı Mansur, Cüneydi Bağdadi, Musa Kasım ve daha nice gönül erlerinin istirahatgahları Bağdat... İslam dünyasının en önemli şehirleri ise, Mekke, Medine, İstanbul, Şam, Kudüs, Kahire ve Bağdat hemen sayılabilecek ilk şehirler arasında yer alır. Bu kadar önemli, bu kadar Allah adamının istirahatgahı bugün kanlar içinde. Her an, her dakika onlarca hatta yüzlerce füze, roket, bomda ve benzeri silahlar bu şehir insanlarının başına yağıyor. Bu İslam büyüklerinin kabirlerinin durumunu maalesef bilen yok. Bir hakikat var ki, bu kadar zulüm yerde kalmaz. Bu kadar evliyanın Ehl-i beytin âhı tutar ve zalimi zelil eder.
İslam tarihçileri Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled'in Belh'ten göçünün sebebini şuna bağlar. Bahaeddin Veled, Belh halkı üzeride öyle tasarruf sahibi olmuştur ki, halk onu ölürcesine seviyor ve nasihatlerini itirazsız kabul ediyordu. Onu çekemeyenler, Bahaeddin Veled'i padişaha yalanlar söyleyerek şikayet ettiler. Bahaeddin Veled'in onun tahtına göz koyduğunu ve halkı bu yönde örgütlediğini anlatırlar. Bunun üzerine dönemin padişahı, Bahaeddin Veled'e baskı yapar ve şehirden çıkartır. Bahaeddin Veled'in, Belh'ten ayrılmasından sonra, şehir Moğol istilasına uğrar. İslam tarihçileri şehrin istilaya uğramasını Bahaeddin Veled'e yapılan zulmü sebep gösterirler. Moğolların sadece bu dönemde Otrar şehrinde öldürdükleri insan sayısı, otuzbinin üzerindedir.
Bu kadar evliyanın, Ehl-i Beytin, Allah adamının kabrinin üzerine bomba yağdırmak Allah'ın gücüne gider. Bu zulmü yapanlar da tarih boyunca lanetle anılır, hiçbir zaman da iflah olmazlar.
Tarih boyunca Ortadoğu ve Anadolu toprakları, büyük devletlere beşiklik yapmıştır. Bu bölgede yaşamanın tek yolu vardır. Büyük ve güçlü olmak. Osmanlı büyük ve güçlü olduğu zaman bu bölgede kontrolü sağladı. Bizans, Roma ve Selçuklu aynı metotla buralarda kaldı. Aralarındaki fark ise, Osmanlı ve Selçuklu büyüktü ve zalim değildi. Bizans ve Roma güçlülüğü yanında zalimdi de. Zulüm burada ilelebet yaşamasına yetmedi ve gelecekler için de yetmeyecekti. Osmanlı; Ortadoğu'dan, Arap Yarımadası'ndan, Kuzey Afrika'dan, Balkanlar'dan ve Kafkasya'dan çekileli beri buralarda zulüm, gözyaşı, entrika, kan ve barut hiç eksik olmadı. Bu coğrafya, toprağın yağmura susayıp çatladığı gibi buralar da Osmanlı ve onun rengine müsamahasına susadı. Osmanlı'nın hasretinden topraklar çatladı ve şu an Osmanlı'yı bekliyor.
Kısacası; bu topraklarda yaşamak istiyorsan ve vatan olarak kabul ediyorsan, büyük olmalısın ve büyük bedel ödemelisin. Birileri tarafından sınırları çizilmiş, paravan bir devletin buralarda yaşama şansı yok. Belki böyle bir devlet, Güney Amerika'da, Afrika'da veya Güney Asya'da yaşayabilir ama bu coğrafyada asla yaşamaz. Tarih bunun canlı şahididir. Tarihte Anadolu ve Mezopotamya, devletlerin ve medeniyetlerin mezarlığıdır.
Devamı yarın
İslam tarihçileri Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled'in Belh'ten göçünün sebebini şuna bağlar. Bahaeddin Veled, Belh halkı üzeride öyle tasarruf sahibi olmuştur ki, halk onu ölürcesine seviyor ve nasihatlerini itirazsız kabul ediyordu. Onu çekemeyenler, Bahaeddin Veled'i padişaha yalanlar söyleyerek şikayet ettiler. Bahaeddin Veled'in onun tahtına göz koyduğunu ve halkı bu yönde örgütlediğini anlatırlar. Bunun üzerine dönemin padişahı, Bahaeddin Veled'e baskı yapar ve şehirden çıkartır. Bahaeddin Veled'in, Belh'ten ayrılmasından sonra, şehir Moğol istilasına uğrar. İslam tarihçileri şehrin istilaya uğramasını Bahaeddin Veled'e yapılan zulmü sebep gösterirler. Moğolların sadece bu dönemde Otrar şehrinde öldürdükleri insan sayısı, otuzbinin üzerindedir.
Bu kadar evliyanın, Ehl-i Beytin, Allah adamının kabrinin üzerine bomba yağdırmak Allah'ın gücüne gider. Bu zulmü yapanlar da tarih boyunca lanetle anılır, hiçbir zaman da iflah olmazlar.
Tarih boyunca Ortadoğu ve Anadolu toprakları, büyük devletlere beşiklik yapmıştır. Bu bölgede yaşamanın tek yolu vardır. Büyük ve güçlü olmak. Osmanlı büyük ve güçlü olduğu zaman bu bölgede kontrolü sağladı. Bizans, Roma ve Selçuklu aynı metotla buralarda kaldı. Aralarındaki fark ise, Osmanlı ve Selçuklu büyüktü ve zalim değildi. Bizans ve Roma güçlülüğü yanında zalimdi de. Zulüm burada ilelebet yaşamasına yetmedi ve gelecekler için de yetmeyecekti. Osmanlı; Ortadoğu'dan, Arap Yarımadası'ndan, Kuzey Afrika'dan, Balkanlar'dan ve Kafkasya'dan çekileli beri buralarda zulüm, gözyaşı, entrika, kan ve barut hiç eksik olmadı. Bu coğrafya, toprağın yağmura susayıp çatladığı gibi buralar da Osmanlı ve onun rengine müsamahasına susadı. Osmanlı'nın hasretinden topraklar çatladı ve şu an Osmanlı'yı bekliyor.
Kısacası; bu topraklarda yaşamak istiyorsan ve vatan olarak kabul ediyorsan, büyük olmalısın ve büyük bedel ödemelisin. Birileri tarafından sınırları çizilmiş, paravan bir devletin buralarda yaşama şansı yok. Belki böyle bir devlet, Güney Amerika'da, Afrika'da veya Güney Asya'da yaşayabilir ama bu coğrafyada asla yaşamaz. Tarih bunun canlı şahididir. Tarihte Anadolu ve Mezopotamya, devletlerin ve medeniyetlerin mezarlığıdır.
Devamı yarın
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Recep Sarıhan / diğer yazıları
- Millet zengin olursa, devlet de zengin olur / 07.01.2011
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002