"Aşk eteğin tutmak gerek âkıbet zevâl olmaya,
Aşktan bir elif okursan kimseden sual olmaya.
Aşk dediğin duyar isen, aşka candan uyar isen,
Aşk yoluna candır fedâ, ona fedâ mal olmaya!
Dürr-i cevher isder isen âriflere hizmet eyle,
Câhil bin söz söyler ise ma'nide miskal olmaya.
Miskin Yunus zehr-i katil aşk elinde tiryâk olur,
İlm ü amel, zühd ü tâat pes aşksız helâl olmaya."
(Yunus Emre)
Keşkenin şeytan sözü ve vesvese başlangıcı olduğunu bilmeme rağmen keşkelerim var! Keşke olmasaydı keşke!
Meselâ keşke diyorum, keşke; Y-CHP'liler, MHP'liler, BBP'liler, DSP'liler, AKP Deprem Çadırına doluşmuş eski MSP'liler, FP'liler, DP'liler, DYP'liler, ANAP'lılar, YTP'liler, particilik oynamak üzere kurulmuş yetmişe yakın bütün partililer II. Kuva-yı Milliye Hareketi'nde ittifak yapsalar!
Keşke diyorum; dünyanın her yerinde İslâm düşmanlığı, Müslüman soykırımı yapan haçlı emperyalizmine karşı güçlü bir Kuva-yı Milliye Hareketi oluşturulsa ve yeniden istiklâlimizi sağladıktan sonra, masamızın sağına soluna biz otursak!
Önce ittihâdı/birleşmeyi, sonra terâkkiyi/gelişmeyi hep berâber uygulasak ve başarsak!
Önce, Sakallı Celâl'in tarifiyle "doğuya seyreden bir geminin güvertesinde batıya yürüyerek batıcılık" yapılamayacağını, öyle zannedenlere anlatsak!
Yine Sakallı Celâl'in "Bu kadar cehâlet ancak tahsil ile mümkündür" tarifinden okur-yazarlarımızı kurtarabilsek!
Keşke, kendilerine kitap verilenleri; "Kendilerine Tevrat öğretilen, sonra da bunu uygulamayanların hali ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan toplumun hali ne çirkindir" (Cuma-5) diye tarif eden ilâhi tanımı hatırlatarak "Diyalogcu" diye eşekliğe, hatta sıpalığa heveslenen 21.yy. câhillerini lisan-ı münasiple uyarabilsek!
Keşke, 21.yy.'ın kitap taşıyıcı eşekliğine heveslenenlerini; "Biz emâneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler, insan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi" (Ahzâb-72) ve "Bunun böyle olması, Allah'ın; ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadınlara, şirke sapmış erkeklerle şirke sapmış kadınlara azap etmesi, mümin erkeklerle mümin kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir" (Ahzâb-73) ayetlerine dikkatlerini çekerek uyarabilsek!
Keşke II. Kuva-yı Milliye rûhunu süratle canlandırıp Misâk-ı Millî'yi (millî andı) yeniden edebilsek!
Kıyâmete denk belâlara düşmeden ehl-i kitab'ın ve "ciltlerle kitap taşıyan eşek" tarifli okumuş câhillerimizin Allah ile aldattığı saf-temiz kandaşlarımızı; incitmeden, kırıp dökmeden, tâciz ve tahrîk etmeden uygun lisanla uyarabilsek!
Keşke, bu kadar keşkeye mecbûr kalmasaydık keşke!
Kulaklarımızı doğrulara, gözlerimizi güzelliklere kapatmasaydık keşke!
Tarihi tahrîf eden, şeytanca cennetten rübâiler okuyan mürâilerin, riyakârların insanları Allah ile aldatmalarına mani olabilseydik keşke!
Keşke; "diyalog" diye "medeniyetler arası ittifak" diye Müslümanları Allah ile aldatanlara; "Onları (sizinle çarpışmaya girenleri) yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın..." (Bakara-191); "... Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan sakının ve bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir." (Bakara-194) Allah(c.c.) buyruklarını, anlatana kadar anlatabilseydik!
