Geçen haftaki yazımda devletin korunmasının, devleti idare edenlerin bilgili, görgülü, adil, sorumluluk sahibi ve vicdanlı olması gerektiğini belirtmiştim. Bu haftaki gelişmeler tam da yazıda değindiğim konuları doğrular şekilde gerçekleşti.
Önce AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun "İktidara geldiğimizde Suriyelileri göndereceğiz" şeklindeki açıklamalarına; "Pratik olarak bu mümkün değil. Pratik olarak ülkenize sığınmış, belli koşullarda göçmen ve mülteci statüsü elde etmiş olan insanları apar topar, paldır küldür dışarı atmak veya göndermek diye bir durum zaten söz konusu olamaz. Çok önemli bazı yerlerden Suriyelileri bir çekin, Suriyeliler bir gitsin, ülke ekonomisi çöker" şeklinde yanıt verdi. Bu açıklama neresinden tutarsanız tutun bir acizlik göstergesidir. AKP'nin güzelim ülkemizin ekonomisini getirdiği durumun itirafıdır.
Yasadışı göç ve düzensiz göçle mücadele, akıl ve öngörü gerektiren bir süreçtir. Bu süreç ancak konusunda uzman; mevcut olayları analiz edebilen, iç yüzünü kavrayabilen ve böylelikle uzun vadede meydana getireceği sonuçları değerlendirebilen idareci kadroyla yürütülebilir. Suriye'de meydana gelen iç savaşın daha ilk günlerinde merhum Prof. Dr. Haydar Baş, bu karışıklıkların Ortadoğu ve ülkemizde istikrarsızlık yaratmak isteyen küresel güçler tarafından planlandığını; CIA ve Mossad tarafından desteklenen ve silahlandırılan terörist gruplar tarafından yapıldığını söyledi. Prof. Dr. Baş, bu olayların küresel bir oyunun önemli bir parçası olduğunu ve asıl hedefin Suriye ve Türkiye'yi bölerek Arz-ı Mev'ud (Vadedilmiş Topraklar) projesini hayata geçirmek olduğunu belirtti.
Olaylar gerçekten de bu şekilde gelişti. Tarih Prof. Dr. Haydar Baş'ı yine haklı çıkardı. Ancak Rusya ve İran'ın desteği, Beşar Esad'ın dirayetli duruşu sayesinde bu silahlı gruplar Suriye'yi parçalamayı başaramadı. İç savaş giderek uzadı, milyonlarca insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı. AB'nin çok katı tutumu sebebiyle sığınmacıların büyük bölümü ülkemizde kaldı. Tabir yerindeyse ülkemiz sığınmacıların toplanma merkezi haline geldi. Bu sığınmacıların ülkeye girişleri sırasında yeterli istihbari araştırma yapılamadığı için çok sayıda terörist de ülkemize giriş yaptı. Böylelikle ülkemiz bugün itibariyle (diğer ülkelerden gelenlerle de beraber) yaklaşık 10 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır.
Bu sığınmacıların önemli bir bölümü Suriye'nin kuzeydoğusundan geldi. Yani bir anlamda bu bölge bölücü terör örgütü tarafından oluşturulması planlanan de facto yapılanma için, aynen Musul ve Kerkük'te olduğu gibi boşaltıldı.
Diğer taraftan bu sığınmacılar ülkenin demografik yapısının değişmesine, eğitim ve sağlık politikalarının sekteye uğramasına, kültürel yozlaşmaya, suç oranının artmasına ve ülkede yabancı düşmanlığının hortlamasına neden oldu. Yasin Aktay'ın dediği gibi ekonomiye destek olmak şöyle dursun, ülkemize yaklaşık maliyetleri 80 milyar doları buldu.
AKP hükümeti mezhepçi bir anlayışla, çok değil birkaç sene önce kardeş olarak adlandırılan Beşar Esad'ı devirmek için bazı muhalif silahlı gruplara her türlü yardımı yaptı. Hatta Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adlı gruba paralel bir devlet yapılanması dahi kurdurdu.
Aslında olaylar doğru analiz edildiğinde yapılması gereken, Suriye hükümeti ile birlikte hareket ederek iç savaşın sona ermesi için çabalamak ve bölücü terör örgütünün güneyimizdeki yapılanması müsaade etmemek olmalıydı. Böylelikle ülkemiz hem Suriye topraklarında operasyon yapmak, hem de bu boyutta bir sığınmacı sorunuyla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
Türk milleti merhametli ve yardımseverdir. Tabii ki hayatları tehdit altında olan sivilleri ortada bırakmak bize yakışmaz. Bu insanları geçici süreyle misafir etmek için sınır hattında bir tampon bölge oluşturulmalı ve bizim de desteğimizle Suriye'de durum normale dönmeye başladıktan sonra sığınmacılar bir plan dâhilinde geri gönderilmeliydi. Geçtiğimiz günlerde Suriye'de seçimler yapıldı ve yeniden seçilen Cumhurbaşkanı Beşar Esad sığınmacıların ülkelerine geri dönebileceğini açıkladı. Aslında bu bir diyalog mesajıdır ve iyi değerlendirilmelidir. Böylelikle güneyimizdeki oluşum iki ülkenin ortak çabasıyla yok edilir, bölgede istikrar sağlanır ve sığınmacı konusu da çözülmüş olur.
Şu anda ülkemizde her türlü istihbarat örgütü tarafından kullanılmaya elverişli, gelecekte de etnik sorunlar yaratmaya hazır, eğitimsiz bir topluluk bulunmaktadır. Bu sorundan kurtulmak için gereken adımlar acilen atılmalıdır. Ancak, bu adımların Yasin Aktay gibi "Türk dediğin bir sentezdir zaten. Türk diye bir ırk yok" diyen bir tarih bilgisi yoksunu insanın danışman olduğu kadrolar tarafından atılması mümkün değildir.
Bu adımlar ancak Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet/Milli Devlet projelerini hayata geçirebilecek, öngörü sahibi, uzun vadeli planlamalarla milli hedeflerimizi elde etmek için varını yoğunu ortaya koyacak, samimi ve ehil Hüseyin Baş liderliğindeki Bağımsız Türkiye Partisi kadrolarıyla atılabilir.
- Ukrayna savaşı -1- / 07.03.2022
- Görenedir görene… / 24.10.2021
- Gulf stream (Körfez Akıntısı) / 09.08.2021
- Yörük çadırı / 06.08.2021
- Sığınmacı sorunu / 03.08.2021
- Devlet olmak / 26.07.2021
- Kore Savaşı’nda Türk esirler / 17.07.2021
- Srebrenitsa’da neler yaşandı? / 12.07.2021
- Srebrenitsa – I / 11.07.2021