Bu yılın ilk 11 aylık döneminde hükümetin faize ödediği para 41 milyar YTL iken, tarıma ödediği para sadece 3.3 katrilyon YTL. Tarım köylüsünün 25 milyon nüfusa sahip olduğunu düşünürseniz, kişi başına sadece 132 YTL.Neden? Çünkü borç çok, faizi çok, gelir yok, kaynak yok.Vatandaş devlet babanın desteğini bekleyedursun, bütçe, iki yakası bir araya gelmediğinden, ağırlıklı olarak faiz ödemelerine gidiyor. Başta tarım olmak üzere, tekstilde, sanayide, enerjide? birçok sektörde bir çok proje hayata geçmeyi bekliyor, ama hükümetin yetkilileri kolay yolu bulmuşlar, "kaynak yok" diyerek geçiştirip, "yabancı sermaye çekersek bunları hayata geçiririz" diyerek topu taca atıyorlar.Memur açlık sınırına yakın, yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışıyor. İşçi açlık sınırının altında yaşıyor. Emekli mağdur ediliyor, sosyal güvenliğin ise kapsamı her açıdan daraltılıyor.Tarım köylüsünün ise durumu daha da vahim. Ürününü zararına satmış, geliri giderini karşılayamıyor, her gün zararda, "ne yapacağım" diye kara kara düşünüyor.Derdini anlatabilmek, hükümete duyurabilmek için yasal mitingler tertip ediyor. Hükümet ise "siyasi bir miting" diyerek, çiftçi en temel hakkını kullanmasına rağmen, kulağını tıkamaya devam ediyor.Neden? Çünkü hükümetin uyguladığı model IMF'nin modeli ve bu modele göre tek kaynak var, o da yabancı sermaye. Bütçe ise faiz ödemeye konsantre edilmiş.Hükümet kolayı bulmuş. "Yüzde 80-90 vatandaşı memnun etmem nasıl olsa mümkün değil. Bari elinde medyayı da bulunduran belli bir kesimin isteklerini karşılarım, onlar da benin politikalarımı metheder. Onların vergilerini aşağıya çeker, mutlu ederim, faturayı dolaylı vergilerle vatandaşa yüklerim. Zaten sesleri çıkmadığı için sorun yok, ses çıkaranları provokatörlükle suçlarım" diyor ve "Fakirden al, zengine ver" politikasına devam ediyor.Kısaca, işçi, çiftçi, memur, emekli, sanayici, esnaf, tüccar?toplumun her kesimi "para" diyor, hükümet ise "yok" diyor.Bu durumun bu politikalarla düzelme ihtimali var mı? Bu anlayışla asla mümkün değil. Bu vahim tablo her gün daha da kötüleşecektir. Çünkü borç durmadan artıyor, gelir ise daralıyor, yük vatandaşın sırtına binmeye devam ediyor ve edecek.Peki, gerçekten kaynak yok mu?Bu sorunun cevabı 26-27 kasımda 100'ü aşkın yerli ve yabancı bilim adamlarının da katılımıyla gerçekleştirilen Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde verildi.Bu modelde, Prof. Dr. Haydar Baş, ülkemizin yer altı ve yerüstü kaynaklarının 3 katrilyon dolar olduğunu ve bu kaynağın kıyamete kadar bütün dünyayı bakabileceğini vurguladı. Bu kaynaklar devlet-millet ortaklığıyla devreye sokulacak.Haydar Bey'in diğer önemli kaynağı ki, bu dünya tarihinde yeni bir bakış açısıdır, senyoraj geliridir. Milli Ekonomi Modeli'nde para, kapitalist anlayışlardan farklı olarak üretim ve tüketimde gizli niyetleri akçığa çıkaran bir tahrik unsuru, aynı zamanda emeğin ve üretimin karşılığı olarak tarif edilmiştir.Böylelikle hiçbir şeye kaynak bulamayan hükümete cevap verilmiş oluyor.Bu modelde, üretimi ve tüketimi tetikleyecek olan para, otomatikman kendi karşılığını da bulmaktadır. Örneğin, bor madenini çıkarmak için para lazım. Devlet gerekli tesis, malzeme ve de ortaya konulacak emek için para basıyor ve kısa bir zaman sonra, madenin çıkarılması ve de işlenmesiyle bir karşılık bulmuş oluyor.Aynı durum bütün sektörler için geçerlidir. Dolayısı ile Milli Ekonomi Modeli'nde "kaynak yok" diye bir şey yok. Modelde tüketimi tahrik etmek de söz konusu. Sosyal devlet projeleriyle tüketim kabiliyeti olan vatandaş destekleniyor. Bu durum tüketicinin de ekonomiye kazandırılması demektir. Tüketim canlanınca, üretici iç piyasada kendine pazar buluyor. Daha fazla mal satıyor, böylece ödeyeceği vergi de katlanıyor.Bu modelde, tüketici de, üretici de, devlet de memnun oluyor, kat kat fazla kazanıyor. Böylece sürekli büyüme ve tam istihdam hedefi de gerçekleşmiş oluyor. Çünkü kaynakların sınırsız olması, üretimin ise sürekli artması bu temel problemleri çözmüş oluyor.Üçüncü bir kaynak olan vergi ise, borçların tamamen kapanacağı Milli Ekonomi Modeli'nde artık faize ya da borca gitmiyor, tamamen vatandaşa hizmet olarak geri dönüyor.Sürekli büyümenin olduğu bir ülkede vergi gelirleri de durmadan artacaktır. Bu da devletin vatandaşa sunduğu hizmetlerin sürekli artacağını göstermektedir.Siyasilerimiz "kaynak yok" diye diye milleti uyutacaklarına, sınırsız kaynakların kapısını açacak olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın önünü açsalar kendilerine düşeni fazlasıyla yapmış olacaklar.Bize de "Gölge etmeyin, başka ihsan istemeyiz" demek düşer.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Birlik ve beraberliğe adanmış bir ömür / 12.04.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025