Bu yazımda Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesinin nedenleri, askeri ve siyasi hedefleri ile muhtemel sonuçları hakkında değerlendirmeler yapacağım.
Savaş fiziksel sonuçları itibariyle hiç kimsenin arzu edeceği bir durum değildir. Milliyeti, dili, dini ne olursa olsun insanları ölmesi, yaralanması, yurdunu terk ederek göç etmek zorunda kalması tüm vicdanları yaralayan bir durumdur. Ancak, bugün yaşananlar üzerinde doğru değerlendirmeler yapabilmek için duygusallıktan sıyrılmak ve jeopolitik gerçekleri ön plana alarak olaylara tarafsız gözle bakmak gereklidir. Bu kapsamda, yapacağım değerlendirmeler tamamen tarihi gerçeklere dayalı, NATO'cu veya Rusçu tanımlamalarından uzak ve tarafsız olacaktır. Bu müdahaleye değinmeden önce, bölgede olayları bugüne taşıyan süreci kısaca özetlemeye çalışacağım.
Soğuk Savaşın sona ermesi ve SSCB ile Varşova Paktı'nın dağılması ile birlikte ABD NATO'nun da lideri olarak dünyanın tek süper gücü haline geldi. Varşova Paktı'ndan ayrılan ülkeler sosyalist rejimden kapitalist sisteme geçiş sürecinde siyasi, ekonomik ve askeri açıdan büyük sıkıntılar yaşadı. Rusya hariç diğer tüm ülkeler her türlü risk ve tehdide açık hale geldi. Birçok ülkede iç savaş ve iktidar mücadeleleri yaşandı. Kapitalist düzenin öncüleri olarak ABD ve AB bu durumu değerlendirmek için bu ülkelere müdahalelere başladı. Doğu Avrupa'daki ülkelerin birçoğu AB üyesi ve NATO üyesi yapıldı. NATO doğuya doğru Rusya'yı da tehdit eder tarzda sürekli genişledi, eski Varşova Paktı ülkelerine üsler kurdu ve balistik füzeler yerleştirdi. Kapitalist ekonomi sistemi tüm kurumları ve yöntemleriyle bu ülkelerde en vahşi şekliyle uygulanmaya başlandı. Ancak bu yapı maalesef bu ülkelerin hiçbirisine huzur ve refah sağlamadı. Bu durum hâlen de bu şekildedir.
Bu gidişattan son derece rahatsız olan Rusya, Vladimir Putin'in iktidara gelişiyle birlikte arayışlara başladı. Ekonomisinin çok kötü durumda olması nedeniyle Yugoslavya iç savaşı ile NATO'nun Irak'a müdahalesine engel olamadı ve bu süreçte etkisiz kaldı. ABD'nin eski SSCB Cumhuriyetlerindeki birçok faaliyetini de engelleyemedi. Avrasya ve Doğu Avrupa'da inisiyatifi tamamen kaybetti.
BDT bünyesinde özellikle eski SSCB devletleri üzerinde yeniden hâkimiyet kurmaya çalıştı, ancak ekonomisinin çok kötü olması nedeniyle bu çalışmalar askeri müdahaleden öteye geçemedi ve BDT'nin dağılmasına engel olamadı.
2005 yılı Rusya açısından bir dönüm noktası oldu. Putin, Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı Milli Ekonomi Modeli tezinin ilk sunumu olan 1'inci Milli Ekonomi Modeli (MEM) Sempozyumuna (İstanbul) akademisyen ve devlet adamlarını gönderdi.
Putin'in danışmanlarından Victor Minin bu durumu şöyle açıklıyor: "Biz sosyalizmden çok çektik. Dünya da kapitalizmden çekiyor. Biz yeni bir arayış içindeyken Milli Ekonomi Modeli'ni keşfettik."
