Ülkemiz her geçen gün eşi benzeri görülmemiş bir krize doğru ilerlemektedir. Bu kriz sadece ekonomik boyutta değil; sosyal, kültürel ve siyasal boyutta da kendini hissettirmektedir. Dövizin yükselişi durdurulamamakta, faiz kuru dövizi kontrol etmenin yegâne aracı olarak görülmektedir. Bu durum enflasyonu tetiklemekte, halkın alım gücü her geçen gün daha azalmaktadır. İktidar da gelirleri azaldığı için vergileri artırmaktadır. İşin daha vahim olan yanı, sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi suçu esnafa, vatandaşa, dış güçlere atmaktadırlar. Milletimiz çaresizlik içinde bir çıkış yolu aramaktadır. Ancak; yıllardır olduğu gibi kurtuluş reçetesi olarak gördükleri çözümler sonuçta boş çıkmakta ve vatandaşımız hayal kırıklıklarıyla baş başa kalmaktadır. Halkın önemli bir kesimi hâlâ "bunlardan iyisi yok" zihniyetiyle iktidara sahip çıkmaktadır.
Muhalefet cephesinde de durum iç açıcı değildir. Özellikle mecliste temsil edilen ana muhalefet partileri, halka çözüm sunmaktan uzak, sadece iktidar partisini eleştirerek iktidara uzanmaya çalışmaktadırlar. Eğer bugün ülkede tek adam rejimi kurulduysa bunda çözüm sunup umut olmayı başaramayan ana muhalefetin sorumluluğu da yüksektir. Özetle tablo şöyledir: İktidar ülkeyi batışa sürüklemekte, muhalefet de çözüm sunmadan onları devirmeye çalışmaktadır. Ama her şeyden öte tüm bunların en büyük sorumlusu seçmendir. Milletimiz aslında çözüm gözlerinin önünde durmasına rağmen bir türlü bunu fark etmemekte ve biçare liyakatsiz kişilerin peşinden koşmaktadır.
Çözüm Prof. Dr. Haydar Baş'ın yazdığı Milli Ekonomi Modeli'dir. Bu model kapitalizmin dayattığı borca dayalı sistemi yıkan, Merkez Bankasının ve dolayısıyla milli paramızın kontrolünü devlete geri veren bir anlayışla hazırlanmıştır. Milli Ekonomi Modeli (MEM) hakkında defalarca programlar, sempozyumlar, kongreler yapılmış; yüzlerce yazı yazılmış, yurt dışında bile anlatılmış olmasına rağmen anlaşılamamış ve dünyada başta BRİCS ülkeleri olmak üzere onlarca ülke uygularken ülkemizde gereken rağbeti görmemiştir. İşin en ilginç yanı da Milli Ekonomi Modelini parti programı haline getiren Bağımsız Türkiye Partisi meclise giremezken, savunduğu tez dünyada iktidar olmuş durumdadır. Birçok gelişmiş ülke faizleri sıfıra indirmiş; para basıp vatandaşlarına vatandaşlık maaşı (basic income), çocuk yardımı, doğum ikramiyesi gibi teşviklerle tüketimi artırma cihetine gitmiştir. Bu uygulamalar Milli Ekonomi Modeli'nin temel argümanlarıdır. Ancak; en aydın bildiğimiz insanlar bile konuya "ütopya", "sistem doğru ama yaptırmazlar", "beceremeyiz" gibi saçma düşüncelerle yaklaşmışlardır.
Konuyu biraz irdeleyelim. Asıl ütopik olan şey başarısızlığa götüren aynı yöntemleri kullanarak başarı elde etmeye, farklı sonuçlar almaya çalışmaktır. Yani, global emperyalist yapının dayattığı ve ülkemizi uçuruma götüren kapitalist sistemi uygulamaya devam ederek ülkeyi kalkındırmak ütopyanın ta kendisidir. Bağımsız Türkiye Partisi dışındaki tüm partilerin yapmaya çalıştıkları şey budur.
