Doğu Bloğu'nun çöküşünden sonra dünya, tek kutuplu hale tekrar döndü. Bu kutbun en zirvesine de şüphesiz ABD yerleşti. Daha önceleri Rusya ile siyasi manevralara giren ve bu manevralar sonunda kazanan devletler, dünya kamu oyunda itibar kazanırdı. Fakat Doğu Bloğu'nun çöküşünden sonra ABD, tek başına bu kulvarda kalması ve karşısına rakip olacak bir gücün çıkamayışı ABD'yi kabadayılığa itti. Gerçi ABD, Doğu Bloğu'nun çökmesinden önce de özellikle Kıbrıs konusunda Türkiye'ye karşı bu tür tavırlar sergilemişti. İşte ABD, bu tutarsızlıklardan birisini daha yapma cesaretini gösterdi. Kuzey Irak'taki Süleymaniye kentinde bulunan 11 Türk askeri, hiçbir gerekçe gösterilmeden kafalarına çuval geçirilip, elleri arkadan bileklerini yırtacak şekilde kelepçelenerek Kerkük'e götürüldüler. Burada 60 saatten fazla esir tutuldular. Bu esnada Türk yetkililerin devreye girip Amerikalılarla görüşmeleri neticesinde lütûfen (!) bıraktılar. Fakat bütün bu diplomatik çabalara rağmen irtibat bürosundan götürdükleri belgeleri geri iade etme lütfunda bulunmadılar. Bütün bu olan bitene rağmen bir yetkili çıkıp şu sebepten dolayı bu hata yapıldı, 'sizlerden özür dileriz' inceliğini (!) gösteremedi.
Bu yaşanan kriz, ABD ile yaşanmış olan ilk kriz değildi son krizde olmayacak. Daha önce Johnson mektubu, Kıbrıs harekatından sonra Türk silahlı kuvvetlerine uygulanan silah ambargosu, bir ABD savaş gemisinden atılan bir füzeyle Türk mukavemet gemisinin vurulması vardı. Yapılan bu kadar yanlıştan sonra hiçbir Amerikalının bir açıklama dahi yapmayışı çok manidar bir olaydır.
Dışişleri bakanı sayın Abdullah Gül Türk ordusunu dünyanın en güçlü ordusu olarak ifade etti. Bu açıklama şüphesiz doğrudur. Fakat bu dünyanın en güçlü ordusu Amerikan askerlerini düşman alarak algılayıp karşılık vermiş olsalardı? O zaman Amerika ile ilişkilerimiz hazan mevsimini yaşamaz ortalığı buz kesen aralık soğuğunu yaşamak zorunda kalacak idik. Burada şu gerçek unutulmamalı Doğu milletleri gururlarına düşkün milletlerdir. Bundan dolayı kimi zaman gururları devlet menfaatlerinin önüne geçebilir. Acaba böyle bir durum yaşansaydı? O zaman Türkiye ile Amerika karşı karşıya gelmiş olacaktı. Birçok aklı selim işiler bir gün K.Irak'ta ABD ile Türk ordusunun karşı karşıya kalacağından bahsetmişlerdi. Bugün bu duruma ne kadar yaklaştığımız ortada görünüyor. Çünkü K.Irak'ta Türk devletinin stratejik duyarlılıkları ile ABD'nin menfaatleri çatışmaktadır. Zira ABD bölgeye İsrail ve kendi menfaatleri doğrultusunda geldi. Şüphesiz buralardan da kolayca çıkıp gideceğe benzemiyor. Amerika'nın bu kabadayılığı uluslararası camiada Amerika'yı yalnızlığa itiyor. Uluslar arası Pew Araştırma Merkezi'nin yapmış olduğu araştırmaya göre Amerika'nın güvenirliliği her geçen gün azalmaktadır. Bu azalma sadece Amerika'nın devlet terörü uyguladığı İslam ülkelerinde değil, Batı ülkelerinde de hoşnutsuzluk giderek artmaktadır. Hatta Amerika'nın milyonlarca dolar yatırım yaptığı Mısır da bile Amerika karşıtlığı yüzde doksanların üzerine çıktı. Bu konuda Amerika büyük bir çıkmazın içine girdi.
