BM Güvenlik Konseyi, 16 Nisan 1993 tarihinden itibaren Saraybosna, Tuzla, Bihac, Srebrenica, Zepa ve Gorazde'yi 'güvenli bölge' olarak ilân etti. 819 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı gereğince Srebrenica ve çevresi güvenli bölge olacak ve burası bütün tarafların her çeşit saldırı ile diğer düşmanca faaliyetlerine karşı korunacaktı. Aynı zamanda "Srebrenica'ya yönelik bütün silahlı saldırıların derhal durdurulması ve Srebrenica'nın etrafındaki bölgelerden Sırpların zaman kaybetmeden çekilmesi" istendi.
Güvenli bölgelerin oluşturulması gerekçesiyle Boşnakların elinde bulunan silahlar BM Barış Gücü tarafından toplanmıştı. Fakat Sırplarla Hırvatlar silâhtan arındırılmamışlardı. Böylece zaten askerî bakımdan üstün olan Sırplarla Hırvatlar karşısında Boşnaklar tamamen savunmasız bir hâle getirilmişlerdi. Bunun yanı sıra güvenli bölgelerin korunması için görevlendirilen asker sayısı da yetersizdi.
Sırplar bu kararı tanımadılar ve barış görüşmelerinden önce üstünlüğü ele geçirmek maksadıyla saldırılarını şiddetlendirerek Srebrenica ile Zepa'yı işgal etmeye karar verdiler. Bölgedeki BM Barış Gücü Komutanı Hollandalı Albay Karremans, şehrin savunması için NATO'dan çok acele yardım etmesini istemişti. Fakat yardım gönderilmemişti. NATO uçakları göstermelik olarak sadece Sırp birliklerinin yakınındaki boş alanlara ateş açtı.
Sivil halkı korumakla görevli olan BM'nin Hollandalı askerleri, Sırpların taarruz hazırlıkları ve tehditlerine karşın, şehri çevreleyen tepelerdeki mevzilerini terk ederek merkezdeki üslerine çekilmişlerdi. 11 Temmuz 1995 günü General Ratko Mladic'in emrindeki birlikler, bundan cesaret alarak Srebrenica'ya taarruz etti.
Mladic'in o gün söyledikleri, adeta olacakların da habercisiydi. Sırp bayramı arifesinde Srebrenica'yı Sırp milletine armağan ettiklerini söyleyen Mladic, "Nihayet bu topraklarda Türklerden intikam alma zamanı gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Güvenliği korumakla sorumlu olan BM Barış Gücü birliği, Sırplara hiçbir direnişte bulunmadı. Üstelik Srebrenica'daki üslerinden Potocari Kampı'na doğru kaçıp Müslüman halkı korumasız bıraktılar. Ayrıca "güvenli bölgeler" oluşturma gerekçesiyle Boşnaklardan topladıkları silahları geri vermeyi de reddettiler. Albay Karremans'ın talimatıyla kampın etrafına gelen halkı korumadıkları gibi kampa sığınmış olan Boşnakları, zorla dışarıya çıkararak Sırplara teslim ettiler. Sırplara her türlü yardımı yaptılar, hatta askerî araçlarına yakıt verdiler.
Hollandalı askerler, Sırplara teslim ettikleri Bosnalıların tahliye işlemlerini tamamladıktan sonra, kampa getirdikleri sigara ve biraları içerek kutlama partisi düzenlediler.
Srebrenica'nın Sırp askerlerin eline geçmesinin ardından Hollandalılara sığınmak istemeyen Boşnakların bir bölümü de orman yolundan Tuzla'daki güvenli bölgeye ulaşmak istedi. Orman yolunu seçenlerin büyük çoğunluğunun kaderi de diğerleriyle aynı oldu. Halk arasında 'ölüm yolu' olarak da anılan orman yolundan giden binlerce Boşnak sivil, Sırpların kurduğu pusularda hayatını kaybetti.
Öte yandan Hollandalılara sığınan siviller de üsteki ilk gecenin ardından başlarına gelecekleri anladı. Üsse gelen Sırplar, kimlik kontrolü yapıp keyiflerine göre bazı erkekleri götürdü. Ertesi gün ise Hollandalı askerlerin yalnızca birkaç metre ilerisinde, üssün hemen dışında bekleyen Sırp askerleri, kadın ve çocukları otobüslere bindirdi, erkekleri ise hemen orada ailelerinden ayırdı. Ailelerinden ayrılan erkekler, daha sonra katledilip farklı toplu mezarlara gömüldü. Kadın ve çocuklar ise yıllardır yaşadıkları evlerinden sürgün edildi.