Gelelim "sistem doğru ama yaptırmazlar, beceremeyiz" bahsine. Bunun adına psikolojide "öğrenilmiş çaresizlik" denmektedir. Öğrenilmiş çaresizlik, bir durumda sürekli olarak olumsuz tepki alma sonucu ortaya çıkan başarısızlığı kökten kabullenme durumudur. Birçok deneyim sonucunda başarısızlıkla karşılaşıp kabullenmek ve bunu ilke edinmek o kadar güçlü bir psikolojik etkidir ki kişiyi içinden çıkılamayacak bir girdaba doğru hızlı adımlarla ilerletir. Ve başarısızlığın önündeki tüm engeller kalksa da kişi başarısız olacağına inandığı için engelin kalkmış olduğunu fark edemez bile. Birçok kişi onlara zarar veren bir durumdan ayrılmanın ya da bu duruma son vermenin mümkün olmadığını hisseder. Öğrenilmiş çaresizliğin iki temel göstergesi; kişinin belli bir olay tipinin sürekli olarak olumsuz bir sonuca varacağına inanması ve bu olumsuzluğu değiştirmek için yapabileceği hiçbir şey olmadığını düşünmesidir. Bu nedenle seçim yapması istendiğinde, aslında hepsinin özde faydasız olduğunu bile bile mevcut seçeneklerin en iyisi (ehven-i şer) olarak gördüğünü seçer. İşte yıllardır uygulanan dışa bağımlı siyaset ve algı operasyonlarıyla insanımızın düşürüldüğü durum maalesef bundan ibarettir.
Bu durumdan kurtulmak elbette ki mümkündür. Âlemleri bir düzen üzere yaratan Yüce Allah (c.c.) kullarını çaresiz bırakmaz. Kula düşen de önce inanmak ve Rabbinin hediyesi olan aklını kullanmaktır. Çıkışı imkânsız görülen bir durumdan kurtuluşun örnekleri tarihimizde çoktur. En yakın örneği de Atatürk önderliğinde verdiğimiz bağımsızlık ve kurtuluş mücadelemizdir. Bu mücadele Türk Milletinin köhneleşmiş bir yapıyla, egemenliğini teslim alan emperyalistler ve onun işbirlikçisi "tek adam zihniyetiyle" olan mücadelesidir. Atatürk'ün vefatından sonra maalesef tam bağımsızlıktan ödünler verilmiş ve güzelim ülkemiz yeniden küresel emperyalistlere ve tek adam zihniyetine teslim edilmiştir. Buradan çıkışın yolu da ülkenin idaresini tam bağımsızlığa gerçekten inanmış, "ABD'siz AB'siz olmaz" demeyen, ufkun ötesini gören, plan ve projesi olan kadrolara vermektir.
Türkiye bu kadroya sahiptir. Bağımsız Türkiye Partisi kadrosu yıllardır merhum Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın tedrisatından geçmiş, Milli Ekonomi Modeli'ni özümsemiş, ülkemiz ve coğrafyamız üzerinde oynanan oyunlara vakıf, tüm bu oyunları boşa çıkaracak çözümlere sahip olan bir kadrodur. Milletimizin ayıkması ve bu kadroyu iktidar yapması dileklerimle yazımı bir atasözüyle bitirmek istiyorum.
"Görenedir görene, köre nedir köre ne?"
Selim Oktay / diğer yazıları
- Ukrayna savaşı -2- / 15.03.2022
- Ukrayna savaşı -1- / 07.03.2022
- Görenedir görene… / 24.10.2021
- Gulf stream (Körfez Akıntısı) / 09.08.2021
- Yörük çadırı / 06.08.2021
- Sığınmacı sorunu / 03.08.2021
- Devlet olmak / 26.07.2021
- Kore Savaşı’nda Türk esirler / 17.07.2021
- Srebrenitsa’da neler yaşandı? / 12.07.2021
- Srebrenitsa – I / 11.07.2021
- Ukrayna savaşı -1- / 07.03.2022
- Görenedir görene… / 24.10.2021
- Gulf stream (Körfez Akıntısı) / 09.08.2021
- Yörük çadırı / 06.08.2021
- Sığınmacı sorunu / 03.08.2021
- Devlet olmak / 26.07.2021
- Kore Savaşı’nda Türk esirler / 17.07.2021
- Srebrenitsa’da neler yaşandı? / 12.07.2021
- Srebrenitsa – I / 11.07.2021