Yıllardır Allah ile aldatılarak yanlışları îman belleyip milleti Allah ile aldatmaya devam eden, Irak'ta bir milyondan fazla Müslümanı katledip yüzbinlerce kadına kıza tecâvüz eden haçlı askerlerine duâ eden, Haçlı Emperyalizmin emrine girdiğini; "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var" diyerek saklamayan, ABD Başkanı Barak Obama'nın, "Ortadoğu'da değişmez müttefikimiz İsrail'dir" açıklamasını, Hz. Peygamber (s.av)'in; "Yahudiler ve Nasranileri bu Arap Yarımadasından mutlaka sürüp çıkaracağım. Orada Müslümanlardan başka hiçbir kimsenin yaşamasına müsaade etmeyeceğim" (Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, XI, s.331, no; 2900) hadisi ile mukayese etmeyenleri, uygun lisanla uyarabilseydik keşke!
"Onları, hidayete çağırsanız, duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysa ki, onlar görmezler" (A'raf-198) ayeti hikmetince onları uyaramıyorsak, onların Allah ile aldattıkları kalabalıkları uyarabilmeyi başarabilsek keşke!
Keşke, aaah keşke; Kur'an’ın yasaklamadığı, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yasaklamak şöyle dursun; "Sizin en hayırlınız -kavminin zulüm ve haksızlıklarını desteklemek gibi bir günah işlemeden- kendi soyunu müdafaa eden kimsedir" (Ebû Davud, Sünen, IV, s. 331, no; 5120) diyerek soyunu savunmayı teşvik ettiği bilinmesine rağmen; Allah ile aldatıcıların, milliyeti ayakları altına almalarının hesabını sorabilseydik keşke!
Keşke; "ciltlerle kitap taşıyan eşek"lere heveslenenlere, onların Allah ile aldattığı bilgisiz zavallılara, El-Câhız'ın Fezâilü'l-Etrak/Türklerin Faziletleri (I, s.76)'ndeki; "Kantura Oğulları Seddi ve onların Irak'a yürüyecek süvariler hakkındaki hadisleri duymuşsunuzdur. Hadd-i zatında bu hadisler, bütün Arapları Türklerden korumak ve çekindirmek için söylenilmiştir. Şimdi ise onlar İslâm'ın maddesi, özü ve kalabalık bir ordu, halifelerin koruyucusu, bir sığınağı, adeta muhkem bir kalkan, bir içgömleği haline gelmişlerdir." şeklindeki tarihi tesbitlerini ısrarla söyleyerek anlatabilsek keşke!
Keşke, şeytan sözü vesvese başlangıcı biliyoruz ama -Allah affetsin- yine de keşke; tarihin en kadim milleti olan, Mete Han'ın kızı ve Hz. İbrahim'in eşi olan Kantura Hatun soyundan gelen Türk Milletinin, Hz. Peygamber'in dilinde kazandığı özel mana ve şekli ile "İbrahim nesli" ve "Halilullah soyu" olduklarını anlatabilsek keşke!
İbrahim Halillullah'ın ellerini semaya açarak yeryüzüne hâkim olmaları için dua ettiği Türk Milletine, Hz. Peygamber(s.a.v.)'in de kucak açtığını, sanki Hz. İbrahim'in duâsını teyit edercesine onlardan "kantura oğulları" diye iltifat ederek defalarca bahsettiğini, kaynakları gözlerine sokarak anlatabilsek keşke!
Keşke; 1.300 yıl Emevist Arap Baasçılığını bize islâm diye dayatan baskıcı, zâlim zihniyete Ehl-i Beyt Rûhu ile mukabele edebilsek ve yanlışları Allah'ın da yardımlarıyla düzeltebilsek keşke!
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Aşktan bir elif okursan kimseden sual olmaya.
Aşk dediğin duyar isen, aşka candan uyar isen,
Aşk yoluna candır fedâ, ona fedâ mal olmaya!
Dürr-i cevher isder isen âriflere hizmet eyle,
Câhil bin söz söyler ise ma'nide miskal olmaya.