Amerika şu anda K.Irak'ta bir bataklığa saplanmış durumda. Aynı zamanda ekonomik olarak durumunun pek parlak olmadığı ortada. Bütün bu olaylar Amerika'yı içinden çıkılmaz bir kaosa doğru sürüklemekte. Amerika bu kaostan kurtulmanın yolunu yanlış yollarda arıyor. Bu bataklık her halde Amerika'yı yutacak. Çünkü tarih bu hataları yapan devletler mezarlığı gibi. Yazımızı bir atasözüyle bitirelim; "Eceli gelen köpek, cami avlusuna pisler".
Bu yaşanan kriz, ABD ile yaşanmış olan ilk kriz değildi son krizde olmayacak. Daha önce Johnson mektubu, Kıbrıs harekatından sonra Türk silahlı kuvvetlerine uygulanan silah ambargosu, bir ABD savaş gemisinden atılan bir füzeyle Türk mukavemet gemisinin vurulması vardı. Yapılan bu kadar yanlıştan sonra hiçbir Amerikalının bir açıklama dahi yapmayışı çok manidar bir olaydır.
Dışişleri bakanı sayın Abdullah Gül Türk ordusunu dünyanın en güçlü ordusu olarak ifade etti. Bu açıklama şüphesiz doğrudur. Fakat bu dünyanın en güçlü ordusu Amerikan askerlerini düşman alarak algılayıp karşılık vermiş olsalardı? O zaman Amerika ile ilişkilerimiz hazan mevsimini yaşamaz ortalığı buz kesen aralık soğuğunu yaşamak zorunda kalacak idik. Burada şu gerçek unutulmamalı Doğu milletleri gururlarına düşkün milletlerdir. Bundan dolayı kimi zaman gururları devlet menfaatlerinin önüne geçebilir. Acaba böyle bir durum yaşansaydı? O zaman Türkiye ile Amerika karşı karşıya gelmiş olacaktı. Birçok aklı selim işiler bir gün K.Irak'ta ABD ile Türk ordusunun karşı karşıya kalacağından bahsetmişlerdi. Bugün bu duruma ne kadar yaklaştığımız ortada görünüyor. Çünkü K.Irak'ta Türk devletinin stratejik duyarlılıkları ile ABD'nin menfaatleri çatışmaktadır. Zira ABD bölgeye İsrail ve kendi menfaatleri doğrultusunda geldi. Şüphesiz buralardan da kolayca çıkıp gideceğe benzemiyor. Amerika'nın bu kabadayılığı uluslararası camiada Amerika'yı yalnızlığa itiyor. Uluslar arası Pew Araştırma Merkezi'nin yapmış olduğu araştırmaya göre Amerika'nın güvenirliliği her geçen gün azalmaktadır. Bu azalma sadece Amerika'nın devlet terörü uyguladığı İslam ülkelerinde değil, Batı ülkelerinde de hoşnutsuzluk giderek artmaktadır. Hatta Amerika'nın milyonlarca dolar yatırım yaptığı Mısır da bile Amerika karşıtlığı yüzde doksanların üzerine çıktı. Bu konuda Amerika büyük bir çıkmazın içine girdi.
Amerika şu anda K.Irak'ta bir bataklığa saplanmış durumda. Aynı zamanda ekonomik olarak durumunun pek parlak olmadığı ortada. Bütün bu olaylar Amerika'yı içinden çıkılmaz bir kaosa doğru sürüklemekte. Amerika bu kaostan kurtulmanın yolunu yanlış yollarda arıyor. Bu bataklık her halde Amerika'yı yutacak. Çünkü tarih bu hataları yapan devletler mezarlığı gibi. Yazımızı bir atasözüyle bitirelim; "Eceli gelen köpek, cami avlusuna pisler".
Recep Sarıhan / diğer yazıları
- Millet zengin olursa, devlet de zengin olur / 07.01.2011
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002
- ABD ile ilişkilerde hazan dönemi / 14.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-III / 12.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları-II / 11.07.2003
- Dünden bugüne Avrupa'ya uydurulma yasaları / 10.07.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-II / 06.04.2003
- Beyaz goncaların kızıla boyandığı mukaddes topraklar-I / 05.04.2003
- AB Uyum Yasaları ve Filistin manzarası / 27.09.2002
- Mukayeseli tarım politikaları / 25.09.2002
- Emir Karatekin diyarından selamlar / 21.09.2002