Hukukta “de facto” kelimesi hakiki, fiili veya uygulamada anlamını taşıyan bir terim. “De jure” ise “hukuki olarak” anlamını taşıyan ifadedir.
Bugünlerde Türkiye-Suriye arasında “de jure” bir çizgi, bir sınır gözüküyor. Ancak “de facto” olarak sınırımız, arada hiçbir engel olmadan yolgeçen hanına dönmüş durumda.
Hepimiz Merhum Tayfur Sökmen’in adını duymuşuzdur. Hatay’ın Türkiye’ye dahlinden önce kurulan mini devletin cumhurbaşkanıydı kendisi. Oğlu, Hatay eski Milletvekili Murat Sökmenoğlu ise Türk Siyasi tarihinde tanınan bir portre.
Geçtiğimiz günlerde yazdığım bir yazıda da belirttiğim üzere kendisi Hatay’daki sığınmacılar tarafından saldırıya uğramıştı. Sökmenoğlu önceki gün çok konuşulacak beyanlarda bulundu. Sökmenoğlu “Apaydın kampının kontrolünün Türk makamlarında olmadığını” belirterek, “Hatay ajan kaynıyor, sınır delik deşik, Suriye’de savaşmak üzere Hatay’a gelip sınırdan karşıya geçen Çeçenler bile var’’ dedi.
Sökmenoğlu medyada yansıtılan bilgilerin aksine çok farklı bilgiler verdi: “Esad’ın 360 bin kişilik ordusu var. Kaçan asker sayısı ise sadece yüzde 2. Esad’ın direnişinin kırılması çok zor” dedi.
Ayrıca Apaydın kampıyla ilgili olarak da “Bu kampta Suriye ordusundan kaçan rütbeli askerler var. Kapısında jandarma bekliyor ama içerdeki kontrol bizde değil. Kontrolü, askeri kıyafetli Suriye askerleri sağlıyor. Burada silahlı eğitim yok ancak, bu askerlerin gece ne yaptığı meçhul. Sınırdan geçip, karşı tarafa mı gidiyorlar? Kontrol yok” şeklinde görüşlerini açıkladı.
Konuyla ilgili çarpıcı yorumlarına devam eden Sökmenoğlu “Hatay’daki Suriye sınırı delik deşik durumda. Askere ‘Karışma’ diye emir verilmiş ve gelen geçiyor. Çeçenistan’dan ve Libya’dan Hatay’a gelip, savaşmak için Suriye’ye geçenler bile var. Sınırda kontrol yok, tel örgünün altından, üstünden herkes geçiyor. Böyle olunca sınırdan Asala da geçer, PKK da geçer” şeklinde çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bölgede yıllarca siyaset yapmış bir siyasetçinin gözüyle aktarılan bilgiler çok endişe verici düzeyde. Bölgede gazeteci kılığında ajanlık faaliyetleri yürüten kişilerin varlığı biliniyor, ancak yetkililer görmezden ya da bilmezden geliyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun BM’de yaptığı açıklamada verdiği rakam dudak uçuklatıcı cinsten. Davutoğlu’nun verdiği bilgiye göre Suriyeli sığınmacılara harcanan toplam bütçe 300 milyon doları bulmuş durumda. Tabii bu rakam devletin resmi bütçe rakamı. Gayr-ı Resmi harcamaları da hesaba katarsak rakam çok daha yükselir.
Cumhuriyet Tarihinde bize menfi anlamda birçok “ilki” yaşatan Erdoğan Hükümeti, “tülperde etkili” sınır koruma programıyla da tarihe geçti bile. Hükümetin ekonomi politikalarında örnek aldığı Liberal Felsefenin düsturu “laissez faire laissez passer” yani “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı bugünden sonra sınır koruma politikalarında da geçerli olacak.
Bugünlerde Türkiye-Suriye arasında “de jure” bir çizgi, bir sınır gözüküyor. Ancak “de facto” olarak sınırımız, arada hiçbir engel olmadan yolgeçen hanına dönmüş durumda.