Nihayetinde yalnızca birkaç gün içinde Srebrenica ve civarındaki yerleşimlerden en az 8 bin 372 kişi acımasızca katledildi, çok sayıda aile evlerinden sürgün edildi.
Bu soykırımdan sonra Albay Karremans generalliğe terfi ettirilmiş ve 2002 yılında AB'nin en güzide birliği sayılan Üsküp'teki FOX Görev Kuvveti Komutanlığına atandı.
Soykırımın yapıldığı günlerde Yunanistan'da yayınlanan Ethnos gazetesi, "İki milletin sevgi ile dayanışmasının ve Sırp askerlerinin, Yunan gönüllülerinin kendi yanlarında mücadele etmelerinden dolayı duydukları minnettarlığın canlı ispatı olarak Yunan ve Sırp bayrakları birbirinin yanında dalgalanmaktadır" şeklinde bir habere yer verdi. Sırpların yanında Bosna Savaşı'na katılan Rus, Yunan, Ukraynalı, Bulgar, Romen ve Beyaz Ruslar, "Türklere karşı yürüttükleri savaşta, kardeşlerimiz Ortodokslara yardım etmek üzere geldik" sloganıyla adeta bir haçlı seferine geldiklerini ifade etmişlerdir.
Bütün belge ve deliller, BM'nin Güvenli Bölge olarak ilân ettiği, Srebrenica ve civarında, 1992 ile 1995 yıllarını kapsayacak şekilde, ayrıntılarıyla düşünülen, plânlanan, sonuç alacak şekilde organize edilen bir soykırımın yapıldığını ispatlamaktadır.26 Ocak 2007 tarihinde Milletlerarası Adalet Divanı, ICTY (Eski Yugoslavya Milletlerarası Suçlar Mahkemesi), Srebrenica'da yapılan plânlı katliamların bir soykırım olduğu tespitini doğrulamıştır.
Bir Boşnak komutan, Türk gazetecileriyle yaptığı bir mülakatında Sırpların, Boşnakları sadece Müslüman değil, aslında Türk gördüklerini şu sözlerle belirtmiştir: "Biz beş asır birlikte yaşadık. Sırplar bize hiçbir zaman 'Müslüman' olarak seslenmediler. Bizi her zaman 'Türk' diye çağırdılar. Türkiye'nin bizim üzerimizde sorumluluğu olduğunu ve Balkanlar'daki varlığını daha fazla hissettirmesi gerektiğini düşünüyorum."
Bütün dünyanın gözü önünde işlenen bu soykırım, Batı'nın, haçlı zihniyetiyle 'Şark Meselesi' hedefleri doğrultusunda, Müslüman Türk Milleti'ne karşı bakış açısını anlamak açısından güzel bir örnek teşkil etmektedir. Hıristiyan Batı çifte standartları olan, konu Müslümanlar olduğunda her türlü insani değeri ayaklar altına alabilen, samimiyetsiz bir topluluktur. Türk Milleti, bekası söz konusu olduğunda bu topluluğa asla güvenmemelidir.
Ülkemiz, merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün, milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzün teminatıdır" sözünden hareketle dini ve milli bütünlüğümüze saldıran her türlü unsurla mücadele etmelidir. Atatürk'ün temellerini attığı Türkiye Cumhuriyeti tüm dünya Müslümanlarının umududur. Bu misyonunu gerçekleştirebilmek için siyasi, ekonomik ve askeri açılardan güçlü olmalı; milli birlik ve beraberliğine sahip çıkarak dış politikasını milli menfaatlerimize uygun şekilde düzenlemelidir.
- Ukrayna savaşı -1- / 07.03.2022
- Görenedir görene… / 24.10.2021
- Gulf stream (Körfez Akıntısı) / 09.08.2021
- Yörük çadırı / 06.08.2021
- Sığınmacı sorunu / 03.08.2021
- Devlet olmak / 26.07.2021
- Kore Savaşı’nda Türk esirler / 17.07.2021
- Srebrenitsa’da neler yaşandı? / 12.07.2021
- Srebrenitsa – I / 11.07.2021