Rusya 2005 yılından itibaren yapılan her MEM sempozyumuna temsilci gönderdi, model üzerinde inceleme ve çözümlemeler yaptı. 2008 yılında Medvedev-Putin ikilisi MEM uyarınca 7 stratejik sektörü ya devletleştirdi ya da devletin tam kontrolü altına aldı. Tüketim eksenli bir model uygulamaya başlayarak milli refahı artırıcı yönde ilerlemeler kaydetti. Yugoslavya ve Irak'a müdahaleleri engelleyemeyen Rusya, ekonomisinin ayağa kalkmasıyla birlikte NATO'nun Karadeniz güvenliği ve Rusya'ya karşı tehditlerini bertaraf etmek üzere önce 2008'de Gürcistan'a, sonra da sırasıyla Suriye ve Ukrayna'ya müdahalelerde bulundu. Bu olaylar üzerine NATO tehditkâr tavrını artırarak Rusya sınırı yakınlarındaki yığınaklanmasını görünür şekilde artırmaya ve tatbikatlar yapmaya başladı. Saldırgan tavrını her geçen gün artırdı. Rusya da buna karşı yığınaklanma ve tatbikatlarla karşılık verdi. Tabiri caizse Putin bu satranç oyununda birkaç hamle ileriyi görerek Ukrayna'ya harekât başlattı.
Bu müdahale bugün itibariyle 12'nci gününü doldurdu. Harekât kuzey, doğu ve güney olmak üzere 3 cepheli ve (benim değerlendirmeme göre) 3 safhalı olarak devam etmektedir. Nihai hedefi NATO'nun Ukrayna üzerindeki etkisini tamamen ortadan kaldırmak, Karadeniz'deki etkinliğini ise sınırlamak ve bölgede NATO ile Rusya aleyhine işbirliği yapan ülkelere gözdağı vermektir.
Harekâtın birinci safhasında, kuzeydeki birliklerle başkent Kiev ele geçirilerek harbin psikolojik olarak kazanılması; doğudaki birliklerle Donbass bölgesindeki kazanımların pekiştirilmesi ve Dinyeper Irmağına kadar ilerlenerek ülkenin ikiye bölünmesi; güneydeki birliklerle de Karadeniz'e kıyısı olan şehirler ele geçirilerek Karadeniz kıyılarının kontrol altına alınması ve denizden gelebilecek desteğin kesilmesi hedeflenmektedir.
Harekâtın ikinci safhasında, Moldova'nın doğusundaki nüfusun çoğunluğunu Rus kökenlilerin oluşturduğu Transdinyester bölgesine el atmak; Ukrayna'nın batı ve kuzeybatı sınırlarını kontrol altına alarak ülkeye giriş ve çıkışlar kontrol altına alınmak suretiyle tam bir tecrit uygulamak hedeflenmektedir.
Harekâtın üçüncü safhasında ise tam bir tecrit ile şehirlerin savaşmadan veya en az zayiatla teslim alınması, Ukrayna'daki NATO yanlısı rejimin değiştirilmesi ve Rusya'ya müttefik bir yapının oluşturulması ve NATO'nun Ukrayna ülkesi içinde ve kıyılarında kazanım elde etmesinin engellenmesi hedeflenmektedir.
Bu harekât büyük bir küresel savaşın öncü muharebesi görünümündedir. Bu, aslında dünyayı sömüren, açlığın ve sefaletin kaynağı olan kapitalist sistem ile bu sistemden kurtulup Milli Ekonomi Modelini uygulamak isteyen milletlerin savaşıdır.
- Ukrayna savaşı -1- / 07.03.2022
- Görenedir görene… / 24.10.2021
- Gulf stream (Körfez Akıntısı) / 09.08.2021
- Yörük çadırı / 06.08.2021
- Sığınmacı sorunu / 03.08.2021
- Devlet olmak / 26.07.2021
- Kore Savaşı’nda Türk esirler / 17.07.2021
- Srebrenitsa’da neler yaşandı? / 12.07.2021
- Srebrenitsa – I / 11.07.2021