Hepimiz Merhum Tayfur Sökmen’in adını duymuşuzdur. Hatay’ın Türkiye’ye dahlinden önce kurulan mini devletin cumhurbaşkanıydı kendisi. Oğlu, Hatay eski Milletvekili Murat Sökmenoğlu ise Türk Siyasi tarihinde tanınan bir portre.
Geçtiğimiz günlerde yazdığım bir yazıda da belirttiğim üzere kendisi Hatay’daki sığınmacılar tarafından saldırıya uğramıştı. Sökmenoğlu önceki gün çok konuşulacak beyanlarda bulundu. Sökmenoğlu “Apaydın kampının kontrolünün Türk makamlarında olmadığını” belirterek, “Hatay ajan kaynıyor, sınır delik deşik, Suriye’de savaşmak üzere Hatay’a gelip sınırdan karşıya geçen Çeçenler bile var’’ dedi.
Sökmenoğlu medyada yansıtılan bilgilerin aksine çok farklı bilgiler verdi: “Esad’ın 360 bin kişilik ordusu var. Kaçan asker sayısı ise sadece yüzde 2. Esad’ın direnişinin kırılması çok zor” dedi.
Ayrıca Apaydın kampıyla ilgili olarak da “Bu kampta Suriye ordusundan kaçan rütbeli askerler var. Kapısında jandarma bekliyor ama içerdeki kontrol bizde değil. Kontrolü, askeri kıyafetli Suriye askerleri sağlıyor. Burada silahlı eğitim yok ancak, bu askerlerin gece ne yaptığı meçhul. Sınırdan geçip, karşı tarafa mı gidiyorlar? Kontrol yok” şeklinde görüşlerini açıkladı.
Konuyla ilgili çarpıcı yorumlarına devam eden Sökmenoğlu “Hatay’daki Suriye sınırı delik deşik durumda. Askere ‘Karışma’ diye emir verilmiş ve gelen geçiyor. Çeçenistan’dan ve Libya’dan Hatay’a gelip, savaşmak için Suriye’ye geçenler bile var. Sınırda kontrol yok, tel örgünün altından, üstünden herkes geçiyor. Böyle olunca sınırdan Asala da geçer, PKK da geçer” şeklinde çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Bölgede yıllarca siyaset yapmış bir siyasetçinin gözüyle aktarılan bilgiler çok endişe verici düzeyde. Bölgede gazeteci kılığında ajanlık faaliyetleri yürüten kişilerin varlığı biliniyor, ancak yetkililer görmezden ya da bilmezden geliyor.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun BM’de yaptığı açıklamada verdiği rakam dudak uçuklatıcı cinsten. Davutoğlu’nun verdiği bilgiye göre Suriyeli sığınmacılara harcanan toplam bütçe 300 milyon doları bulmuş durumda. Tabii bu rakam devletin resmi bütçe rakamı. Gayr-ı Resmi harcamaları da hesaba katarsak rakam çok daha yükselir.
Cumhuriyet Tarihinde bize menfi anlamda birçok “ilki” yaşatan Erdoğan Hükümeti, “tülperde etkili” sınır koruma programıyla da tarihe geçti bile. Hükümetin ekonomi politikalarında örnek aldığı Liberal Felsefenin düsturu “laissez faire laissez passer” yani “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” anlayışı bugünden sonra sınır koruma politikalarında da geçerli olacak.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hakan Rona / diğer yazıları
- Güneydoğu'ya huzur ancak MEM'le gelir / 09.04.2013
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012
- Kerry'nin ziyaretinin anlamı ne? / 06.04.2013
- Milli olmayan ekonomi, şirketleri iflasa sürüklüyor / 05.04.2013
- Milli çizgiden uzaklaşan Türk dış politikası / 07.03.2013
- Moskova'nın orta yerinde baharı yaşadık / 05.03.2013
- Milli Kahramanlarımız programlarına sosyal bir okuma / 19.02.2013
- Güneydoğu Asya ekonomileri ve Milli Ekonomi Modeli / 28.12.2012
- Tam bağımsız devlet, hür millet ve adalet / 27.12.2012
- Arap dünyasının Truva atı: “Müslüman Kardeşler” / 17.10.2012
- Amerikan askeri ne amaçla Türkiye’de / 14.10.2012