Miskin Yunus zehr-i katil aşk elinde tiryâk olur,
İlm ü amel, zühd ü tâat pes aşksız helâl olmaya."
(Yunus Emre)
Keşkenin şeytan sözü ve vesvese başlangıcı olduğunu bilmeme rağmen keşkelerim var! Keşke olmasaydı keşke!
Meselâ keşke diyorum, keşke; Y-CHP'liler, MHP'liler, BBP'liler, DSP'liler, AKP Deprem Çadırına doluşmuş eski MSP'liler, FP'liler, DP'liler, DYP'liler, ANAP'lılar, YTP'liler, particilik oynamak üzere kurulmuş yetmişe yakın bütün partililer II. Kuva-yı Milliye Hareketi'nde ittifak yapsalar!
Keşke diyorum; dünyanın her yerinde İslâm düşmanlığı, Müslüman soykırımı yapan haçlı emperyalizmine karşı güçlü bir Kuva-yı Milliye Hareketi oluşturulsa ve yeniden istiklâlimizi sağladıktan sonra, masamızın sağına soluna biz otursak!
Önce ittihâdı/birleşmeyi, sonra terâkkiyi/gelişmeyi hep berâber uygulasak ve başarsak!
Önce, Sakallı Celâl'in tarifiyle "doğuya seyreden bir geminin güvertesinde batıya yürüyerek batıcılık" yapılamayacağını, öyle zannedenlere anlatsak!
Yine Sakallı Celâl'in "Bu kadar cehâlet ancak tahsil ile mümkündür" tarifinden okur-yazarlarımızı kurtarabilsek!
Keşke, kendilerine kitap verilenleri; "Kendilerine Tevrat öğretilen, sonra da bunu uygulamayanların hali ciltlerle kitap taşıyan eşeğin haline benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan toplumun hali ne çirkindir" (Cuma-5) diye tarif eden ilâhi tanımı hatırlatarak "Diyalogcu" diye eşekliğe, hatta sıpalığa heveslenen 21.yy. câhillerini lisan-ı münasiple uyarabilsek!
Keşke, 21.yy.'ın kitap taşıyıcı eşekliğine heveslenenlerini; "Biz emâneti göklere, yere, dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmekten kaçındılar, ondan ürktüler, insan ise çok zalim ve çok cahil olduğu halde onu yüklendi" (Ahzâb-72) ve "Bunun böyle olması, Allah'ın; ikiyüzlü erkeklerle ikiyüzlü kadınlara, şirke sapmış erkeklerle şirke sapmış kadınlara azap etmesi, mümin erkeklerle mümin kadınların tövbelerini kabul etmesi içindir" (Ahzâb-73) ayetlerine dikkatlerini çekerek uyarabilsek!
Keşke II. Kuva-yı Milliye rûhunu süratle canlandırıp Misâk-ı Millî'yi (millî andı) yeniden edebilsek!
Kıyâmete denk belâlara düşmeden ehl-i kitab'ın ve "ciltlerle kitap taşıyan eşek" tarifli okumuş câhillerimizin Allah ile aldattığı saf-temiz kandaşlarımızı; incitmeden, kırıp dökmeden, tâciz ve tahrîk etmeden uygun lisanla uyarabilsek!
Keşke, bu kadar keşkeye mecbûr kalmasaydık keşke!
Kulaklarımızı doğrulara, gözlerimizi güzelliklere kapatmasaydık keşke!
Tarihi tahrîf eden, şeytanca cennetten rübâiler okuyan mürâilerin, riyakârların insanları Allah ile aldatmalarına mani olabilseydik keşke!
Keşke; "diyalog" diye "medeniyetler arası ittifak" diye Müslümanları Allah ile aldatanlara; "Onları (sizinle çarpışmaya girenleri) yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın..." (Bakara-191); "... Hürmetler ve yasaklar karşılıklıdır. O halde azgınlık edip size saldırana, size saldırdığı şekilde ve ölçüde saldırın. Allah'tan sakının ve bilin ki Allah, sakınanlarla beraberdir." (Bakara-194) Allah(c.c.) buyruklarını, anlatana kadar anlatabilseydik!
Yıllardır Allah ile aldatılarak yanlışları îman belleyip milleti Allah ile aldatmaya devam eden, Irak'ta bir milyondan fazla Müslümanı katledip yüzbinlerce kadına kıza tecâvüz eden haçlı askerlerine duâ eden, Haçlı Emperyalizmin emrine girdiğini; "BOP Eş Başkanı olarak bizim de bölgede görevlerimiz var" diyerek saklamayan, ABD Başkanı Barak Obama'nın, "Ortadoğu'da değişmez müttefikimiz İsrail'dir" açıklamasını, Hz. Peygamber (s.av)'in; "Yahudiler ve Nasranileri bu Arap Yarımadasından mutlaka sürüp çıkaracağım. Orada Müslümanlardan başka hiçbir kimsenin yaşamasına müsaade etmeyeceğim" (Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, XI, s.331, no; 2900) hadisi ile mukayese etmeyenleri, uygun lisanla uyarabilseydik keşke!
"Onları, hidayete çağırsanız, duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysa ki, onlar görmezler" (A'raf-198) ayeti hikmetince onları uyaramıyorsak, onların Allah ile aldattıkları kalabalıkları uyarabilmeyi başarabilsek keşke!
Keşke, aaah keşke; Kur'an’ın yasaklamadığı, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yasaklamak şöyle dursun; "Sizin en hayırlınız -kavminin zulüm ve haksızlıklarını desteklemek gibi bir günah işlemeden- kendi soyunu müdafaa eden kimsedir" (Ebû Davud, Sünen, IV, s. 331, no; 5120) diyerek soyunu savunmayı teşvik ettiği bilinmesine rağmen; Allah ile aldatıcıların, milliyeti ayakları altına almalarının hesabını sorabilseydik keşke!
Keşke; "ciltlerle kitap taşıyan eşek"lere heveslenenlere, onların Allah ile aldattığı bilgisiz zavallılara, El-Câhız'ın Fezâilü'l-Etrak/Türklerin Faziletleri (I, s.76)'ndeki; "Kantura Oğulları Seddi ve onların Irak'a yürüyecek süvariler hakkındaki hadisleri duymuşsunuzdur. Hadd-i zatında bu hadisler, bütün Arapları Türklerden korumak ve çekindirmek için söylenilmiştir. Şimdi ise onlar İslâm'ın maddesi, özü ve kalabalık bir ordu, halifelerin koruyucusu, bir sığınağı, adeta muhkem bir kalkan, bir içgömleği haline gelmişlerdir." şeklindeki tarihi tesbitlerini ısrarla söyleyerek anlatabilsek keşke!
Keşke, şeytan sözü vesvese başlangıcı biliyoruz ama -Allah affetsin- yine de keşke; tarihin en kadim milleti olan, Mete Han'ın kızı ve Hz. İbrahim'in eşi olan Kantura Hatun soyundan gelen Türk Milletinin, Hz. Peygamber'in dilinde kazandığı özel mana ve şekli ile "İbrahim nesli" ve "Halilullah soyu" olduklarını anlatabilsek keşke!
İbrahim Halillullah'ın ellerini semaya açarak yeryüzüne hâkim olmaları için dua ettiği Türk Milletine, Hz. Peygamber(s.a.v.)'in de kucak açtığını, sanki Hz. İbrahim'in duâsını teyit edercesine onlardan "kantura oğulları" diye iltifat ederek defalarca bahsettiğini, kaynakları gözlerine sokarak anlatabilsek keşke!
Keşke; 1.300 yıl Emevist Arap Baasçılığını bize islâm diye dayatan baskıcı, zâlim zihniyete Ehl-i Beyt Rûhu ile mukabele edebilsek ve yanlışları Allah'ın da yardımlarıyla düzeltebilsek keşke!
TÜRK TÜRK'Ü KORUMAZSA TANRI TÜRK'Ü KORUMAZ vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017